Nurettin Topçu, Mehmet Akif Ersoy’la ilgili yaptığı konferanslarda ondan şöyle bahsediyor:
Mehmet Akif'in Şahsiyeti
Bu sesin sahibi olan Mehmet Akif, Hz. İsa'nın yirmi asır ümmetine sunduğu ümit, aşk, ve imandan ibaret üçlü mucizesini bize sunmaya muktedir bir veli ruhuna sahipti. O bizim yorgun ve ümitsiz gençliğimize ebedi hayat sırrını fısıldadı:
“Azmi ile ümidiyle yaşar hep yaşayanlar”
Bu sahip, bu mürşit bütün hayatı boyunca ölmeyen ümidi terennüm edecektir (Topçu,2021:16).
Akif'in şiirinde Volkan püskürmesini andıran bir heybet vardır. (Topçu,2021:17).
Bütün varlığını şiirle dile getiren Akif, bizi bu dünyadayken büyük mahkemenin huzuruna yükselten mürşiddir, büyük kurtarıcımızdır. Hattab'ın oğlu Ömer'in 20. asırda yaşayan müridi, onun gibi haşin mizaçlı, sert yürüyüşlü, zulme tahammülsüz, riya karşısında şiddet taşıran bir iman ve isyan heykelidir. Onun 7 ciltlik safahatı bir volkanı andıran iç hayatının macerasıdır. Ruh dünyasının cemaatin acılarından başlayıp ilahi denemede nihayetlenen dramıdır.Bir kelimeyle, bir büyük ruhun romanıdır (Topçu,2021:18).
Büyük adam, eserleri ile hayatını birleştiren adamdır. Biz onda şu vasıfları arıyoruz: Önce bütün ömründe, aynı kanaatin aynı imanın sahibi olan adamdır.O, devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez, muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur, uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir. Cemiyeti sürükleyicidir. Bu karaktere sahip insanların yani değer yaratıcısı olanların bir kısmı zekasıyla, bir kısmı kalbi ve hisleriyle, bir kısmı iradesiyle başka insanlara ve cemiyete üstündür. Yaratıcıdır, sahiptir veya velidir 19(Topçu,2021:19).
Büyük ruhlar, büyük tezatların barındığı yerdir. Akif'in sıhhatli bedeninde barınan ızdırap, demirden bir heykeli andıran varlığına yerleştirilmiş ilahi bir unsur olan kalbinin çarpıntısıyla şu mısrada ifadesini buluyordu: “Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”
Onun ruhunun bedeni ile çehresine akseden manasını vasıflandırmak isterken şu portreyi çizmemiz lazım geliyor: Vekar dolu bir alın, haya dolu bir çehre, şiddet dolu bir bakış, iman dolu bir sine…(Topçu,2021:22).
Mehmet Akif'in Sanatı
Her dahi Allah'a kavuşma sevincini, gerçek din adamları olan mistik ve mutasavvıflar kadar samimi yaşıyor. Sanatta olduğu kadar, felsefede, müzikte olduğu kadar, heykelde ilahi sevinç kapısı dahiye açıktır (Topçu,2021:28).
Şehidin alnındaki yara izinden peygamberin kucağına ulaştıran bu ilahi manzarayı ancak eflatun'un tilmizleri temaşa edebilmiştir. O, sanatkarın büyük ruhundan yapılma tabiat üstü bir tabiattır.Asım, bir çile devrinden çıkmayı andırır.Evvelki çılgın ateşli mürid onda olgunlaşmış muradına ermiş bir mürşittir (Topçu,2021:29).
Akif'in 7 kitapta tamamlanan ve gayesine ulaşan eserinde Mimar Sinan'ın sanatındaki 3 devreyi ayırmak kabildir. Mimar Sinan'ın ustalık devrinin eseri Edirne'deki Selimiye Camisi imiş. Akif'in dehasının zirvesi de 6. ve 7. safahatlarıdır (Topçu,2021:30-31).
Akif'in şiirinde insan ruhunun çok sahneli ve zengin manzaralı bir dramı yaşatılmıştır. Safahatında yaşattığı ruh hallerinin zenginliği ve bu halleri ifadede kullandığı hüner göz önünde tutularak Akif'in üstat bir sanatkar olduğunu kabul etmek lazımdır (Topçu,2021:34).
