Ebuzziya Tevfik’in “Yeni Osmanlılar Tarihi” isimli eserini Tasviri Efkar Gazetesinde daha önce tefrika etmiş.1973 yılında da Hürriyet yayınlarından Şemsettin Kutlu tarafından yayına hazırlanarak yayınlanmış.
Kitap bir tarih olmaktan daha ziyade Yeni Osmanllar’ın kurucu üyelerinden Ebuzziya Tevfik’in hatıralarından oluşuyor. (Genç Osmanlılar, 1865 yılında ortaya çıkan, Osmanlı milliyetçiliğini savunan, Montesquieu ve Rousseau gibi Fransız Devrimi'nin kavramcılarını benimsemiş, Osmanlı'nın ilk anayasasını ve parlamenter sistemini geliştirmiş devlet adamlarıdır. Çoğunlukla Jön Türkler ile karıştırılmalarına rağmen, bu grup Tanzimat reformlarını yeterli bulmayan bürokratik, mükemmeliyetçi ve demokratik çözümü öngören kesimdir.)
Sultan Abdülaziz döneminde ortaya çıkmış bu cereyan, ülkemizi batılı düzeyde modern yönetim tarzına kavuşturmak istedğini ilan ediyor.
Dönemin aydınları tarafından ortaya atılmış bu cereyanla ilgili okumalar yaparken bir şey dikkat çekiyor: Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi, Ali Suavi,Agah Efendi, Ebuzziya Tevfik gibi ileri gelen kişilere o dönemde yabancı etki ajanları belirgin bir şekilde yardımcı olmuşlar. Büyükelçiliklerinde ev sahipliği yapmışlar, himaye etmişler, kol kanat germişler.
Ebuzziya Tevfik’in “Yeni Osmanlılar Tarihi” isimli kitabının “içindekiler” bölümünden takip ederek bu anlamda karşımıza çıkan ayrıntılara bakalım:
(……) Namık Kemal Bey’in İstanbul’dan uzaklaştırılmak maksadıyla Erzurum Vali Muavinliğine tayin tarihinden sonra Courrier d’Orient Gazetesi sahibi Jean Pietri görüşmek üzere Namık Kemal Bey'i gazetesine çağırdı.
Courrier d’Orient Gazetesinin idarehanesi Beyoğlu’nda Asmalımescit’te 4 katlı büyük bir taş binaydı. Tanzimattan sonra aydın düşünceli gençler arasında Courrier d’Orient Gazetesine belirli bir yakınlık kendisini göstermişti.
Mösyö Jean Pietri Korsika asıllı bir Fransızdı. Gazetenin sahibiydi. Çok ateşli bir yenilikçiydi. Keskin fikirleri ve keskin bir dili vardı.
Namık Kemal Bey Courrier d’Orient Gazetesinin idarehanesine tam çağırıldığı saatte gitti. İçeriye girdiğinde Ziya Paşa ile birlikte Mösyö Sakakini ile karşılaştı.
Mösyö Sakakini, İstanbul’da neşredilen bir İtalyan gazetesinin sahibiydi.O tarihlerde 40 yaşlarında kadar olan bu adam, kendi ana dilinden başka çok düzgün Arapça konuşur ve Türkçeyi de meramını anlatacak kadar bilirdi.
Mösyö Sakakini kendini tanıttıktan sonra asıl maksadı anlatmaya girişti.Bu iki yurtseveri İstanbul’dan kaçıracaklardı. Kaçış planına göre; Ziya Paşa ile Namık Kemal önden gidecek, Agah efendi ile Ali Suavi’yi İtalya'da Mesine limanında bekleyeceklerdi. Mösyö Sakakini her ikisine de bol bol yetecek kadar yol harçlığı vermişti (Tevfik,1973:61-67).
(Mösyö Sakakini jön Türklere verilmiş gibi göstererek, Mustafa Fazıl Paşa'nın parasından harcamalar yapmış, fakat önemli bir kısmını kendine ayırmıştı. Bunun farkına varan Namık Kemal onu hicvetmişti (Tevfik,1973:561).
(…..) O tarihlerde Fransa'nın İstanbul elçisi Mösyo Bouret idi. Bu adam 3. Napolyon'un Osmanlı Devleti'ne görevle yolladığı elçilerin en değerlerinden biriydi.
Avrupaya kaçış gecesinden üç gece önce Jean Pietri kendi yatak odasını bize terk etti.Bir kaç gün dışarı çıkmamızı yasakladı.
Kaçış günü Namık Kemal ile Ziya Paşa’yı elçiliğin büyük kabul salonunda beklemekteydi. Dolayısıyla bu iki kader arkadaşı nihayet Fransız elçisi ile buluşmuşlar, akşam yemeğini onunla birlikte yemişler ve gece geç vakit yanlarında elçilik vapurunun görevlilerinden bir iki kişi daha bulunduğu halde kılık değiştirmiş olarak elçinin arka kapısından çıkıp Tophane iskelesinde bekleyen Bosfor vapuruna binmişlerdi. Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın memuriyetlerine gitmeyerek İstanbul'dan kaçtıkları iki gün sonra bütün şehir halkı tarafından öğrenilmişti (Tevfik,1973:68).
Sonraki günlerde Ebuzziya Tevfik, “Sarraf Karabet Ağa ve Mösyö Revelaki” başlıklı bölümde kendisinin yaşadığı yardım vakalarını da şöyle anlatıyor:
(…..) Courrier d’Orient Gazetesinin matbaasından sabahleyin erkenden teker teker çıkıldı. Azap kapısına vardığım zaman ortalık biraz aydınlanmıştı. Karşıdan gelen Sarraf Karabet Ağa’ya rastladım. Bana belli belirsiz kaç göz işaretini yaparak geriye dönmemi Galatasaray yönüne sapmamı anlattı.
“Ne haber?” diye sordum.
Reşat'la Nuri Beyler aranıyorlarmış. dün akşam Mösyö Revelaki bana geldi. Onlar için “Bir an önce İngiltere veya Fransa elçiliklerine sığınsınlar” dedi.
“Ben de işte sizlere bu durumu haber vermek için geliyordum” dedi.
Sarraf Karabet Ağa bizim amacımıza ve yurtsever çalışmalarımıza gerçekten inanmış, bizlere samimiyetle bağlı bir adamdı (Tevfik,1973:86-87).
Mösyö Revelaki, 70 yaşlarında bir İngilizdi.Vaktiyle İngiltere elçiliğinin baştercümanlığını yapmış olduğundan dolayı Babıali’nin ileri gelen devlet adamları ile yakın dostu kurmuş bir kimseydi. Mesela en çok da hariciye müsteşarı sonradan dahiliye nazırlığı yapan Sait efendi ile arası çok iyiydi. Her gün Babıali'de mutlaka onu bulmanız mümkündü (Tevfik,1973:88).
Mösyö Revelaki, Ali ve Fuat paşaların samimiyetini kazanmış bir zat olduğundan onların yanına çok kolaylıkla girip çıkabiliyordu. Hele son derece hoşbeş, nüktedan ve şakadan hoşlanan kendisi de çok nükteci olan Fuat Paşa'nın konağına saldır saldır girip çıkıyordu (Tevfik,1973:93).
Tevfik Ebuzziya,(1973),Yeni Osmanlılar Tarihi,İstanbul:Hürriyet Yayınları