Dr. Yusuf Özertürk
100 Trilyonluk İnsan Vücudu
Vücutta ortalama 100 trilyon hücre vardır.Doğacak insanın atası olan döllenmiş hücre (zigot) oluştuğunda HALLÂK-I ÂLİM o mikroskopik (7-10 mik.) hücrenin 40 haftada mükemmel bir varlık , bebek (minyatür insan) haline gelinceye ve doğduktan sonra da ölünceye kadar nasıl bir halde olacağını onun DNA denen hafızasına yazıp dercetmiş.Bu İlâhî programa göre her bir hücrenin yapacağı iş bellidir,yaşlanması,ölümü bellidir.Ölen hücrenin yerine geçen hücreninkisi de tayin edilmiştir.Bu hal bir düzen içinde ölünceye kadar devam eder.Bu bir İlâhî Nizamdır.
Ancak;Bu projenin kâmil mânâda ortaya çıkması birtakım şartlara bağlanmıştır (enfüsî-afâkî şartlar,eko sistem).Bu sistem ihlâl edilirse (ferdi ve eko sistem suistimalleri),bu sefer bir hücre vücutta meri olan düzene uymaz ve kontrolsuz olarak çoğalmaya başlar.Artık vücut için değil kendisi için çalışır.Daha fazla enerji harcar,daha fazla beslenir, beslendikçe büyür,büyüdükçe beslenme ihtiyacı artar ve bu fâsit daire (kısır döngü) ,şayet müdahale edilmezse ölüme kadar gider.Anormalleşen bu hücreye kanser hücresi, ortaya çıkan tabloyada 'KANSER-HABÂSET' diyoruz.
Vücut düzenini ihlâl ederek anarşi çıkaran bu anarşist hücre, şayet erkenden teşhis edilmez ve tedavi cihetine gidilmezse; anormal şekilde çoğalarak bir topluluk oluşturur.Bu isyankâr topluluk kendileri vazife yapmadıkları gibi,bulundukları organın da vazifesini bozarlar.Hangi organda iseler (akciğer,barsak,kan,meme,prostat vs vs) o organın vazife yapmamasına bağlı olarak arazlar ortaya çıkar (nefes darlığı,halsizlik,ağrı,vs).Ancak o zaman doktora gidilir.
Kanser Hastalarına Yapılan Kötülükler:
1-Hastanın kendisi vücut için zararlı olan maddeleri yemesi, İçmesi, soluması vs. (sigara,içki,uyuşturucu, vs)
2-Hastanın ilmî ölçülere göre umumi testlerden (check up) geçmemesi.
3-Hastanın belirtileri dikkate almayıp, hafife alması.
4-Hastanın daha büyük zarardan kurtulmak için basit,zararlı zevklerinden vaz geçmemesi.
5-Hastanın gerçeklerle yüzleşmek için doktora gitmemesi
6-Hastanın kanser ilerleyip yayılma (metastaz) yapmadan önce doktora gitmemesi.
7-Hastanın doktorun değilde işin ehli olmayanların sözlerine inanması.
8-Hastanın tedaviyi kabul etmemesi veya tedavi rejimine uymaması.
9-Hasta çevresinin hastaya bilerek veya bilmeyerek zarar vermeleri (kötü arkadaş, ahmak dost).
*Kötü arkadaş ve düşmanları insanın zararına çalışırlar.Birisi kötü alışkanlıklarını bulaştırır,diğeri kasıtlı olarak türlü aldatıcı tuzaklar kurarlar (eko sistemi bozanlar vs).
Ahmak dostlar; Güyâ kendilerince,hasta üzülmesin diye gerçeği bildikleri halde bunu hastadan saklamaları.Hatta bu ahmak dostlar hekime bile 'aman doktor sakın kanser olduğunu söyleme üzülmesin' diyede ısrarla doktora tembih ederler.
Bilmezler ki bu davranışları hastaya iyilik değil kötülüktür.Çünkü erken tedaviyi engelleyip,basit bir tedavi ile iyileşecek bir bozukluğun,tedaviden artık fayda sağlanamaz bir duruma gelmesine sebeb olurlar.
10-Ehil olan sorumlu kişilerin veya kurumların yeteri kadar tâlim,tebliğ ve ikaz görevlerini yapmamaları.
*BÖYLECE VÜCUTTA BAŞ GÖSTEREN BASİT BİR BOZUKLUK GEREKLİ VE İVEDİ TEDBİRLER (erken teşhis ve tadavi) ALINMAZSA SONUNDA O BASİT HADİSE VÜCUDUN ÖLÜMÜNE SEBEP OLUR.
İnsan ve İlâhi Nizam
Cenab-ı Hak insanı yarattı ve onu ebede namzet kıldı(1).İnsan ihtiyaçlı (ihtiyaç içinde) olarak yaratılmıştır. İnsan kendi kendine yetemez.İnsanın hem zevkleri, elemleri,düşmanları,hem de dünyaya sığmayan ebede uzanan bekâ arzusu vardır.İnsan, hayatının devamını sağlayan maddelere (Havaya,suya, çeşitli gıdalara),sevgiye,merhamete,korunmaya,yardımlaşmıya, neslini devam ettirmeye,birarada,cemiyet içinde yaşamaya,vs, ihtiyacı vardır.Bu ihtiyaçlarının temini bir düzeni,sistemi (devlet) gerektirir.Aksi halde boğuşma, kavga başlar.Çünkü insanda nefs(önce kendini düşünme duygusu) vardır.