Çanakkale Şehidlerine şiirinde bir sahne var ki onda yıldızlar saf saf dizilmiş, kainat huşu içinde sanki ilahi irade gözüküyor. Bir sahne ki huzurunda ifade aciz, sanat çok küçülmüştür. Hatiften gelen bir sadayı veya Tur’dan gelen bir nida'yı andırır (Topçu,2021:38).
İşte hakiki sanatkar, ölmez ve ebedi sanatkardır. Mehmet Akif bu sanatkarlardandır ve o sanatına başlarken hiç şüphe yok ki böyle bir dünyaya nefsini feda etmek için başladı. Yoksa mevzii ve mahdut herhangi bir davanın terennümcüsü müdafaacısı olmak üzere başlamamıştır (Topçu,2021:39-40).
Mehmet Akif'in İdealizmi
Akif'in idealizmi milliyet ve İnkılap, din ve mistiklik davalarına çevrilmiş olarak çok cepheli bir karakter taşımaktadır (Topçu,2021:43).
Anadolu çocuğunun yeryüzünde benzeri bulunmayan hayat kudretini hiç yıkılmayacak yaşama azmini ortaya koymaktadır. Onun muhteşem hayat iktidarına delil olarak Çanakkale harbini ileri süren Anadolu'culuk davasının büyük mürşidi, cihat kahramanlarını bize takdim ederken onların ruhundaki büyüklüğü dünya edebiyatında eşi görülmemiş mübalağa sanatıyla bakınız nasıl anlatıyor: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın/ “Gömelim gel Seni Tarihe” desem sığmazsın. (Topçu,2021:45).
Mehmet Akif'in Miliyetçiliği
Dini irade ile milli irade hiçbir kitapta ve hiçbir dimağda görülmemiş şekilde bu eserde birleştirilmiştir. O zamana kadar milliyetçi denince dine karşı veya yabancı olan kişi, dinci ve Müslüman deyince de milliyetçiliği tanımayan insan akla gelirdi.Milliyetçi ırkçı, yani kemikçiydi. Dinci ise hurafeci ve vatansız varlıktı. Ruhlarımızı aynı zamanda bir hezeyan teşkil eden bu safsatalardan kurtaran Mehmet Akif’tir. Türk'ün Müslümanlıktan, milliyetçiliğimizin İslam'dan ayrılmayacağını bize öğreten o oldu (Topçu,2021:46).
Asım, sanki Akif'in gençliğidir. Müslüman Türk gençliğinin ideal tipini yaşatan Asım, lav saçan bir volkan şiddetiyle şiirden ve sözden hayat sahnesine atılınca Akif'i İstiklal Savaşı'nda görüyoruz (Topçu,2021:46).
240 mebusu olan Millet Meclisi'nin içinde din adamı geçinen sarıklı hocaların sayısı 80'i buluyorken ancak onların üçü Akif ile beraber muhalefete gönül vermişlerdi (Topçu,2021:46).
Muhafazakarlık, dinde olduğu gibi ekonomide de ahlak ve siyasette de yeri olan bir hayat anlayışı ve hareket tarzıdır. Akif, işte bu manada samimi ve şuurlu bir muhafazakardı. En başta vicdanın bekçisi olan din gibi ve onun yanı sıra tarihin, vatanın, ahlakın, örflerin, mefahirin hiçbirisini feda etmeyen tam bir milliyetçi ve muhafazakardı (Topçu,2021:48).
Mehmet Akif'in İnkılapçılığı
Mehmet Akif, yaratılış bakımından İnkılapçılık hamlelerini kendinde daima artırmaya kabiliyetli bir insandı. Fikir adamı olduğu kadar da hareket adamlarının ateşli iradesine sahip asabi ve hamleci bir mizacı vardı. “Köse İmam”da şeriatın cahil softalar elinde nasıl bir içtimai felaket vasıtası haline getirildiğini acı acı anlatırken, Köse imamın faziletine samimi müslümanlığına sığınıyor (Topçu,2021:52).
“Bize Asım, ne şunun yumruğu lazım ne bunun;
Birinin pençesi ister yalnız: Kanunun…”
Kanun çiğnendi mi milletin hürriyeti bir serap olur. Ancak Şair ümitsiz değildir.Millet hürriyetinin her çiğnenişi millette iradeyi kuvvetlendirici olur. O, her devrin kafalar kesmekten zevk alan zalimlerine çevrilerek kin ile istihzayı birleştiren asabi bir sesli haykırır:
“Sanıyorlar kafa kesmekle beyin ezmekle,
Fikri Hürriyet ölür. Hey gidi şaşkın hazele” (Topçu,2021:54).
