İNSANA TUTUNMAK: YÖNETİMİN KALBİNDE İNSAN OLMAK

                                                             Dr. Selahaddin Semiz

“Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim; dünya kimseye kalmaz.”

Yunus Emre’nin bu çağlar ötesi çağrısı, sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal yapının her katmanında yankılanması gereken bir öğüttür. Özellikle de yönetim anlayışında…

İnsan Olmak, İnsan Kalmak

Yönetmek, sadece karar almak ya da otorite kurmak değildir.

Gerçek yönetim, insanı anlamakla başlar.

Çünkü her kurumun, her toplumun temel taşı insandır. İnsan, sadece bir kaynak değil; duyguları, umutları, korkuları ve hayalleri olan bir varlıktır. Bu yüzden yöneticilik, teknik becerilerden çok, insanı tanıma ve ona dokunma sanatıdır.

Merhametle Yöneten Güç

Allah’ın kullarına merhameti, yöneticilere de bir örnek olmalıdır. Merhamet, sadece acımak değil; anlamak, destek olmak ve engelleri kaldırmaktır. Bir yöneticinin en büyük gücü, çalışanlarının önünü açmak, potansiyellerini ortaya çıkarmak ve onları yüceltmektir.

Bilgiyi ve Yetkiyi Paylaşmak

Bilgi, tecrübe ve yetki paylaşıldıkça çoğalır. Paylaşım, güveni doğurur; güven ise bir toplumu ayakta tutan en sağlam temeldir. Güvenin olduğu yerde iş birliği, üretkenlik ve aidiyet gelişir. Bu da sadece kurumların değil, toplumların da kalkınmasını sağlar.

Sevmek, Güvenmek, Hizmet Etmek

Sevgi ve güven, yönetimin görünmeyen ama en güçlü bağlarıdır. Bir yönetici, sevilmek ve değer görmek istiyorsa önce hizmet etmeyi, paylaşmayı ve özünü gürleştirmeyi bilmelidir. Çünkü liderlik, en önde yürümek değil; en arkadakini de gözeterek yürümektir.

Tevazu ve Gelişim

İnsanın en büyük yanılgısı, ölümlü olduğunu unutmasıdır. Tevazuyu terk eden, öğrenmeyi de bırakır.

Oysa gelişim, ancak sürekli yenilenmeyle mümkündür. Yönetici, her gün yeniden öğrenmeye açık olmalı; kibirden uzak, alçakgönüllü bir duruş sergilemelidir.

 




Güncel Haberler