İstanbul’da İslami İlimler Fakültesinde tahsil gören Ahmet Yunus uzun yıllardan beri Türkiye’de yaşıyor. Ahmet Yunus bir Afrikalı. Batı Afrika ülkelerinden Benin’de doğup büyümüş. İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra lise ve üniversite öğrenimi için Türkiye’ye gelmiş.
Ahmet Yunus, bundan dört yıl önce Deniz Feneri Derneği’nin genel merkezini ziyaret etti. Uluslararası İlişkiler Müdürü Yavuz İnan’dan randevu alıp gitmişti derneğe. Yavuz Bey’e kendisini tanıttıktan sonra ziyaret sebebini açıkladı.
Ahmet Yunus, uzun yıllardır Türkiye’de yaşadığı için Deniz Feneri’ni biliyordu. Derneğin çeşitli Afrika ülkelerinde kayda değer insani yardım çalışmaları yaptığından haberdardı. Ahmet Yunus’un ağabeyi Mustafa, Benin’de insani yardım faaliyetleri ile meşguldü. Yani Deniz Feneri’nin benzeri bir derneği yönetiyordu. Mustafa, yüksek tahsilini Benin dışında çeşitli ülkelerde tamamlamış vizyoner bir kişilikti. Memleketinin dezavantajlı durumdaki ailelerine yardımcı olmak ve onların hayata tutunmalarını kolaylaştırmak için kurduğu dernek çok hayırlı projelere imza atıyordu.
Ahmet Yunus, tatil vesilesiyle memleketine gittiği zamanlarda ağabeyinin çalışmalarına destek oluyordu.
Ahmet Yunus’un, Yavuz İnan Bey’e ilettiği teklif ise şuydu; “Deniz Feneri Derneği Benin’de de yardım çalışması yapmak isterse biz partner olarak sizinle çalışmaya hazırız.”
Yavuz Bey, Ahmet Yunus’un iletişim bilgilerini ve genç misafirinin samimi teklifini not etti. Misafirine konu üzerinde düşünecekleri sözünü verdi.
İlerleyen günlerde Yavuz Bey, Benin’deki partnerimizin durumunu anlamamıza yardımcı olacak adımlar attı. Her yeni adım partnerimizi biraz daha yakından tanımamıza yardımcı oluyordu. Mustafa, işini ciddiye alan ve faaliyet yaparken Deniz Feneri’nin prensiplerine, hassasiyetlerine azami riayet eden bir profil çiziyordu.
Müteakiben başlatılan ortak çalışmayla Benin’de kurban çalışması, ramazan faaliyetleri, su kuyusu açılışları, Kur’an kursu ve mescit açılışları yapıldı.
………….
2019 yılının ilk aylarında su kuyularımızın kontrolü, bazı mescit ve Kur’an kurslarının açılışı ve önceki yıllarda açılmış olanların ziyaretleri için üç kişilik bir ekiple Benin’e gittik.
Benin’de ziyaretler ve açılışlar yaptık. Dolu dolu geçen 10 günün ardından başkentte Türkiye Büyükelçiliğini ziyaret ettik. Büyükelçimiz ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ettikten sonra bizimle bir hatırasını paylaştı;
“Buraya gelişimle ilgili tayin kararı sonrası bir arkadaşımla konuşuyordum. Arkadaş, ‘Senin Berlin’e gidecek olmana çok sevindim’ dedi. Zira Benin’i daha önce hiç duymamış, duyduğunu Berlin olarak algılamıştı.”
Türkiye’de birkaç yıl önceye kadar Benin adı çok az kişi tarafından biliniyordu. İnsani yardım kuruluşlarımızın yaptıkları faaliyetler ve o ülkeye giden gönüllü ekipler sayesinden artık en azından bazılarımız “Benin” denildiğinde “Berlin” diye anlamıyor.
Peki, Benin nasıl bir ülke?