Esasen büyük sanatkarın ruhu kendisi istese de istemese de ruhları sürüklüyor. Akif bu davada bir veli mesuliyetine sahip olduğuna inanmıştı (Topçu,2021:54-55).
Akif, Ahlakta yapılacak inkılabın esaslarını ise Kur'an'da arıyordu.Ahlak sahasındaki alçalışımızın sebebi dini elden bırakmamızdır. Ama hangi dini..? Akif ahlakımızın ancak İslam'ın hakiki kaynaklarından hayat ve ilham alabileceğine inanmıştı. (Topçu,2021:54-55).
Mehmet Akif'in Din Ve Mistizmi
Biliyoruz ki o milliyetçidir. Bazılarının zannettiği gibi, dini milliyete karşı koymuş değildir. Ancak millet anlayışında ırk gibi kaba maddi bir unsura yer vermemekte, milleti kuran manevi unsurlardan dine büyük önem vermektedir.
Onun istediği Türklüğün mayası ruh ve ahlakımızın temeli olan İslam'ı canlandırmak ve onunla milletimizi yükseltmekti.Milletin manevi ve ahlaki temenni teşkil eden unsura bağlandı. Bir kelime ile Akif, ahlakçı milliyetçiydi. Akif'in milliyetçiliğini dindarlığından, dindarlığını milliyetçiliğinden ayırmak kabil değildir. (Topçu,2021:57-58).
Yurttan ayrıldıktan sonra Akif'in din idealinde mistikliğe doğru bir yükseliş görüyoruz. Akif’i artık biz Kur'an'ın hizmetkarı, şeriatın emrinde bir nizam kurucusu, bir İslami disiplinci, bir Müslüman Mürşit ve Muallim gibi görüyoruz. Akif'te Eflatunları Mevlanaları mest eden mistizim zuhur etti (Topçu,2021:58).
Safahat'ın Felsefesi
Safahat'ın ortaya çıkış tarihinde tesir yapan sanat eserleri Yeni Camii, Süleymaniye ve Fatih Camii gibi ulu mabetler bir de Osmanlı musikisidir. Biri plastik, öbür fonetik mahiyette olan bu iki unsuru çıkarırsanız bir taraftan Akif'in nazmını ebedi kılan muhkem direkleri yıkmış, öbür taraftan şairin ızdırabındaki lirizm'i öldürmüş olursunuz. Bunlara Mısır'ın ehramları ve Kur'an'ın musikisini de ilave etmek lazımdır (Topçu,2021:64).
Onun ifadesi 3 harikanın terkibi mahsulüdür. Bin yıllık bir tarih, bizzat kendi ruhunun fezaya çekilmiş kılıcı andıran Süleymaniyelere nazire bir beden ve bir de Allah kitabı.. Böyle bir ifade kudretine bürünen estetik idealin ortaya koyduğu ve yaşattığı sanat alemi hangisidir?
Akif'in kainatı çok taraflı ve değişik safhalar arz etmiş, Safahat dramının 7 perdelik macerasını meydana getirmiştir. Onu kainatını adım adım eserinde takip edelim:
Bayram, Seyfi Baba, İstibdat, Hürriyet, Mahalle Kahvesi, Köse İmam adını taşıyan parçalar, Sadi ile Balzak’ı veya Zola’yı nazma çekip birleştiren bir realizmin şaheserleridir.O, düğün sofrasında eğlencesinde bile akıbetin fecaatini düşünerek matem acıları yaşayan ahlak adamıdır (Topçu,2021:65-66).
2.Safahat’ta teessürlerinden sıçrayan darbeleri buluyoruz.Halkın geriliği, idarecilerin ahlaksızlığı, münevverlerin ihaneti.. Bu üçüzlü zillet ahlak mürşidini dile getirmiştir.
Bu kitapta geleceğin keşfi okunuyor. Dahiler istikbali işaret edenlerdir, şairler aynı zamanda kahindirler (Topçu,2021:68).
