KAYSERİ KALESİ’NDEKİ İFTAR TOPÇUSU

Son dönemin önemli şahitlerinden biri olan yazar Şevket Süreyya Aydemir, 1.Dünya Savaşında subay iken tanıştığı Kayseri kalesindeki iftar topçusundan şöyle bahsediyor:

(…) Onu bir gün, bu burçları dolaşırken tanıdım. Kalenin topçusuydu. Ramazan ayı içindeydik. Onun vazifesi, kale burçlarında Ramazan topunu ateşlemekti. Altmış yaşlarında vardı. Kale bedenlerinden birinde yuvarlanan ve kim bilir hangi asırdan kalan eski bir kaval topu namlusuna her gün vakti gelince barut dolduruyordu. İçine bezler, paçavralar sıkıştırıyordu. Sonra namluyu havaya dikerek iftar vakti olunca topu ateşliyordu. Ateşlendikten sonra devrilen namlu, yerde bir süre yuvarlanırdı.

O saatlerde bu kale bedenleri, Kayseri’nin en güzel yeriydi. Güneş batıda kaybolurken, şehrin tozlu havası içine gömülen Kayseri evlerinin camları ışıl ışıl yanardı. Renk renk bulut dalgaları stepte acayip âlemler, şehrîayinler yaratırdı. Erciyas dağının ebedi karlardan beyaz külâhı, pembe, turuncu, mor veya sincabı renklere bürünürdü.

Her iftar topundan sonra bir yudum su ile orucunu bozan ihtiyar, önce akşam namazını kılar, sonra “Allah ne verdiyse” diyerek çıkınını açarak, rızkını benimle paylaşırdı. İki oğlu da askerdeymiş. Birinden hiç haber gelmiyormuş.

Bazen bana: “Bu muharebe yakında biter mi?” dersin diye sorardı.

Fakat anlardım ki, sualinin cevabını beklemezdi. Çünkü, muharebenin yakında bitmeyeceğini o da bilirdi. Sonra kendi kendine dalardı. Bir şeyler yermiş gibi görünürdü. Fakat bütün olanını, benim önüme sürerdi.

Yunan muharebesini bilirdi: “İlk askerliğim yedi yıl sürdü oğul. Topçudaydım. Dönünce teyzenle başgöz olduk. Ama sonra gene çağırdılar. Bu sefer beş yıl dolaştık. Bıraktıkları zaman baktım ki benden hayır yok. Tezkereyi terkedince başçavuşlukla gittik Yemen’e. Hepsini toplasan belki yirmi yıl eder asker ocağında... Şimdi de buralarda sürtelerim işte... Ama hani bugün de «haydi gel!» deseler, gidesim gelir içimden oğul, gidesim, gelir gene...”

Kayseri kalesi topçusuna gel deseler giderdi. “Gönderdiklerim daha geri gelmedi” demezdi.. İşte bu Kayseri topçusu, onun dönmeyen çocukları, benim dönmeyen ağabeylerim ve o yaşta ben…(Aydemir,1974:85-86)

Aydemir Şevket Süreyya, (1974), Suyu Arayan Adam, İstanbul: Remzi Kitabevi

 

Güncel Haberler