Prof.Dr Mustafa Samastı*
Her söz, her mesaj insan içindir. Zira insan zıt özellikleri/yetenekleri arasında akıl ve iradesiyle tercih yapabilen yegane varlıktır. İnsan, öz bilinciyle kendini yönetebilme, olayların farkına varma ve başkalarıyla etkileşimde bulunma, kavramsal düşünme, anlam arayışı, keşfetme, öğrenme, zaman ve ölüm farkındalığı…gibi sayısız özellikleri bir arada kendinde barındırır. İnsanın tutum ve davranışları, onun varlık tasavvuruna, hayatın amacı ile ilgili bilinç düzeyine, inancına ve temel değerlerine göre şekillenir.
Varlıkla ilgili en temel gerçek Kur’an’da ‘kader’ sözcüğü ile ifade edilir. “Muhakkak ki biz her şeyi bir kader üzere yarattık” (Kamer suresi 49).
Bu ayet, her şeyin takdir edilerek belli bir ölçü, düzen, plan üzere yaratıldığını ve dolayısıyla her şeye bir değer yüklendiğini (öz gerçeklik), belli bir amaç ve hedefe hizmet ettiğini, evrende gelişi güzel rastgele hiçbir şey olmadığını açıkça ifade etmektedir. Bu bağlamda insanın hayatında karşılaştığı olayların, zorluk ve engellerin takdir edilmiş olduğu; bunlarla ilgili olarak takınılacak her tutum ve davranışın belli sonuçlar doğuracağı anlaşılır bir durumdur.
Kur’an'da insanla ilgili temel bir gerçek “kebed” (zorluk/meşakkat) sözcüğüyle ifade edilir. “Biz insanı zorlu şartlara göre yarattık” (Beled suresi 4). Bu ayet hayatın zorluklarla dolu bir süreç olduğunu ve aynı zamanda insanın bu zorlukları aşabilecek potansiyelde yaratıldığını ortaya koymaktadır.
Dünya hayatı gerçekte insanın gelişme/tekamül alanı, zorlukla imtihanıdır. Her zorluğun insani gelişim açısından bir hikmet boyutu vardır. İnşirah suresinde “zorlukla beraber kolaylık olduğu” iki kez üst üste vurgulanır. Bu vurgu, zorluğu göze alan insana zorlukla baş edebilecek imkan ve kolaylıklar bahşedileceğini müjdelemektedir. Zorluklara sabretmekle kolaylıklara/istenen hedeflere erişileceği anlamıyla birlikte, her bir zorluğun insan için bir imkan kapısı/fırsat olduğu da anlaşılmaktadır. Esasında, yaşanan zorluklar insanın gelişim basamaklarıdır. En üst basamağa çıkanlar, en fazla zorluğa maruz kalan peygamberler ve derece derece Allah'a yakın olan diğer insanlardır.
İnsan için en büyük zorluk nefsini kontrol altına alabilmek, onun mahkumu değil, hakimi olabilmektir. Zira,fıtrat olarak nefse hem kötülük, hem de kötülükten sakınma (takva) yeteneği birlikte verilmiştir (Şems suresi 8). “Muhakkak ki onu (nefsini) arındıran kurtulmuş, kötülüğe gömen de kayba uğramıştır.” (Şems suresi 9,10).
İnsanın hatalarının sebebi şeytanın gücü değil, nefsinin zaaflarıdır. Dış faktörler etkileyici olsa da belirleyici değildir. İnsan, neticede kendi iradesiyle hareket eder ve bunun sorumluluğu da kendisine aittir. Şeytan, ancak kötülüğe teşvik eder. Nitekim Hazreti Adem “yasak eylemi” gerçekleştirdiğinde, kendisini aldatan şeytanı değil, nefsini suçlayarak hatasından tövbe edip af dilemiştir. (Bakara 37)
İnsan, kendisine tanınmış olan özgür irade/cüzi irade çerçevesinde aldığı kararları ve tercihleri ile kendi kaderini belirler. “Her insanın kaderini kendi boynuna dolamışızdır.” (İsra 13).
Bu ayet insanın hayatta aktif görev alması, mücadele etmesi ve sorumluluk üstlenmesi gerektiğini,bütün eylem ve davranışlarının kendi geleceğini belirleyeceğini ifade etmektedir.
*Prof.Dr Mustafa Samastı
Prof. Dr. Mustafa Samasti 1951 yılında Hasanbey'de doğdu. İlkokul'u Büyükyoncalı İlkokulu'nda Ortaokul ve Lise'yi Vefa Lisesi'nde okudu.
1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'da uzman oldu.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde 1987 yılında doçent oldu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde 1996 yılında Profesör oldu.Klinik Mikrobiyoloji, Bakteriyoloji, Dezenfeksiyon, Hastane İnfeksiyonları üzerine çalışmalar yaptı.
SAĞLIK-SEN İstanbul İl Başkanlığı yapmış olup halen Kutup Yıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.
Uluslararası ve ulusal makalelerinin yanı sıra yayınlanmış kitapları da bulunan Prof. Dr. Mustafa Samastı İngilizce ve Almanca bilmektedir.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'nda Öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı iken emekli olmuştur.