KABUSNÂME’DEN ÖĞÜTLER


Dr.İrfan PAKSOY

“Sözü yerine uygun olarak söyle, uygunsuz söz de söyleme. Çünkü beğenilen sözün hem söyleyene yararı vardır hem de işitenin canına can katar. Uygunsuz söz ise söyleyene zarar verir, işitenin de gönlüne hoş gelmez.” Kuhistan Emiri İskender bin Keykâvus

Giriş

Arapça siyâset (insan topluluklarını yönetme, devlet işlerini yürütme sanatı, politika) kelimesiyle Farsça nâme (mektup, yazı) kelimesinden meydana gelen siyâset-nâme “devlet adamlarına siyaset sanatı hakkında bilgi vermek, devlet yönetiminde dikkat edilmesi gereken hususlara dair tavsiyelerde bulunmak amacıyla yazılmış kitap veya bu kitapların oluşturduğu tür” anlamında kullanılır.

Kabusname Örneği

Selçuklular’ın İslâm dünyasında geniş bir hâkimiyet sahası oluşturdukları 11. yüzyılın ortalarından itibaren siyâsetnâme telifinde önemli bir artışın olduğu görülmektedir. Selçuklular’ın siyaset, kültür ve medeniyet yönünden gelişmiş oldukları Büyük Selçuklu sultanları Melikşah (1072-1092), Sencer (1118-1153), Eyyûbî Devleti’nin (117-1250) kurucusu Selâhaddîn-i Eyyûbî () ve Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâaddin Keykubad (1220-1237) dönemlerinde bu tür eserlere sıkça rastlanmaktadır. Bunun bir sebebi, muhtemelen devlet adamları ve âlimlerin yükselme dönemlerinin ardından ortaya çıkacak iç ve dış tehlikelere karşı sultanları uyarma ihtiyacı duymalarıdır.

Selçuklu egemenliği sınırları içinde yazılan diğer bir siyâsetnâme de Ziyârî Emiri Keykâvus b. İskender’in 1082 yılında oğlu Gîlân Şah için kaleme aldığı Ḳābusnâme (Nasîḥatnâme) adlı eserdir. Bir giriş ile kırk dört bölümden oluşan eserde sultan, vezir ve diğer devlet adamlarının görevleri, padişahlara itaat, beyler katındaki davranışlar, yazıcılık ve münşilik, padişahlara ve vezirlere ilişkin gelir kaynaklarıyla devletin diğer gelirleri ele alınmış, devletin korunması için önem verilmesi gereken silâhlı güçlerin nasıl oluşturulması gerektiği konularında tavsiyelerde bulunulmuştur. Sultan, vezir ve diğer devlet adamlarının görevlerinin yanı sıra çeşitli konularda nasihat, görgü kuralları, eğitim ve ahlâk, ilimler, meslekler gibi sosyal ve kültürel yaşama ilişkin hususlara değinilmiştir.

Eser Hakkında

Siyasetnâme türü bir eser olan Kâbusnâme, Kûhistan [4] Emiri Ziyâroğullarından İskender bin Keykâvus’un, [5] oğlu Gilânşah’a yol göstermek amacıyla 1082 yılında Farsça olarak yazdığı bir nasihatnâmedir [6.] Genel anlamda bir ahlâk kitabı olan Kâbûsnâme, kapsadığı konular bakımından çok yönlü bir eserdir. Temelde bir öğütler kitabı; siyâsetle ilgili bilgiler verildiği için bir siyasetnâme; çeşitli sanatları ve bunlarla uğraşanların hâlini, meslekleri ve fütüvvetin [7] ilkelerini bildirdiği için bir fütüvvetnâme; [8] toplumsal yaşayışla ilgili kimi kuralları, çağının bilimsel ve düşünsel görüşlerini yansıttığı için de dinî-tasavvufî bir eserdir.

Eserdeki Öğütlerden

İşte kitaptan bazı bilgelik öğütleri…

İnsanların değerli bir malı olursa, onu değerli birine vermek için saklamak alışkanlıkları vardır. İşte benim bu dünyadan elde ettiklerimin en değerlisi bu öğütler olup en değerli kimsem de sensin. İşte son günlerimde, bu öğütleri sana veriyorum, inşaallah bunların sana faydası dokunur. 

Akıllı ol ve kendi soyunun itibarını iyi gözet ki şerefsizlerden olmayasın. Gerçi yüzüne ne zaman baksam akıl ve hüner görürüm ama öğüt, aklın süsüdür, benim yapacağım da onu sana hediye etmektir, bunları dikkate almazsan yine sen kaybedersin.

Şahsiyetini ananın ve babanın verdiği adla değil de, kendi gayretinle kazanmaya çalış. Çünkü anan ve baban sana bir ad verdi: Ahmet, Mahmut, falan ya da filan. Oysa senin kazandığın ad, ya bilgin, ya bilge, ya üstat, ya öğretici, ya da becerikli olacaktır. Böyle olunca, diğer adın, babanın ve ananın yanında makbul olduğunun işaretidir, bu sonraki adlar da halk arasında makbul olduğunun nişanıdır. 

Tatlı dille konuşmayı alışkanlık hâline getir. Nitekim: “Her kimin dili tatlı olursa, dostları çok olur.” demişler. Ne kadar tatlı söylersen söyle, sözün yerini bilmedikçe söyleme. Çünkü yerinde söylenmeyen söz tatlı ve güzel de olsa acı ve çirkin görünür.

Seni sıkıntıya sokacak sözü söyleme. Bu durumda susmak daha iyidir.Halka güzel sözler söyle ki, güzel cevaplar işitesin. 

