GENÇLERLE SAĞLIK-BİLİM VE HİKMET SOHBETİ

Selahaddin Semiz

Kıymetli Üniversite öğrencisi genç kardeşlerim;

Hekimlik ve Sağlık mesleğine ait üniversite bölümünde okuyorsunuz. İnsana hizmet etmenin ona faydalı olmanın en hayırlı faaliyetlerden olduğunu bilirsiniz. Her hayırlı işe başlandığı gibi bu hayıra da insanlara faydalı olmanın ibadet olduğunu düşünerek, niyet ederek ve besmele ile başlamak lazım.

Rahmetli Mehmed Zahid Kotku hocamıza Dr. Alaaddin ağabey; “Efendim hep yanınızda olmak, itikafa girmek istiyorum” deyince Rahmetli Hocamız “Evladım, senin itikafın halvetin hastanede hastalarına iyi bakmaktır, esas sevabın oradadır.” Demiştir.

Sizler gibi bir üniversite öğrencisi olduğum kırk yıl evvelki hatıralarıma baktığımda zihnimde sorular, arayışlar ve belirsizlikler vardı. İlim yolculuğunun sonsuz derinliği ve bilmediklerimin çokluğunu düşününce aramızdaki yıllar ve tecrübe farkının çok fazla şey ifade etmediğini, kendimi sizler gibi bir öğrenci olarak gördüğümü ifade etmeliyim.

Son sınıfa geldiğimizde bir arkadaşımızın şu sözü beni çok düşündürmüştü. “Eğer elimde olsa şimdi yeniden başlıyor gibi fakülteyi okur, daha iyi ve kaliteli yetişmeye çalışırdım.” Bizlerin elinde o fırsatlar yok, ama sizde var. Yeni bir anlayış ile kendinizi daha kaliteli ve iyi yetişebilirsiniz.

Peygamberimiz. “Ben dünyada bir ağacın gölgesinde dinlenen yolcu gibiyim” diyor. Dünya hayatı ve ilim yolculuğu içersinde bir çok imtihanlar ve zorluklar bulunan uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Biz bu yolculuğun son duraklarına doğru yaklaşıyoruz, siz ise daha başındasınız. Size bu yolculuğun güzelliklerinden ve zorluklarından bahsetmek isterim.

1) Sağlam Bir İnanç ve Ahlak

İlim mutlak hakikati ifade eder, bilim ise değişebilen, yanlışlanabilen bilgilerdir. Bilgi bir konuda elde ettiğmiz veriler ve gözlemler, bilim ise o günkü imkanlarla bu bilgilerin yorumlanmasıdır. Düşünce ise bilgi katarını çeken lokımotif gibidir. Düşünme ve akletme ile bilgi katarını değerlendiririz.

Kainattaki muhteşem ahenk, düzen, denge, kusursuz tasarımı gören her aklı selim sahibi insanın bu mükemmel tasarım karşısında onu yaratan sonsuz güç ve kudret sahibini tanıması ve iman etmesi gerekir. Maalesef bunun yerine bugün dinsizlik ve imansızlık bilim yoluyla insanlara etki etmeye çalışmaktadır.

Batıda kilisenin tahrif edilmiş incilden dolayı oluşan dogmaları ve akıl ve mantık dışı inanaçları, bilim ve dini karşı karşıya getirmiş ve batılı modern insanı din ve inançtan uzaklaştırmıştır.

İslam dünyasının son iki yüzyıldır devam eden modernleşme ve batılılaşma serüvenide bundan nasibini almış ve aydınlarımızda bilim adına dinsizlik ve inançsızlığı savunur olmuşlardır.

Halbuki Kuran-ı Kerim’in ayetleri  ve İslam’ın prensipleri insanın fıtratına, yaratılışına uygun, gerçek ilimle çatışmayan, insanın hem dünyada hemde ahirette mutlu ve huzurlu olmasını sağlayan hayat prensipleridir.