Ālim-i Hakîm,bir rahmet eseri olarak VÜCUD un idaresini insanın iradesine bırakmamıştır.Aksi halde insan,yattığında, oturduğunda, koştuğunda,vs farklı çalışan kalbini, yediği gıdaları hazmetmede farklı fermentler salgılayan midesini, karaciğerini,böbreğini, vs organlarının çalışmasını ayarlıyamazdı. Hatta basit bir yemek yeme,su içme işlemini bile beceremez,daha ilk lokmada,bir yudum suda boğulur giderdi.Zira bu basit görünen işlemlerde bile,seri,koordineli otomatik 10 dan ziyade işlem gerçekleştirilir.
İnsan bir taraftan hem nefes alır-verir,ses çıkarır,konuşur,diğer taraftan da yutma işlemini yapar.Şayet bu işler irade dışı değil de,iradesiyle bu işi yapmaya kalksaydı; nefes alırken veya konuşurken,lokmayı veya suyu nefes borusuna kaçırır,bir lokmada,bir yudum suda boğulur giderdi.
Basit bir yutmada durum böyle olunca,KALP,AKCİĞER, vs, organlarının çalışmasını nasıl ayarlayacaktı?. İnsan tek başına kaldığında kendini idare edemez.Çünkü çok çeşitli ihtiyaçları vardır.Bu ihtiyaçlarının alayını giderme kaabiliyeti ve gücü yoktur.Bu yüzden Cemiyet (topluluk) halinde yaşamaya mecburdur.
İnsan nasıl ki kendi iradesiyle vücudunu idare edemiyor (Allah’ın sistemi olmazsa),aynı şekilde topluluk halinde yaşarken de bir arada sulh içinde,adil paylaşımla yaşamayı beceremiyor.Ve fitneler, savaşlar, vs ile Dünya’yı kendine Cehennem ediyor.Hal-ü alem buna şahiddir.
*Rabb-ül Alemîn,insanın enfüsî (nefsi) ve afâkî (cemiyet) hayatının düzenlenmesini bir imtihan sırrı olarak kısmen insanın iradesine bırakmıştır.Bunda da insan iradesini mutlak yapmayıp sınırlamıştır(cüz’î irade).Allah,bir rahmet eseri olarak insanı dünya hayatında tek başına bırakmamıştır. Rabb-ül alemin,ilâhî nizamı(din) ve elçileri(Resuller) ile insana yol gösterip desteklemiştir(2).
*Allah, bu İlâhi nizamda; insanın kendisiyle,diğer insanlarla,çevresiyle(eko sistem) ve Rabbi ile olan münasebetlerini (hukukunu) ‘İFRĀT ve TEFRİT’ten uzak olarak ‘İTİDAL’(istikâmet-denge) üzere düzenlemiştir.Buna birkaç misal verelim.
Mesela;Hukuk, adalet üzere düzenlenmiştir.Hukuk bir insan/zümre,vs nin keyfine göre düzenlenseydi,neticesi, Zulüm olurdu(İFRĀT).Hukuk, bir sınırlama olmaksızın herkesin istediğini yapması şeklinde düzenlenseydi,bu sefer de, FİTNE (Kaos)olurdu(TEFRİT).Hukuk,hak kavramı ve haklıya hakkının verilmesine imkan verecek şekilde düzenlenirse, neticesi, Adalet olur (İTİDAL-istikâmet-denge).
Yine,yeme-içme ve harcamada; İFRÂTI,İsrâftır.TEFRİTİ,Buhl(cimrilik) dür.İTİDALİ, İktisattır. Cinsi hayatta; İFRÂTI, Fücur(zina) dur.TEFRİTİ,Humud(iktidarsızlık) dur. İTİDALİ,iffettir (helâle,nikaha var,zinaya,nikahsızlığa yok).
* İlâhi Nizamda her disiplinin (konunun, şeyin) ifrâtı,tefriti ve itidali (dengesi) tanımlanmıştır. İfrât ve tefritten kaçınılması gerektiği ve itidal-istikâmet üzere gidilmesi tavsiye edilmektedir.Bu düzenlenmeye ‘ HUDUDULLAH’(Allah’ın koyduğu sınırlar,hududlar) denir. İnsanın ve toplumun rahatı ve huzuru ‘HUDUDULLAH’a riayetle mümkündür.Bu hududun aşılması yasaktır(günahtır).
(1): ).‘’Andolsun insanı biz yarattık’’(Kaf-16).
(2): ’’Biz,Kur’āndan mü’minler için şifā ve rahmet olacak şeyler (onların hukukunu düzenleyip,nefislerini huzura erdirecek hükümler) indiriyoruz….’’ (isrâ-82).