‘BABIALİ BASKINI’ DİYEREK GEÇİŞTİRİLEN BÜYÜK CİNAYET

Hüseyin Yürük

 

Bundan 112 önce, 13 Ocak 1913 günü, İttihat ve Terakkinin elebaşıları (Talat, Enver, Yakup Cemil, Ömer Naci vs) Babıali, denilen Hükümet Merkezini basmış, toplantı halindeki Bakanlar kurulu odasına girmiş,Harbiye Nazırını ve yaverini şehit ettikten sonra devrin sadrazamı Kamil Paşa’yı silah zoruyla istifa ettirip yönetimi teslim almışlardı.

 

(Enver Paşa, yanında bir grup fedai ile Babıali’deki Hükümet Merkezini güpegündüz Kabine Toplantısı sırasında silahla basarak cehenneme çevirmiş,Enver ve fedailerinin tabancalarından çıkan kurşunla; Başbakanlık Yaveri Nafiz Bey, Harbiye Nazırının Yaveri Tevfik bey, Polis komiseri Celal Bey, Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa vurularak öldürülmüştü.)

 

Bir batılı mütefekkir “Tanımlamalar masım değildir” demektedir.Bizim yakın tarihimiz İttihatçılar tarafından yazıldığı için,‘31 Mart Darbesi’ni ‘31 Mart Vakası’ adıyla ‘Babıali   Darbesi’ni  de ‘Babıali Baskını’ adı altında ambalajlayarak tarihimize karşı işledikleri bu büyük cinayetleri ustaca gizlerler.

 

Bu günkü yazımızda bu darbeden biraz bahsetmek istiyorum. Ama önce Ülkemizdeki Darbeci geleneğin nasıl ödüllendirildiğine dair bazı gerçekleri paylaşayım:

 

Bundan yaklaşık 110 yıl önce Rumeli’nde asayişi yeniden tesis etmek üzere Hükümet tarafından gönderilen Şemsi Paşa Manastır’da güpegündüz vurularak öldürüldü.

 

Şemsi Paşa’nın katili genç teğmen Atıf, onun azmettiricisi ise bölüğü ile birlikte hükümete isyan ederek dağa çıkan İttihatçı kolağası Resneli Niyazi idi. Resneli Niyazi, Kışlasından 160 kişilik taifesi için ikişer tüfek almış, içinde 550 Lira bulunan Kışlanın kasasını da boşaltmıştı.

 

Tarih kalpazanlığının numune örneklerinden biri olarak; bu katil azmettiricisi mason asker, sonradan hürriyet kahramanı olarak ilan edildi.

 

Şemsi Paşa’nın katili olan Atıf Kamçıl ise Cumhuriyetin kurulmasının ardından TBMM de 6.ve 7. dönemde Çanakkale’den mebus tayin edilerek ödüllendirildi.

 

Resneli Niyazi ile dağa çıkan Binbaşı Eyüp Sabri de 1. mecliste Eskişehir mebusu yapılarak ödüllendirilen bir başka şahıs oldu.

 

Meşhur hikayecilerimizdenÖmer Seyfettin, dönemin en güçlü fikir ve siyaset akımı olan, İttihat ve Terakki’nin genç kurmaylarındandı. Bir kayda göre; ‘Babıali Baskını’ denilen 1913 yılında gerçekleştirilen Hükümet Darbesine bizzat olay mahalline kadar giderek destek verenlerden biriydi.

 

Dönemin Ünlü İttihatçılarından Ağaoğlu Ahmet Bey de oğlu Samet Ağaoğlu’nun Hatıralarında ima ettiğine göre, darbenin planlayıcıları arasında gözüküyordu. “Babam bir başka gece yarısı, fakat bu sefer tutularak değil, onu almaya gelmiş birkaç dostu ile gitti. Ertesi günü hükûmet devrilmiş, Nazım Paşa vurulmuştu.”(Ağaoğlu Samet,2013:40)

 

 