2) Fıtrat Dini İslam, Anne Sütü Gibidir

1980’li yıllarda bilim adamları anne sütünün yetersiz olduğunu, bebeğe 3.4. aylardan itibaren mama verilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Daha sonra anlaşıldı ki anne sütü, miktarı az olmasına rağmen bebeğin ihtiyaçlarını karşılayan eksiksiz, eşsiz ve mükemmel bir gıdadır.

İslam fıtrat dinidir, fıtrata uygun yaşama tarzıdır, anne sütü gibi eşsiz, eksiksiz ve mükemmeldir, eksik olan bizim bilgimiz, anlayışımız ve uygulamalarımızdır.

3) Yaratılıştaki Mükemmel Tasarım

Tıp fakultesi 2. Sınıfta embriyoloji dersinde hoca anne rahminde bebeğin gelişimi zigottan- embriyoya, hücreden dokuların oluşumunu anlatırken, endoderm, ektoderm ve mezoderm tabakalarından beyin,sinir dokusu, kan damarları,kemik  yapı, kc, böbrek..vs oluşumunu anlatıyordu.

Tek hücreden milyonlarca, milyarlarca farklı hücre oluşmasının nasıl olduğunu soran bir öğrenci arkadaşımıza hocanın cevabı “Diferansiyasyon ne demek biliyormusun?” olmuştu. Hoca, ‘Farklılaşma’ terimi ile bu çok mükemmel değişimi anlatıp, izah ettiğini sanıyordu.

Yine Tıp fakultesi 5. Sınıfta çocuk kardioloji dersinde hoca doğumdan sonra kalpteki değişimleri, küçük ve büyük dolaşımda oluşan farklılıkları anlatıyor ve olayı o2 reseptörleri ile doğanın yaptığını söylüyordu. Bir öğrenci arkadaşımız “Ne doğası hocam Allah desene” diyince “Ben Allah diye anlatırsam din dersi anlatmış olurum” demişti.

Öğrenci arkadaşımız “Doğa diye neyi kasdediyorsunuz? Ağaç mı, gökyüzü mü, toprak mı?” diye sorunca Hoca  “Belki hepsi” demişti.

4) İlim-Bilgi-Bilim Anlayışı

Batı bilimi WASP (White-Anglosakson-Protestan) bilim ve medeniyet diye geçer. Bilim felsefesinin de tanrı  Zeus’dan ateşi çalan Prometeus ile başlar. Yani batı bilimi tanrılar ve doğayla savaşarak gelişir büyür. Bugün gelinen noktada da doğayı yok eden, bozan, onu sonuna kadar kullanan sonrada uzayda yaşam arayan bir bilim ve teknolojiden söz edebiliriz.

İslam bilim ve medeniyeti ise Allah (CC)Adem(as)’ı yaratması ve ona esmayı-eşyanın hakikatini öğretmesi ile başlar. Yani esasında Tevhid ve Allah (CC) isimlerinin tecellisini aramak, hikmet, ilim irfan, halk eden, tasvir eden, en mükemmel şekilde yaratanın mükemmel tasarımını,sanatını aramak vardır.

Şifa vermek, hayat vermek gibi Allah’a mahsus ilahi bir sıfattır. Hekim, şifaya vesile olan ona yol açan ilim ve sanat ehlidir. Allah’ın Şafi isminin tecelli etmesinde vesile olan bir kapıdır. Bu nedenle çok değerlidir ve ilimlerin en değerlilerinden biri olarak tanımlanır.

Lokman Hekim Kuran-ı Kerim’de bahsedilen hekim ve hikmet sahibi bir peygamber/veli bir insandır. İslam Tıbbının esas kurucusudur.

Batı’da tıbbın kaynağı Yunan mitolojisinde tanrı Apollo nun gayrimeşru oğlu Aeskulap’tır. Batı’da bu nedenle tıp, tanrısal bir sanat olarak görülür. Tabii mitolojideki tanrıların entrika ve çarpık ilişkileri düşünüldüğünde bugünkü modern tıbbın benzer eksiklikler, entrikalar, çarpıklılar...vs  taşımasına şaşmamak gerekir.

