OBEZİTE SORUNU ve FAZLA KİLOLARIN ARKA PLANI

Prof.Dr Mustafa Samastı*

 

Vücudun hücre doku ve organlarının sürekli şekilde enerji ve temel yapı elemanlarına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın karşılanması için karbonhidrat,protein, yağ, vitamin ve mineralleri içeren gıda maddelerinin belli bir ölçüde alınması gerekir. Yetersiz veya tek yanlı beslenme, ihtiyaca yetmediği gibi, ölçünün aşılması da vücut için ağır bir yük, ciddi sağlık sorunları oluşturur.

 

Dünyanın belli yerlerinde yetersiz beslenme/açlık  olmakla birlikte, küresel boyuttaki en büyük sağlık sorunu aşırı/ölçüsüz beslenmeye bağlı fazla kilo ve obezitedir.

 

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre batı ülkelerinde erişkinlerin yarıdan fazlası aşırı kilolu veya obez durumdadır.

 

Türkiye'de aşırı kilolu olanların oranı erişkin nüfus için %60 dolayındadır. Obezite oranı ise erkeklerde %22 kadınlarda %36 olmak üzere ortalama %30 kadardır.

 

CDC verilerine göre ABD de erişkinlerde aşırı kiloluların oranı% 70i aşmış olup, obezlerin oranı ise 2000-2020 yılları arasında %30.5tan %41.9a yükselmiştir.

 

Obezite, çok faktörlü kompleks bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Pek çok hastalık riskinin yanı sıra, normal kilolulara göre ölüm oranlarında artış sözkonusudur. Ölçüsüz beslenme ve obezite, insülin direnci, tip 2 diyabet, hipertansiyon, kalp dolaşım sistemi hastalıkları, hiperlipidemi, metabolik sendrom, hormonal dengesizlik, solunum problemleri, uyku apnesi, reflü, karaciğer yağlanması, hareket zorluğu, iskelet sistemi problemleri, psikolojik sorunlar, çeşitli kanserlerin daha kolay gelişmesi… gibi pek çok ciddi sağlık sorununa zemin oluşturan, adeta bir hastalıklar konsorsiyumudur.

 

Aşırı yağışın afete yol açması gibi, aşırı gıda da bedeni ifsat etmektedir. Obezite, hem bizatihi bir hastalık hem de vücudun pek çok sistemini olumsuz etkileyerek çeşitli başka hastalıklara kapı açan ciddi bir sağlık sorunudur.

 

Yağ kitlesi belli bir metabolik aktivite göstererek tüm vücut sistemlerini etkilemektedir. Yağ hücrelerinin salgıladığı hormon ve kimyasallar sağlık sorunlarına neden olabilen bir dizi etkiler oluşturabilmektedir.

 

Obez kişilerde hastalıklar daha sık görülür, daha ağır seyreder ve tedavi maliyetleri normal kişilere göre %30 daha yüksektir. ABDde obezite tıbbi maliyetinin yıllık 173 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

 

Fazla kilo ve obezite ile tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kalp damar hastalığı ilişkisi sırasıyla %80, %55 ve %35 bulunmuştur.

 

Obezite ile değişik kanser türleri (kolon, prostat, meme, yumurtalık, safra kesesi, rahim, karaciğer, mide, yemek borusu, böbrek, beyin, tiroit, pankreas…) arasında ilişkiler bulunmaktadır. Mekanizma tam olarak bilinmemekle birlikte hormonal dengesizlik, kronik inflamasyon ve immun mekanizmalarının rolü olduğu tahmin edilmektedir. Obezite kanser ilişkisi kanserden korunma ve kontrol açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu sayılanların dışında obezite ciddi hareket problemlerine, üreme ve cinsel fonksiyonlarda sorunlara, gebelik komplikasyonlarına, adet bozukluklarına, aşırı kıllanmaya, böbrek rahatsızlığına… yol açabilmektedir.