İşte Benin’e dair birkaç not:
Afrika’nın batısında bulunan Benin Cumhuriyeti, kuzey batıda Burkina Faso Cumhuriyeti, kuzey doğuda Nijer, doğuda Nijerya, batıda ise Togo ile komşudur. Benin’in bu 4 ülkeyle toplam 1989 km sınırı vardır. Bu sınırlardan en uzunu Nijerya ile olan 773 km’lik sınırdır. En kısası ise Burkina Faso ile olan 306 km’lik sınırdır. Benin, Togo ile Nijerya’ya ulaşan doğal bir kapı olarak kabul edilmektedir. Benin’in Atlas Okyanusu’yla da 121 km’lik sahil şeridi vardır.
Kuzeyden güneye uzanan Benin Cumhuriyeti’nin en kuzeyi ile en güneyi arasındaki uzaklık 700 km’dir. Doğusu ile batısı arasındaki mesafe de kıyıdan kuzeye doğru gidildikçe artarak en fazla 325 km’ye ulaşır. Yüzölçümü 112.622 km² olan Benin Afrika’nın en küçük yüzölçümüne sahip ülkelerinden biridir.
15. yüzyılın sonlarından itibaren Portekizli denizcilerin Benin kıyılarına gelmesiyle birlikte tarih yazımı başlamış. Bunun öncesinde de Müslümanların ticaret yolları ile Afrika’nın batı kıyılarına ulaşması sonucu Müslüman olan ve bugün de Müslümanlığa bağlılıklarını ifade eden kabileler mevcuttur.
Ülkenin kuzeyinin Müslüman oluşunun 10. ve 11. yüzyıllardaki Müslüman ticaret ağının ancak kuzeye ulaşabilmesi ile ve güneyinin de Hıristiyan oluşunun Portekizli, Fransız ve Hollandalı denizcilerin ülkenin güneyine girmesi ve beraberlerinde misyonerleri de getirmeleri ile alakalı olduğudur.
Benin’in kuzey bölgesinde yaşayan kabilelerin tarihi günümüzde bile derlenmiş değildir. Kıyıya yakın bölgelerdeki Fon kabilesinin ve diğer kabilelerin tarihi ise ancak Avrupalıların bu kıyılara ulaştıkları 15. yüzyılın sonlarından itibaren bilinmektedir. Coğrafi keşiflerle birlikte Benin’e gelen Portekizli denizciler buraya geldiklerinde Fonlar tarafından kurulmuş Allada, Adjatche ve Dahomey adlarında üç krallık bulunuyordu. Bunlardan en ünlüsü ve en önemlisi, 20. yüzyılda da Benin’e adını veren Dahomey Krallığı’dır.
Dahomey Krallığı, uzun yıllar Fransız ve İngiliz sömürge güçleriyle mücadele etmiştir. 1704’te Fransızlar ileride köle ticareti yapmak için kendilerine gerekli olacak Ouidah Limanı’nı yapmak üzere Dahomey Krallığı’yla anlaşma yapmışlardır. Belirtmek gerekir ki Dahomey ile Fransızlar arasındaki ilişkiler neredeyse tamamen köle ticaretine dayanmıştır.
1851’de Kral Gezo ve Fransızlar arasında yapılan anlaşmayla bölgede bir takım ticari imtiyaz elde eden Fransızlar, daha sonra Kral Glele döneminde yaptıkları Cotonou Anlaşması(1868) ile Benin Kıyıları’nda geniş haklar elde etmişler ve buradaki nüfuzlarını giderek artırmışlardır.
Bu gelişme, İngiltere’nin protestosuna yol açmıştır. Bunun üzerine 1882’de yapılan ve büyük güçlerin dünyayı paylaştığı Berlin Kongresi’nin ardından yerel yöneticilerle yaptıkları bazı anlaşmalarla bölgeyi fiilen işgal etmişlerdir. Porto Novo ve Cotonou üzerinde Fransızlar himaye idaresi kurmuşlardır.
Kral Glele’den sonra O’nun yerine gelen Kral Behanzin bu sömürgeci tavra karşı silahlı mücadele vermeye çalıştıysa da 1893’de krallığın merkezi Abomey’e giren Fransız birlikleri Kral Behanzin’in iktidarına son vererek ülkeyi sömürgelerine katmışlardır.