5) ‘Kritik Analitik Düşünce’, Anlayışımız Olmalıdır

İslam Dünyasında Bilge Kral diye anılan Aliya İzzetbegoviçBen olsam, Müslüman Doğudaki tüm mekteplere 'eleştirel düşünme' dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur." Demektedir.

Bize öğretilenleri , haberleri eleştirel düşünme süzgecinden geçirmek durumundayız. Çünkü zehiri altın tas içinde sunarlar balda onun suç ortağı derler

Bize bilim diye öğretilen bir çok bilgi aslında bilginin yorumu olup yanlışlanabilir ve bir müddet sonra yeni teorilerle değişebilir.Anne sütü örneğinde olduğu gibi.

Değişmez sanılan Newton fiziğinin Einstein fiziği ile değişmesi de bu konuda örnektir.

Bizim dönemimizde Evrim teorisi mutlak değişmez bilim diye anlatılırdı. Bizler “Yahu hani ara formlar, hani fosiller..nerede?” diye sordukça “Bu bilimdir. Buna karşı çıkılmaz” derlerdi.

İngiliz Biyolog Michael Behe,‘Darvin’in Kara Kutusu’kitabında mükemmel tasarım – indirgenemez kusursuz tam bir yapıyı anlatıyor. Michael Behe,“Göz, kanın pıhtılaşması, beyin..vs bir kısmı eksik olsa mutasyonlarla ve doğal seleksiyon ile bunu tamamlamak mümkün değildir, eksik olan organ işlevsiz kalır ve körelir” demektedir.

Bu gün artık bilim, “evrim olduysa bile bir yaratılıştan (mükemmel tasarımdan) sonra evrimleşme oldu düşüncesine gelmiştir.

Yaratıcıdan uzak bir bilim ve ahlak anlayışı insanı boşluğa ve hiçliğe götürür. Tevhid ve sonsuz kudret sahibi Allah inancı ile berbaber insan, her adımda yeni güzellikler, mucizeler, harikalar bulabileceği bir yolculuğa ve hakikat arayışına çıkmış olur.

6) Devlet mi Afiyet mi?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı bedenen, ruhen ve sosyal olarak tam bir iyilik hali olarak tanımlar. Türkçemizde bu tanıma karşılık gelen kelime ‘Afiyet’tir. İstanbul beyefendileri muhataplarının sağlığını sorarken ‘Afiyettesiniz İnşallah‘ derlermiş. Afiyet Hastanesinde çalışmanın bir güzelliğide devamlı ‘Afiyet’teyiz hamdolsun’ demektir.

Afiyet o kadar değerli bir nimettir ki başka hiçbir maddi değerle değişilmez. Üç kıtaya hükmeden Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman bile sağlık ve afiyetten üstün nimet olmadığını şiirsel bir dille anlatmıştır.

Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

7) Hekimlik Sanatı

Hekim, bir sanatkardır aynı zamanda.Hekimlik ilim ve aynı zamanda sanattır. Tababet ve şuabatı sanatının tarzı icrasına dair 1295 sayılı kanun…diye aramızda mizah konusu olan kanunda da hekimlik bir sanat olarak bahsedilmektedir. İşçi bileğiyle çalışır , usta bileği ve aklıyla, sanatkar bileği, aklı ve gönlüyle çalışır. Hekimliğin sanat yönü çok önemlidir. Teknolojik gelişmeler bu sanat yönünü ihmal ettirmemelidir.

Hekim,bazen tedavi eder, daima teselli eder.

Hastayı tedavi ederken kalbine ve duygularına dokunmak onu da iyileştirmek gerek.. Bir çok hekimin hocası Rahmetli Sami Zan hocamın dediği gibi ..“Hekim bazen tedavi eder, sıklıkla teskin eder ama daima teselli eder.”

Hastaya moral vermek, teselli ve teskin etmek tedavinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Aynı zamanda hastanın verilen tıbbı tedaviye uyumunu da sağlar.