 

Obezitenin Arka Planı

 

İnsan, akıl bilinç ve iradesiyle hem kendine hem de topluma karşı sorumluluk sahibidir.Bu çerçevede, ilahi rehberlik ekseninde, nefsini kontrol etmesi ve ölçülü davranması beklenir. Ancak, günümüzde hakim konumdaki liberal/materyalist dünya görüşü bencil,narsist bir insan prototipi ortaya çıkarmaktadır. Bu insan tipi için azami yarar sağlama (yararlandırma değil), haz, çıkar,kazanç hırsı… temel motivasyon unsurlarıdır.

 

Kapitalist sistem için öngörülen insan/toplum profili tüketici/tüketim toplumudur. Gerçek ihtiyaçlar değil, kışkırtılmış, yönlendirilmiş ihtiyaçlar toplumda kanaat duygusunu yok ederek tatminsizliği, hırs ve açgözlülüğü beslemekte,daima daha çok, daha iyi, daha güzel olana yönelme ihtiyacı oluşturulmaktadır. Bu sistemde ekonomi belirleyici ve toplumun nihai hedefi olmuştur. Gerçekte tüketilen, hayatın ve insanın bizatihi kendisidir. Konfora erişme tutkusu insanları, emeğini, zamanını, bedenini tüketen modern köleler yapmaktadır.

 

Beslenme insanın temel bir ihtiyacı olarak yeterli, ölçülü ve dengeli olmalıdır. Fakat, psikolojik tatmin, eğlence, zevk, şehvet… unsurlarının devreye girmesiyle, kontrolsüz,ölçüsüz,çarpık bir tüketim anlayışı bedenin de tüketimiyle sonuçlanmaktadır. Bedenin tüketimi, toplumda yeni tüketim alanları (sağlık, estetik, diyetisyenlik, psikolojik danışmanlık…) oluşturmaktadır.

 

Obezite nedenleri arasında aşırı ve yanlış beslenme, yetersiz fiziki aktivite dışında başka nedenler de bulunmaktadır. Bunlar arasında genetik, hormonal ve metabolik faktörler önemlidir. Psikolojik, sosyokültürel faktörler, bazı ilaçlar (antidepresanlar gibi), alkol kullanımı, yaş,cinsiyet, eğitim düzeyi gibi faktörlerin de obezite oluşumunda değişik rolleri bulunmaktadır.

 

Dünya hayatı insanın kendi varoluş gerçekliğini açığa çıkaracağı bir eğitim/imtihan alanıdır. Dünyada şişirilmiş istek ve arzularını tatmin peşinde koşturanlar, nefsinin esiri olanlar, sonuçta ancak tatminsizliğe erişirler.

 

Aşırı Yemenin Görünmeyen Yüzü

 

Yemek yemenin görünen yüzünde hangi sıklıkta ne kadar ve ne çeşit yediğimiz, ne kadar karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral aldığımız…sözkonusudur.

 

Yemek yemenin görünmeyen yüzünde ise yiyip-içtiklerimiz aracılığı ile vücudumuza giren kimyasallar,insektisitler, gıda katkı maddeleri, tarım ilaçları, ağır metaller, afla toksinler, hormonlar, antibiyotikler, deterjanlar, plastik artık maddeleri, biyolojik zehirler, radyoaktif artıklar, bakteri, virüs gibi mikroorganizmalar parazitler, prionlar; ayrıca GDOlu ürünler, özel işlem görmüş gıdalar… gibi tüketicilerin pek fark edemeyeceği  pek çok zararlı unsur yer almaktadır.

 

Yaşadığımız evren elementler, inorganik ve organik bileşiklerden, yani kimyasallardan oluşur. Kimyasal içermeyen bir hayat söz konusu değildir. İnsan vücudu da bir kimya makinesi gibi çalışır. Bütün bunlara karşılık,kimyasal kirlilik olarak nitelenen esas problem, insan kaynaklı faaliyetlerle oluşturulan, endüstriyel işlemlerde kullanılan ve doğada normalde bulunmayan kimyasalların çevre ve canlılarla zarar vermesidir.

