30 Kasım 1925: Tekke-Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
Dönemin Milli Eğitim Bakanlarından Tahsin Banguoğlu bu vaziyeti şöyle anlatır:"İstanbul'un fatihinin, Fatih Sultan Mehmet Han'ın bile türbesi kapatılmıştı. Yavuz Sultan Selim'in, Kanuni'nin ve Eyüp Sultan'ın türbeleri de kapalı idi!(Banguoğlu-Yazıcı, 2001:81)
Dönemin şahitlerinden Münevver Ayaşlı, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’in türbesinin başına gelenleri şöyle anlatır:Çekirge’de Murad-ı Hüdavendigar Camii’ni ve karşısındaki türbesini ziyaret ettik. Türbe sıkı sıkı kapalı idi. Camların kirinden içerisi görünmüyordu. Perdeler yırtık, türbe toz toprak içinde idi. Biz türbenin içini görmeye çalışırken, küçük adımlarla, ürkek ürkek bir yaşlı adam yanımıza yaklaştı. Selam verdi, selamını aldık. Kendisine biraz olsun emniyet gelmişti ki bizimle konuşmaya başladı.Kendisi, türbenin eski türbedarı imiş. O zamanlar türbe tertemiz imiş. Diğer türbedar arkadaşları ile her gün türbeyi temizlerler imiş. Temizlerler ve Topkapı Sarayı'nda Emanet-i Mukaddes Dairesi'nde olduğu gibi, türbeyi hiç Kur'an'sız bırakmazlarmış. Gece gündüz hiç ara vermeden, münavebe ile Kur'an okurlarmış, ta ki 1925 senesinde türbeler kapanıncaya kadar.
1925 senesinde türbelere kilit vurulmuş ve harabiyete terk edilmiş. Türbedarlar yalvarmışlar "Biz para pul istemeyiz, bırakınız, yine türbeye biz bakalım, temizleyelim." demişler. "Yok olmaz!" demişler ve bunları kovmuşlar. Türbedeki paha biçilmez, ceylan derisi üzerine yazılmış Kur'an'ları halıları, seccadeleri, levhaları, hep kürek ile ameleler kamyonlara doldurmuşlar ve müzelere götürmüşler. Giderken kamyondan Kur'an'lar, kıymetli eşyalar hep sokaklara dökülmüşler. Millet hep toplamış.O zamandan bu zamana kadar türbe hep kilitli, bizi zinhar içeriye sokmuyorlar. Biz; kimse görmeden, pencerelerden Kur'an okuyoruz. Yugoslavya başbakanı geldiği zaman, Bursa'ya gelmek ve türbeyi görmek istemiş. Türbeyi gizlemek istemişler. Bursa'da otellerde rakı ziyafeti çekmek istemişler; fakat Başbakan Stoyadinoviç, ille türbeyi görmek istemiş. Naçar türbeye götürmüşler. Stoyadinoviç, Bursa valisine: "Ayıp, ayıp. Türbe bu halde bırakılır mı?" demiş. "Gelin de bizdeki Kosova'daki türbeyi görün, türbe açık ve tertemizdir." demiş. (Ayaşlı,2003:176)