13 Ocak Babıali Darbesinin kurmaylarından biri de İttihatçı hatip/subay Ömer Naci idi. Ömer Naci tutulduğu tifüs hastalığından dolayı öldü. Bundan sonrasını yine dönemin şahidi Samet Ağaolu’ndan dinleyelim: Şehirde, Bentderesi'nde Ömer Naci'nin ailesi oturuyordu. Mustafa Kemal Paşa eski ve yakın arkadaşı Naci'nin hanımı ve çocuklarını Ankara'ya aldırmış, oğlu Hikmet'i Hariciye Vekâlet’inde işe yerleştirmişti. (Ağaoğlu Samet,2013:160)

Şimdi gelelim 13 Ocak Darbe gününe…. Bu olayı da dönemin şahitlerinin kaleminden okuyalım:

Dönemin şahidlerinden ve devrilen kabinenin Dahiliye Nazırı Ahmet Reşit Rey  bu cinayetin önceden ihbar edildiğini ancak gerekli tedbirlerin alınmadığını şöyle anlatıyor: Kamil Paşa kabinesinin kurulmasından yirmi gün sonra İttihad ve Terakki Komitesi'nin faal üyelerinden bazılarının, sadrazam ve bazı vekiller hakkında suikast planlamaya çalıştıkları haberi polisin bilgisine ulaştı. Bunların arasına sokulan bir şahıs, bu teşebbüs hakkında kayıtlara ek olarak, bir de yazılı belge elde etti. Bu sebeple tutuklanan üç veya dört kişi, soruşturma evrakı ile beraber divan-ı harbe teslim olundu. Fakat divan-ı harp yine uyanmadı.  (Rey,2007:239:240:241)

Dönemin bir başka şahidi Mehmed Selahaddin Bey 13 Ocak Babıali Darbesini şöyle anlatıyor: Bu minval üzere İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihtilalcileri, vahşi ve hain bir surette Bab-ı Ali'ye hücum ederek meclise girmek ve mebusları da katletmek istemişlerdir. Önlerinde reisi azamları Talat, şehir katilleri Enver ile hatipleri Ömer Naci ve diğer fedaileri olduğu halde, harekete geçtiler. Önceden  yaptıkları gibi tedbirlerle büyük salona girip, sadaret dairesini ele geçirmeye çalıştıkları bir sırada, orada hazır bulunan sadaret yaverlerinden Yüzbaşı Nafiz ve Harbiye Nezareti Yaveri Tevfik Beyler ile bazı sivil polis memurları, bunların cinayetlerini engellemeye çalıştıklarından, Yaver Tevfik Bey ile bir sivil polis memurunu şehit etmeleri üzerine, Yaver Nafiz bey de mecbur kalarak silah kullanmaya başlamıştır. Nafiz Bey'in Enver Paşa'ya attığı kurşunlardan bir tanesi ihtilalcilerden Mustafa Necib isimli birine isabet ettiğinden adam ölmüş ve Nafiz Bey diğer ihtilalcilerin silahlarına hedef olarak yaralanmış ve bir iki fedai "Daha gebermedi" diyerek kamalarla şehit etmişlerdir.

O sırada Sadrazam Kamil Paşa, padişahın bazı isteklerini bildirmek üzere Bab-ı Ali'ye gelen Mabeyn-i Humayun Başkâtibi Fuad Bey ile sadarete mahsus odaların birinde olduğundan mecliste bulunmuyordu. Ancak dışarıdaki bu gürültüyü, mecliste bulunan başkumandan vekili ve Harbiye Nazın Nazım Paşa duymuş ve dışarı çıkmıştı. Fakat gördüğü hadiseyi önleyemeden, gereken tedbirleri almadan küçük salonda Enver Paşa tarafından atılan kurşunla şehit olmuştur. Bir müddet sonra sadrazamlığa tayin ettirdikleri Mahmud Şevket Paşa, Bab-ı Ali'ye geldiğinde kapı önündeki ihtilalcilere işittirmek için, alışılagelmişin aksine merdiven başında hattı humayunu okuttuktan sonra arz odasına gelip, bütün katillerin tebriklerini kabul ederek gereken hazırlıkları yapmaya başlamıştır.  (Selahaddin,1989:65-66-67)

13 Ocak Babıali Baskını, yeni nesiller tarafından unutulmamalı, ülkemizin demokratik yönetimleri tarafından da unutturulmamalıdır.

 

 




Güncel Haberler