1904 yılında Fransız Batı Afrikasına katılan Dahomey, sömürge yönetimi altında idari bakımdan üç bölgeye ayrıldı. Fransa’nın Benin’deki temsilcisi Porto Novo’da oturan ve geniş yetkilerle donatılmış bulunan Genel Vali idi. Benin’e atanan ilk Genel Vali Victor Ballot idi. Ülke yönetiminde en yüksek organ Genel Valinin başkanlığı altındaki idare meclisiydi. İdare Meclisi 1946 yılına kadar en yüksek organ olarak varlığını sürdürmüştür.
Ülkenin diğer önemli şehirleri Porto Novo, Ouidah ve Cotonou’da da belediye teşkilatları kuruldu. Savaştan sonra yönetimde daha geniş yetkilere sahip ve üyeleri seçimle gelen bir genel konsey kuruldu. Bu konsey Fransız Batı Afrikasının başkenti Dakar’daki meclise beş, Paris’teki Fransız Birliği Meclisi’ne ise iki temsilci gönderiyordu.
2. Dünya Savaşı yıllarında Fransız Batı Afrikası’yla beraber ittifak devletlerine bağlı kalan ülkede savaştan sonra ilk defa kurucu meclis seçimleri yapıldı. (Ekim 1945) 1956 yılında Dahomey içişlerinde özerklik elde etti ve 1958’de Fransız Topluluğu’nun üyesi haline geldi. Bu sırada Mali ile bir federasyon içinde birlikte olma planı Dahomey yöneticileri tarafından reddedildi. Ülke 1960 yılında bağımsızlığına kavuştu.
Birleşmiş Milletler 2010 verilerine göre Benin’de ortalama yaşam süresi erkeklerde 55 yıl, kadınlarda ise 59 yıldır.
Sıtma, yaygın bir hastalık olarak ülkede varlığını göstermektedir. Sıtma hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar, sokaklarda açıktan satılmaktadır; bu da hijyen sorununu beraberinde getirmektedir. Bu nedenlerle, Benin halkı uluslararası sağlık kuruluşları ve hükümet tarafından “hijyen ve temizlik” konusunda dikkatli olmaları hususunda uyarılmışlardır.
2003’te görülen çocuk felci virüsü ülkeyi uzun süre etkilemiştir; bununla birlikte Afrika’da kuş gribi ilk defa Benin’de 2005 yılında görülmüştür.
Djogou - Ndali otoyol projesiyle, içme sularına erişmekte zorluk yaşayan kabilelerin suya ulaşma sürelerinin kısaltılması, böylece kabilelerin, kırsal kesimdeki yolların bakım ve onarımına katkıda bulunması, AIDS, sıtma, çevre kirliliği ve yol güvenliği gibi sorunlardan merkezî hükümetin daha kısa sürede haberdar olmasının sağlanması hedef alınmıştır. Bu proje, Benin’in % 35’ine ulaşacağından, sağlık sorunlarına ve diğer problemlere daha kısa sürede çözüm sağlanmasının planlandığını söyleyebiliriz.
Sağlık hizmetlerinin yaygın olmaması ve yetersizliği nedeniyle, nüfus artış hızı %3 olan Benin’de doğan 1000 çocuktan 40’ı hayatını kaybetmektedir.
Genel olarak Benin ekonomisi az gelişmiştir ve ekonomisi tarıma ve bölgesel ticarete dayanmaktadır. Benin’in ticaret ve ödemeler dengesi sürekli açık vermektedir. Benin dünya sıralamasında ekonomik olarak son sıralarda yer almaktadır. Öyle ki 2011’deki Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının indeksine göre 182 ülkeden 167. sıradadır. Gayrisafi Milli Hâsılası 12.83 milyar dolardır. Kişi başına düşen GSMH ise 780 dolardır. Enflasyon 2011’de %3,2 olarak tahmin edilmiştir. Pamuk, az miktarda ham petrol, palmiye yağı ürünleri ve kakao en önemli ihracat maddeleridir.
