Doğu Türkistan kökenli Türk general M.Rıza Bekin’i hatıralarında İslam Dünyasında Türk milletinin ne kadar yüksek bir sevgi ve teveccühe sahip olduğuna dair manidar bölümler yer alıyor.
Bu bölümlerden bazılarını kamuoyuyla paylaşmakta faydalar var.İşte o satırlar….
(…….) “Ocak 1989’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın çağrısı üzerine ziyaretlerine gittim.Torumtay Paşa, “Birleşmiş Milletler Afganistan’a insani yardım programı çerçevesinde Afganistan’ı mayından temizlemek maksadıyla Pakistan’da bir mayın tanıtma ve temizleme eğitim merkezi kurmuş. Bir çok devlet oraya uzman personel gönderdi. Biz de dört istihkam subayı ile bu programa katıldık.
Şimdi Birleşmiş Milletler bu büyük hizmetin başına bir Türk general istiyor. Sayın Başbakan ile görüştüm. Müktesebatınız itibari ile bu göreve sizi uygun gördük. Onun için çağırdım” dedi.
Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanlığının çok özel daveti ile bir albayın refakatinde bazı birlik ve karargahları beş günlük bir program ile ziyaret ettim. Gittiğim her yerde askeri merasimle karşılandım ve ağırlandığım.Böyle bir ilgi ve saygı başka bir yabancıya pek gösterilmemiş.Bu ziyaretimin bitiminde Pakistan Silahlı kuvvetlerine hayranlığımı ve şükranlarımı sundum ve göreve başladım (Bekin,2005:78).
Programa en çok destek sağlayan ABD devleti teknik isteklerimizi karşılıyordu.Askeri yardım kurulu başkanı tuğgeneral James Alled ile sık sık buluşup görüşüyorduk.Bu programa bazı İslam devletlerinin de katılmalarını sağlamak amacıyla Suudi Arabistan ve Mısır büyükelçileri ile görüşme yaptım,anlamını anlattım.Fakat bir netice elde edemedik.Bir Müslüman ülkesi olan Afganistan’a en hayati konuda Türkiye’den başka Müslüman ülkelerin katılmaması beni üzüyordu.
Sivil ve asker Pakistan makamları bir Türk generalİ olmam dolayısıyla bana saygı ve sevgi göstermiş güven duymuşlardır. Bu benim görevimi kolaylıkla ve başarıyla yürütmeme bağlı olduğu kurum içinde ahenkli bir ortamın doğmasına yardımcı olmuştur.Bu konuda asla unutmayacağım olaylardan biri Risalpur’daki eğitim kampına ilave Belucistan‘ın Kuveyta bölgesinde bir eğitim kampı daha açma ihtiyacı duyduğumuz anda yaşanmıştı. Bir eğitim kampı daha açma önerisini Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanlığı da kabul etti.
Hazırlıklar başlamış açılış tarihi de belirlenmişti. Açılışa bir gün kala kamp için hazırladıkları arazinin sahibi olan kişi aşiret reisi yabancıların geleceğini ve kalacağını öğrenince “ben arazime yabancı sokmam” diye verdiği müsaadeyi geri almış. Kira tekliflerini de kabul etmemiş.Bu durumu bana bildirdiler. Açılışın ertelenmesini isteyip,başka yer aranması önerisinde bulundular.
Ben olayı başkanımıza duyurdum, olayı yerinde görmek istediğimi bildirip yanıma Pakistanlı yardımcımı alarak uçakla Kuvveta’ya geldim.Burada kampın faaliyete hazır hale geldiğini gördüm. Camp Komutanı Pakistanlı yarbaya arazi sahibi ile görüşmek istediğimi söyledim. Yarbay ümitsiz bir halde reisi çağırması için bir subayı jiple gönderdi.15 dakika sonra orta yaşlı, pala bıyıklı, iyi yüzlü biri geldi. Ben hemen kalkıp onu karşıladım ve kendimi tanıttım. Konuşmamız zaman zaman Urduca oluyordu.
“Buraya Türk askeri mi gelecek?” diye sordu. Ben de “Evet Türk subayları gelecek, onlara yardımcı olarak birkaç yabancı subay da gelecek. Hepsinin başı benim” dedim.
Sonunda reis elimi sıkarak “Tamam ne kadar kalırsanız kalın” dedi ve kamp komutanı yarbay ile konuştuktan sonra benimle kucaklaştı öpüştük.Hemen programın flamasını da kapı girişindeki direğe merasimle çektim. (Bekin,2005:80-81).
(…….) Afganistan’da son ziyaretim Harbiye Nezareti İstihkam Daire Başkanı generale oldu. Generale çalışmalarımızla ilgili bilgiler sundum.“Afganistan’ı yaşanabilir hale getirmek hepimizin insani ve vicdani görevidir.Mümkünse varsa eğer mayınlı bölgelerin haritasını ve mayın planlarının kopyalarını bize verirseniz, bu konuda çok büyük yardımlarda bulunmuş olacaksınız” dedim. General “Bunları veremeyiz, yalnız size gösterebiliriz” dedi ve beni hareket odasına götürerek haritaları dosyalar dolusu planları gösterdi. Generalin bu özel davranışı beni sevindirdi. Kabil’den yararlı bilgilerle döndüm. Dönüşte uçağımız mücahitlerin Stinger füzelerinden korunma tedbiriyle uçtu (Bekin,2005:82).
(…….) O sırada Reselpur’da mayın temizleme kursunu bitiren 500 Mücahit’in diploma Töreni vardı. Japon heyetini de törene davet ettim. Kursiyerler sekiz değişik siyasi ve etnik gruptan olup Peştun, Hazara, Tacik, Türkmen, Özbekler ve ayrıca davetliler de vardı.Misafirler yerlerini aldılar. Japon heyeti de şeref konuğuydu. Tören başladı. BM’den ve Pakistan’dan konuşanlar oldu. Sıra bana geldi. Konuşmaya başlayıp iki kelime söylüyorum. Bütün mücahitler “tekbir” diyerek ayağa kalkıyorlar.Böylece zorlukla konuşmamı bitirebildim.Sonra Japon heyeti başkanı bir İngiliz diplomat olan Martin Barber’e “Herkes konuştu, ses çıkmadı. Bu general konuşunca niçin ortalık karıştı?” diye sordu. Martin Barber “Bu general Türk. Onların kendi dilleriyle ve onların ruhlarına hitap ederek konuştu.O sebepten galeyana geldiler” diye cevapladı (Bekin,2005:82-83).
Bekin M.Rıza, 2005,M.Rıza Bekin’in Hatıraları İstanbul: Kastaş Yay