Hekim tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır. Tatlı dil ve güler yüzle yapılan tedavi hastayı pozitif etkiler. Hastanın hekime güven ve samimiyetini artırır.Prof.Dr. Sami Zan ‘Hekim kahkahayla gülmez, tebessüm eder’ derdi. Tatlı dil ve güzel söz en ağır tedavilere bile uyumu kolaylaştırır, hastayı rahatlatır.

Yunus Emre de tatlı dil ve güzel sözün önemini şöyle vurgulamıştır.

“Söz ola kese savaşı/söz ola kestire başı/ söz ola ağulu aşı/ Yağ ile bal ede bir söz.”

Lokman Hekime sormuşlar “Bir insanın en iyi ve en kötü yerleri neresidir?” diye.

“Dili ve kalbi” diye cevap vermiş. Tatlı dil ve temiz kalp, hekime çok yakışır.

8) Hastalar Velinimetimiz Olmalıdır

Hastalar bizim hem hastamız, hem velinimetimiz, hem en yakın arkadaşımızdır. Hastası olmayan hekim, aşığı olmayan güzele benzer derler.

Hiç unutmam mecburi hizmetten mektup yazan bir hekim arkadaşım yalnızlıktan şikayet ederken Fuzuli nin o meşhur beytini yazmıştı.

Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge/ Ne çalar kimse kapım acil hastadan gayri..

Hekimlik ahlakına uygun davranmalıdır.

Hekimler ve sağlık çalışanları meslek etik kurallarına uymalı ve meslektaşlarını da uymaya davet etmeli.. Önce zarar verme, sır saklama, tıbbi bilgi ve tecrübesini doğru ve eksiksiz kullanma, meslektaşlarına karşı saygılı olma..gibi tıp ahlak kurallarına uymalıdır.

9) En Üstün Rütbe İlim Rütbesidir.

En faydalı ilimlerin başında sağlık ve tıp bilgisi gelmektedir.

İlimden latif olsa alemde kar/Nebiler kılardı onu ihtiyar..

İlimden daha faydalı, tatlı bir kar yolu olsa idi, peygamberler onu kazanmaya çalışırdı diyor.

Hz. Ali de ‘ İlim elde etmek için çalışın, çünkü elde ettiğin ilim seni korur, ama malı sen korumak zorunda kalırsın..der

Hekim alın teriyle kazanır, helal yer..

Lokman hekim, yine hekim olan oğluna şöyle nasihat eder;Evladım hekim oldun artık en iyi yemeği yiyeceksin, en rahat yatakta yatacaksın ve en güzel evde oturacaksın..der. Baba nasıl olacak bu, çok mu zengin olacağım..diye sorunca şöyle anlatır. Hekim olunca çok çalışarak, çok emek vererek, dua alarak kazandığın helal yemeği yiyeceksin en güzel en tatlı yemek budur. Çalışmaktan, yorgunluktan, nöbetten ve vicdan rahatlığından yattığın yatak en rahatı, en iyisi olacak. Ve hastalarının gönüllerini kazanacaksın, senin için en güzel evler, konaklar olacak..

İnsanın ilim ve hikmet arayışı ömür boyu devam etmelidir. İlimde en büyük tuzak kendini yeterli, müstağni görmek, her şeyi biliyorum zannetmektir.

10) İnsan Dostunun Ahlakı Üzeredir

İnsan, arkadaşı ile olgunlaşır, değer kazanır. İnsanın zeka, kültür ve anlayış seviyesi en sık görüştüğü 10 kişinin ortalamasıdır derler. O nedenle kendinize iyi ahlaklı, kaliteli, samimi dostlar edinmeye çalışmalıyız.

Bu sohbetimizi Derviş Yunus’un güzel şiiri ile bitirelim.

İlim elinde çıra/ Yakta mevlayı ara

Bilmek olmak değildir/ Olmaya bak olmaya

 

 




Güncel Haberler