Bu kitap, Safahat, Orta Asya'dan ayrılan milli ruhumuzu bütünüyle Kur'an'dan çıkaran turancı çorak rüyadan uyanan Türklük şûrunu, yaşanmış bir tarih içerisinde Kur'an'ın ruhundan fışkırtan milliyetçiliğimizin romantik ifadesine bürünmüş beyannamesidir (Topçu,2021:70).
Balkan Faciasını anlatırken sanatkarın üstat bir ressam gibi bir fırçada canlı tablolar çizen, heyecanını renk ve şekillere sararak abideleştiren plastik dehasına şahit olmaktayız (Topçu,2021:70).
Asım, Akif'in sanatında bir merhaledir. Onda birinci devrenin idealizmi yeni bir davayı doğruluyor.Sanatkar devrini kurtaracak olan ideal genci sahneye çıkarıyor. Hakikatte bu hayal ettiği kendi gençliğidir. Esasen Asım şairin bulunduğu yaşın olgunluğu ile birleştirip yaptığı kendi idealinin heykelidir (Topçu,2021:73).
Bu mütefekkir sanatkarın bugüne kadar felsefi değerinin araştırılmaması bizde tefekkürün iri kitapların kaba cildinden, sanat anlayışının ise şarkvari gazelhanlıktan ileri gitmemiş olmasındandır (Topçu,2021:79).
Mehmet Akif'in Hürriyet Anlayışı
“Karanlık bir istibdadın hakim olduğu Devri sabık hakikaten
Korkunçtu, insanlığımızdan iğrendirecek kadar korkunç..
Nerede meyhaneci aç gözlü dokuz yüzlü şerir!
Varsa Mabeyni Hümayun'da ya bala ya vezir (Topçu,2021:84).
(……) Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde..
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
Hürriyet, yenilik, tahsil, inkılap meğer hiçbir'i kurtaramamış. Ahlak dahisi sanatkarın son yıllarında millet ruhunun mümessili ve mihrabı olması lazım gelen gençlik, ruhunun kurtarıcısına saldırmış. Zulme, istibdada, cehle, karanlığa geriliğe vaktiyle tüküren Mürşit, şimdi hayasızlığa tükürmek zorundadır: Bırak tahsili evladım, Sen ilkin bir haya öğren (Topçu,2021:85).
“Hakkı bir zalime ihtar, o ne şahane cihat” (Topçu,2021:89).
Nebilerle velilerden başlayarak ruh dünyasının bütün kahramanları bu isyana sahip olanlardır. “Büyük yalnız” Akif de onlardandı. Safahatında isyanın şiiri pek çoktur. Hele doğrudan doğruya Kur'an'ın ayetlerinden ilhamına işaret aldığı parçalarda isyanını zalimlerle duygusuzlara, zilletlere, milletin yuvarlandığı her hataya çevirir. (Topçu,2021:92).
Sanki bir güneşten kopup da gelmişçesine Ankara'ya sığmayan adam oradan, Bülbül'deki hıçkırıklarla kararmış semalara haykırdığı gibi, Allah'ın en ulvi ihsanı olan hiç sönmeyecek ümitle de Malta’da esir olan vatanı kara gün dostu Süleyman Nazif'i selamlıyordu (Topçu,2021:101).
Toprağın üstünde sürünen bizler Akifleri güneşe bakabildiğimiz, güneşteki cevheri görebildiğimiz kadar anlıyoruz. Biz zavallı nasipsizler, onu nihayet büyük bir şair ve sanatkar olarak tanıyoruz. Edebiyat ve sanat tarihimizde Akif'in yeri, derinlikte Yunusların ayak ucu ise, azamet ve parlaklıkta Fuzulilerle Sinanların başucundadır. Akif yalnız 20. Asrın Müslüman Türk şairi değil, 900 yıllık tarihimizin en yükseklerde duran terennümcüsüdür. O koca bir tarihin türbedarıdır. Sanatta fertten Allah'a, ferdi sevdalardan ilahi aşka, birlerden bütünü sevdasına doğru basamaklanan bu cüz’ilerden külliye gidiş davasında Mevlanalarla Yunusların yürüttükleri kervanın önünde yarışan atletler, taştan yapılmış eserde Kocasinan ise söz sanatında Fuzuli ile Akif değil midir? Dini sanat denen zirve edebiyatının kapısı 20. asırda Akif'in eliyle açılmıştır. (Topçu,2021:101-102).
Topçu Nureddin,(2021), Mehmet Akif, İstanbul:Gençlik Spor yayınları,