93 HARBİ’NDE NEDEN YENİLDİK?


1877-1878 yıllarında cereyan eden ‘Osmanlı-Rus Savaşı’nı anlatan ve Türk edebiyatının en önemli klasiklerinden biri sayılan ‘Zağra Müftüsünün Hatıraları’ isimli eserin sahibi Hüseyin Raci Efendi o günlerin halini şöyle  anlatıyor:

 (….) Şer-i şerife riayet, adeta kabahat sayılıyordu. Dini vazifelerini ifa edenler, garaz ve ivazsız iş görenler doğru söyleyenler ayıplanıp kötü görülüyordu. Dini salabet sahibi vera sahibi temiz kimseler tekdir olunurdu. Dindarlık ve milliyetin devletin kuvveti, doğruluk ve sadakatin bereket ve saadet sebebi olduğu unutuldu. Allah korkusunun, hikmetin başı olduğu gönülden silindi. Şer'i cezalar icra olunmayıp herkes kendi keyfine bırakıldı. Fısk u fücur aleni ve mübah gibi işlenir, ar ve namus sözü manasız addolunurdu!

Allahu Tela buyurur ki: Bir şehri helak etmek istediğimiz zaman, ileri gelenlerine emir veririz, ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz. (İsra süresi, 16. ayet)

Eşraf ve ileri gelenler beyhude yere menfaat kavgaları ve münakaşalarla itibar ve iktidarlarını tükettiler. Halk arasında nüfuz ve haysiyet kalmadı. Şarlatanlar, hak söyleyenlere galebe etti. Halk baştan çıktı. Her sınıfın nizamı bozuldu. Kanaat azaldı, hırs ve tamah çoğaldı.

Cenabı Hak buyurur ki: “Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra'd suresi, 11. ayet) (S: 193)

(…..) Bu sebeplerden naşi nihayet, bu büyük felakete uğranıldı. Memleketimizde harab ve nice masum ve bigünah zulüm ateşinde kebab oldu. Hele cimrilik ve kötülükleriyle aleme meşhur olan Kırcaali dağlıları, yanmış mıhları, kuyu ve kıyıda buldukları basit eşyaları hırdavatı bile yük yük, ganimet malı diye, etraftaki kazalara taşıyıp sattılar. Yağmayı önlemek ve muhafaza için memur olanlar bile dağlılara kıptilere rahmet okuttular. Hak ve hukuku unuttular, habaseti yüklendiler: yağmacılığı adet edindiler. Büyükler arasında garaz ve nefsaniyet ise artıyordu. «Kardeşlerin birbirine düşmanlığı, mahvolma alametidir» hikmetinin anlaşılamamasına teessüf olunur. Halbuki milli ahlakı bozulan milletlerin mahv ü inkırazını tarih bize haber veriyor. (S:194)

Bu felaketlere: “Her şeyi kadere yüklemek aczin alametidir” kaidesince derc olunan vukuatı mütalea buyuran insaf ve dikkat sahiplerinin mahkeme-i vicdanlarına havale ederek sözümü bitiririm.

“Ey Rabbimiz, şüphesiz senden başka tanrı yok! Seni tesbih ederiz; elbette biz zalimlik ettik” (S: 254-255)


Zağra Müftüsünün Hatıraları/ Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi/ 1910 İstanbul, Tercüman 1001 Temel Eser)

 

 

Güncel Haberler