İnsan vücuduna yabancı olan bu sentetik kimyasallar günlük yaşamın her alanını (gıda saklama kapları, makyaj malzemeleri, parfümler, kozmetikler, oyuncaklar, halılar, mobilyalar…) doldurmakta, hava, su, toprağı kirletmekte ve gıda zinciri yoluyla da insan sağlığını tehdit etmektedir.

 

Tarım ilaçları (pestisitler, herbisitler) gıda ürünlerine (sebze, meyve, tahıllar), hayvanların et,süt ve yumurtalarına ulaşarak insanda çeşitli sağlık zararları yapabilmektedir.

 

Sanayi, tarım, temizlik işlemlerinde kullanılan 350.000i aşkın kayıtlı kimyasal bulunmaktadır.

 

Eurostat verilerine göre Avrupa Birliğinde yılda 300 milyon ton kimyasal tüketilmekte olup bunların üçte iki kadarı sağlığa zararlı olarak sınıflandırılmaktadır. Avrupa Birliğinde tescil edilen kimyasal sayısı 20 binin üzerindedir.

 

Hayvan besiciliğinde kullanılan antibiyotikler, hormonlar, süt ve et ürünleri aracılığıyla, başta alerji olmak üzere çeşitli sağlık problemleri oluşturabilmektedir. İnsektisitler ve tarım ilaçları hayvan yemleri vasıtasıyla et, süt, yumurta, balık gibi gıdalara geçmektedir.

 

Aflatoksinler sıcak, rutubetli ortamlarda çeşitli gıdalarda, tahıl ve tahıl ürünlerinde küf mantarlarının oluşturduğu en güçlü karaciğer kanseri yapan zehirlerden biridir. Yemlerle hayvani ürünlere de geçebilen bu toksinler sinir sistemi, karaciğer, böbrek bozukluklarına neden olmaktadır.

Sanayi atıklarıyla kirlenen denizlerde, göllerde yetişen su ürünlerinde kadmiyum, civa…gibi toksik maddeler yüksek oranlarda bulunabilmektedir.

 

Gıdalara lezzet, aroma kazandırmak için çok sayıda sentetik kimyasal kullanılmaktadır. Bunlar kaşıntı, egzama gibi cilt problemlerinden, alerjik olaylara, hormonal bozukluklara, kansere varıncaya kadar pek çok sağlık problemine yol açabilmektedir.

 

Etlere taze görünüm kazandırmak için kullanılan nitrat ve nitritler, kızartma sırasında nitrozamin oluşturarak mide kanseri riskini arttırmaktadır.

 

Plastik ürünlere istenen şekli vermek için kullanılan kimyasallar (bisfenol A, dioksinler bifeniller, ftalatlar) gelişim bozukluğu, obezite, diyabet, kısırlık… gibi sağlık problemleri yapabilmektedir.

 

Lezzet arttırıcı olarak kullanılan monosodyum glutamat (Çin tuzu) sinir sistemi bozukluklarına (Alzheimer,Parkinson, epilepsi) ve obeziteye neden olabilmektedir.

 

İnsan vücuduna giren zararlı kimyasallar çoğunlukla yağ dokusunda birikerek uzun vadeli etkiler yapabilmektedir.

 

Gıdalar aracılığıyla insana geçen zararlı faktörler son derece geniş bir konu olup ancak fikir verme kabilinden birkaç örneğe yer vermiş olduk.

 

Buradan çıkarılacak açık mesaj şudur: Ne kadar dikkat edersek edelim, güvenilir olanla olmayan gıdaları her zaman anlama/ayırt etme imkanımız yoktur. Söz konusu zararları minimuma indirebilmenin  etkin ve pratik yolu az ve ölçülü yemektir.




Güncel Haberler