Benin, yaklaşık 12 milyon nüfusa sahiptir. Nüfusun yüzde 26’lık kısmı Müslümanlardan oluşmaktadır. Müslümanların bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi bu ülkede de gerçekte daha fazla oldukları biliniyor. Müslümanlar genel yönetimde söz hakkı iddia etmesinler diye resmi merciler tarafından sayıları olduklarından daha az gösterilmektedir.
………………..
Türkiye’den Benin’e üç kişilik bir ekiple gitmiştik. Benimle birlikte kameramanımız Berk Türk ve Beninli Ahmet Yunus vardı. Ahmet Yunus hem tercümanımız, hem rehberimiz hem de ev sahibimizdi. Derneğimizin birlikte çalıştığı partner kuruluşun kurucu başkanı Mustafa Bey, Ahmet Yunus’un ağabeyi idi.
Benin’de derneğimizin açtığı su kuyusu sayısı şu günlerde 400’ü geçti. Çok sayıda Kur’an Kursu ve mescit inşa edildi. Bizim ziyaretimiz sırasında o kuyulardan bazılarını ziyaret ettik. “Herhangi bir arızası var mı?” diye kontrollerini yaptık. Türkiye’den götürdüğümüz güzel hat çerçevelerini mescitlere kendi ellerimizle astık.
İETT çalışanı bir grup güzel insanın kendi aralarında topladıkları paralarla Natitingou şehrinde inşa ettiğimiz iki katlı Kadın Eğitim Merkezi’nin açılışını yaptık. Bu merkezde farklı yaşlardan kadınlar hem dini eğitim alıyor hem de biçki, dikiş gibi el becerilerini kazanıyor.
Yaptığımız çok sayıda açılıştan en anlamlısı İlhami ve Kadriye Gün adına yaptırdığımız mescidin açılışı idi. Bu mescit hıristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadıkları bir köyde inşa edilmişti. Bağışçılarımız İlhami ve Kadriye Gün’ün destekleriyle inşa edilen mescit daha açılmadan büyük katılımlı bir ihtidaya vesile olmuştu. Mescitler bölge halkının hem ibadet hem de eğitim ihtiyaçlarını karşılaması açısından büyük önem taşıyor.
Açılış öncesinde ev sahiplerimiz müjdeyi verdiler; “Bugün burada iki merasimimiz olacak. Birisi mescidimizin açılış merasimi, diğeri ise köyümüzden bir grup Hristiyan komşumuzun Müslüman oluşuyla ilgili ihtida merasimi.”
Önce dualarla mescidimizi açtık. Sonra aramıza yeni katılan 10 erkek, 11 kadın kardeşlerimizi mescide davet ettik. Mihrap tarafında hepsi ayakta durdular. Cemaatimizin dua ve aminleri ve hocaların dualarıyla ihtida merasimini tamamladık.
Beş vakit okunan ezanlar, cemaatle kılınan namazlar o köy halkından Müslüman olmayanlara günde beş defa yapılan bir çağrı anlamına geliyor. Müslümanların omuz omuz kıldıkları namazlar dayanışmanın, kardeşliğin ve gücün birer nişanesi. Samimi çağrılar devam ettikçe İslam’a katılımların arkası gelecektir.
Hadisi şeriflerde Hz. Peygamber s.a.s Efendimiz, “Bir kişinin İslam’a girişine vesile olmanın yer ve gök arasındaki her şeyden daha hayırlı” olduğunu müjdelemiştir. Başka bir rivayette de “vadiler dolusu kızıl deveden daha hayırlı” olduğu haber verilmiştir.
Ne mutlu hayatını insanların hidayetine vesile olacak hayırlı amellerle güzelleştirenlere.
Benin ve diğer bütün mazlum coğrafyaların insanları bizleri bekliyorlar.
Unutmayalım ki, “Gitmediğin yer senin değildir.”
*Recep Koçak (Deniz Feneri Derneği Yönetim Danışmanı)