Alper Beyefendiye muhabbetle….
Uzun upuzun bir yürüyüşten sonra bir otobüse atlayıp el-Katanadan yola çıkarak portakal bahçeleriyle kaplı Şam ovasında geniş asfalt yol üzerinde adeta kayarak yol almak ne kadar rahat ne kadar keyif vericiydi. Varacağım yer ufkun oradaydı işte uçsuz bucaksız ağaçlıklar, parıldayan kubbeler ve göğe doğru uzanan ipince minareler.. Uzaklarda sağ tarafta güneşin altında parlayan tepesi, gittikçe yayılan tatlı gölgelerle kaplı etekleriyle tek başına çıplak bir dağ yükseliyordu.
Tepenin üstünde soluk mavi göğün kıyısında altın renkli ince uzun tek bir bulut asılıydı. Ovanın üstünde her şeyi fizik ötesi bir titreşim içine sokan akşamüstünün o kozmik alacakaranlığı beliriyordu. Sağımızda solumuzda bizi uzaktan uzağa kucaklayan sarp ve dumanlı sıra dağlar.. Her şey kanatlanıp uçacakmışçasına hafif…
Sonra Kerpiç duvarlarla çevrili meyve bahçeleri… Atlılar, at arabaları, öküz arabaları, faytonlar, sonra askerler (Fransız askerleri) Alacakaranlık, durgun bir su gibi yeşile dönmeye başlamıştı. Kocaman binici gözlükleri ile bir derin deniz balığını andıran motosikletli bir polis görevlisi vınlayarak gelip geçti yanımızdan. Sonra şehrin ilk evleri, sonra şehrin kendisi.. Açık ovanın sessizliğinden sonra köpürüp duran bir uğultu: Şam… Pencerelerde akşamın ilk ışıkları göz kırpmaya başlamıştı bile. Daha önce hiç duymadığım bir hoşnutluk içindeydim (Esed,2019:162-163).
(….) Daha önce varlığından bile haberdar olmadığım şeyleri açık gözlerle izleyerek o sıcak yaz günlerinde Şam'ın eski çarşısında daracık geçitlerde dolaşıp dururken bu İnsanların hayatında yankılanan manevi huzuru yepyeni bir kavrayış noktasından, yepyeni bir heyecanla izledim (Esed,2019:166).
(….) Bir dükkan sahibi ne zaman gerekli olsa, dükkanları rahatlıkla komşusuna yani rakibine emanet edip gidebilirdi. Söz gelimi çok kere “kapalı bir tezgahın önünde satıcıyı beklemekle bir başka tezgaha gitmek” düşüncesi arasında bocalayan müşterilere rastlardınız. Bunu fark eden komşu dükkana sahibi yani rakip satıcı koşup müşteriden ne istediğini sorar ve müşterinin istediği malı kendi tezgahından çıkarıp müşteriye satar ve parasını da komşusunun tezgahına bırakırdı. Böyle bir töreye Avrupa'nın neresine rastlanılabilir? (Esed,2019:167).
(Muhammed Esed,(2019) Mekke’ye Giden Yol,İstanbul, İnsan Yay)