Kimsenin üzüntüsüne sevinme, böylece kimse de senin üzüntüne sevinmez. Senden aşağı olanlara zulmetme, adâlet göster, böylece sen de, senden büyük olanlardan zulüm görmezsin, adâlet bulursun. 

Nankör kişiye iyilik etme. Çorak yerde tohum nasıl boşa giderse, nankör kişiye yapılan iyilik de öyle boşa gider. Fakat iyiliği de lâyık olandan esirgeme.

Elinden iyilik etmek gelmezse hiç değilse halkı iyiliğe yönelt. Çünkü, br kişi bir kişiyi hayra yönlendirirse, o hayrı işlemiş gibi olur.

Yaptığın iyilikten dolayı pişman olma ve kötülükten de çok sakın. Çünkü iyiliğin ve kötülüğün karşılığı ölmeden sana erişir.

Yüzünü değiştirmeyesin, yâni buğday gösterip arpa satma, yâni halka kendini iyi gösterip gizlice yaramaz işler işleme, bu ikiyüzlülük işaretidir. İkiyüzlülük işâretini vurunmamak için bütün gayretini göster. 

İnsanın iki hâli vardır, hiçbir zaman bu iki hâlden birinden uzak değildir: Biri sevinçlilik, diğeri üzüntülük. Sakın, ister üzüntülü, ister sevinçli ol, üzüntünü ve sevincini öyle birisine söyle ki, üzüldüğün zaman o da seninle birlikte üzülsün, sevindiğin zaman o da seninle birlikte sevinsin.

İyiliğe ve kötülüğe çabuk sevinme ve üzülme, bu çocukların işidir. Olmayacak şeyle kendinden geçme, yâni olur olmaz şey için kendi durumunu değiştirme. Çünkü akıllı kişiler, olur olmaz şey için kendilerinden geçmezler ve değme yel ile deprenmezler.

Öfkelenenlerden olma. Eğer bir kimse saninle öfkeyle konuşursa sen ona yumuşak cevap ver. Ama ah-maklara da susmaktan başka cevap verme. Çünkü ah-mak kişiye verilecek en iyi cevap susmaktır.

Üzerinde emeği olan bir kişinin emeğini gözet. Eğer o emeğin karşılığını ödemiyorsan bâri nankör olma. Hele senin için emek veren rakibin olursa… Ne kadar elinden gelirse, o kadar rakiplerine iyilik yap.

Birkaç iyi iş vardır, kişi onları alışkanlık edinip sürdürürse hem insanların nezdinde hem de Allah nezdinde itibar görür: ilim, edep, tevâzû, zâhitlik, doğruluk, sözde ve davranışta dini temiz tutma, namusluluk; halkı incitmemek, halkın sıkıntısını gidermek. Bunların hepsinin temeli hayâdır.

Bilgisiz kişiyi, erdemsiz insanı, insan yerine sayma, bilgisiz ve erdemsiz kişiyle arkadaş olup birlikte oturma, hele kendini âlim sayan bilgisiz câhil ile… Bilgisizle ve câhille sohbet etme, iyi kişilerle sohbet et, böylece sen de çevrende iyi bilinirsin.İyilerin işini inkâr edici olma ve onların iyiliğini unutma. Senden bir şey ümit edeni de incitme.

İyi huyu ve iyi kişiliği meslek edin, yaramaz huylardan uzak ol. Kimseye zararın ve azarın değmesin, zarar verici olmak iyi değildir, çünkü zarardan eksiklik doğar ve eksiklikten de şerefsizlik. Bu itibarla halk içinde şerefsiz olmak iyi değildir.

Tecrübeli ve şefkatli dostların sana öğüt verirlerse, bu öğütlere kulak ver. Öğüt veren bu tür dostların yanına yalnız olarak git ve öğütlerinden nasibini al. Çünkü faydalı öğüt yalnızken verilir, halk arasında verilen öğüt etkili olmaz hem de sitem gibi olur.

Kendi görüşünü beğenenlerden olma. Nasıl ki bir gözle görmek iki gözle görmek gibi olmazsa, iki kişinin görüşü de bir kişinin görüşü gibi değildir. Bu nedenle kendi bildiğinle yetinme. Bir bilene akıl danışmayı da ayıp sanma, sadece, kendi bildiğine gitme Ne zaman sana bir iş düşerse bir akıllı kişiye danışmadıkça o işe başlama.

İhtiyacı olan birisi senin yanına gelecek olsa, onun için çalış, çabala; emeğini ondan esirgeme. Bu insan, düşmanın veya seni çekemeyen biri dahi olsa, farklı davranma. Belki yapacağın iyilikle onun düşmanlığı dostluğa dönüşür.

Ne kadar temiz gönüllü ne kadar iyi kalbli isen de kendini övücü olma, çünkü bu toplumda hoş karşılanmaz, kabul de görmez. Kendi kendini övme; hünerin varsa zaten başkaları seni över.

Gücün yettikçe söz dinlemekten sakınmamaya çalış. Çünkü insanlar söz dinlemeyerek söz ustası olur. Öyleyse halkın sözünü dinle ve bu sözlere de değer ver.  Özellikle geçmiş beylerin ve bilgelerin sözlerini can kulağıyla dinlemek ve güvenmek gerek.

Bu öğütleri hor görme, bu sözlerden hem hikmet hem saltanat kokusu gelir. Çünkü bu sözler hem padişahların sözüdür hem de bilgelerin sözüdür.

KAYNAK:http://www.dibace.net/kitaplik/kabusnameden-ogutler/ 18 Temmuz, 2021

Güncel Haberler