GENERALLER CUMA NAMAZINI NASIL SEYRETTİLER?

Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, Darbeci General ve Dönemin Cumhurbaşkanı Kenen Evren’in eşinin Cenaze namazında yaşanan garip olayı, Hatıralarında şöyle anlatıyor: Devlet Başkanımız Kenan Evren’in eşi Sekîne Hanımefendi 03 Mart 1982 Çarşamba günü vefat etmişti. 05 Mart 1982 Cuma günü de -Kocatepe Camii henüz ibadete açık olmadığından- cenaze namazının Hacıbayram Camii’nde kılınması kararlaştırılmıştı. Ben öğleden önceki saatlerde Çankaya Köşkü’ndeki bir yetkili ile telefon görüşmesi yaparak cenaze namazı ile ilgili hazırlıklarda herhangi bir eksikliğin olup olmadığın öğrenmek istedim. Her şeyin hazır olduğu, camide buluşulacağı bildirildi.

Ben ezandan biraz önce camide olmuştum. Caminin içi ve bahçesi tamamen dolmuş, imamın seccadesi bahçede, caminin mihrap hizasının da ilerisine ve hemen cenazelerin önüne serilmişti. Ezan okundu. Hutbeyi caminin içinde merhum Kemal Güran okuyacak, namazı da dışarıda ben kıldıracaktım. Biz cumanın ilk sünnetini bitirmek üzere iken bahçe dışında bir hareketlilik hissedildi. Devlet Başkanı’nın ve Milli Güvenlik Konseyi’nin diğer üyelerinin geldikleri anlaşılıyordu. Selam verdiğim zaman gördüm ki, resmî üniformalarıyla gelenler onlar. Beşi bir arada, benim bulunduğum yere göre sol tarafımda olan kümbetin önünde, ayakta bekliyorlar.

Sözleri caminin dışından çok da iyi anlaşılmayan hatip hutbesini bitirdi. Cumanın farzını kılmak üzere ayağa kalktığımızda komutanların hepsi birden bulundukları yerden hareket ettiler ve bana doğru geldiler. Hemen sağımda ve solumda cemaatin kendileri için açtığı yerde saf tutmak üzere iken koşarak yaklaşan bir bürokrat telaşla kendilerine bir şeyler söyledi. Bunun üzerine, “Öyle mi?” diyerek, girdikleri saftan çıktılar ve tekrar kümbetin önündeki yerlerini aldılar.

Biz cumanın farzını ve farz sonrası kılınan diğer namazları bitirinceye kadar orada ayakta beklediler. Cenaze namazını kılmak üzere ayağa kalktığımızda tekrar safa girerek bizimle birlikte cenaze namazını eda ettiler.

Doğrusu bu olup bitenlerden ben çok etkilenmiş ve ciddi şekilde rahatsız olmuştum. Hiç mübalağa etmiyorum, o gün ve hatta birkaç gün bu olayın etkisinden kurtulamadım. Hatırladıkça bugün bile aynı rahatsızlığı hisseder gibi oluyorum. Bu nasıl bir anlayıştır ki, bir Müslüman bir yakınının cenaze namazını kılmak üzere geldiği camide cuma namazını kılmamaktadır? Girdiği saftan çıkabilmektedir? Bunun anlamı şu olmaz mı? “Ben yakınımın cenaze namazını kılmak zorundayım. Çünkü kullar öyle bekler. Ama cuma namazını kılmasam da olur. Çünkü onu isteyen Allah’tır, -haşa- onun dediğini yapsam da olur, yapmasam da. Üstelik bizler devlet adamlarıyız. Hem de devletin en yüksek noktasında bulunuyoruz. Namaz ise avamın işidir. Cumayı kılmak da onların işi...”.

Kendilerini uyaran ve namazın safından onları çekip çıkaran adama ne dersiniz? Herhalde bu kişiye komutanların sadece cenaze namazı kılacağı söylendiği için böyle bir davranışta bulunmuştu. Komutanlar sanki çok yanlış ve ayıp bir şey yapmışlar gibi devreye girmiş ve onlara “Aman efendim, siz ne yapıyorsunuz? Derhal çıkın oradan” diyen o adam bana göre tarihin en çirkin ve yakışıksız işlerinden birini yapmış veya önceden aldığı talimat üzerine böyle bir çirkinliğe alet olmuştu. Halkının % 99’u Müslüman olan bir ülkede girdikleri saftan çıkanlar da, tarihte örneği az bulunur bir davranışa imza atmışlardı. (Altıkulaç,2011, 540-541).

Altıkulaç Tayyar,(2011) Zorlukları Aşarken I, İstanbul: Ufuk Yayınları

Güncel Haberler