ANO YEMENDİR! 1.Dünya Savaşı’nın Acılarıyla İlgili Üç Yazardan Üç Alıntı

Çanakkale Savaşlarının hikayeleri ve efsaneleri o gün bugün çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. Bu savaşların  bir de cephe gerisi boyutları var. İhsan Süreyya Sırma, Hatıralarında Çanakkale Savaşlarının bir cephe gerisi boyutunu şöyle anlatıyor: Pervari’nin iki delisi vardı. Biri Sılto diğeri de Arif. Sılto'nun hikayesi enteresandır. Rahmetli anneme vefat etmeden bir kere sormuştum. Sılto’nun bir adeti vardı. Hiç konuşmazdı.

Biz de çocuk iken yaramazlık ederek onu konuşturmak için sopayla bir şeyler yapardık. O bu durumlarda bizden kurtulmak için “Çanakkale! Çanakkale!” derdi, sonra ağlardı.

Bir gün anneme “Anne, Sılto neden öyledir?” diye sormuştum. Annem, “Oğlum sen tarihçisin. Daha iyi bilirsin. Çanakkale'de bir savaş olmuş. Sılto savaş olmadan 4 ay önce evlenmişti. Pervari’nin en güzel kızıydı. Evlendikten 1 hafta sonra kocasını ve ağabeyini askere almışlar. 4 ay sonra ikisinin de şehadet haberi geldi. Dayanamadı işte bu hale geldi” dedi.  (Sırma, 2018:53-54)

…….

Binbaşı Hüsrev Gerede,1919 yılında Tokat Turhal’da karşılaştığı köylülerin evlat acısından şöyle bahsediyor: Turhal'da zavallı köylü kadınların kimisinin Sarı Osman'ını, kimisinin Karayağız Mehmed'ini sormaları bizi cok üzmüştü.

Biri "Efendi, torunum dört sene evvel Sarıkamış Muharebesine gitmişti.Haber yok." Öbürü “Oğlum İngilizlerle Arabistan taraflarında muharebe ediyordu. Durumundan hiç bir nişan yok.” diyordu.

Bir kadınımız bahçesindeki ağaçları göstererek "Ahmed'im gittiği zaman bu ağaçları kendisi dikmişti. Şimdi meyve veriyor.Acaba gelip bu meyvelerden yiyecek mi? diyerek ağlayan bir yürekle soruyordu (Gerede-Önal-2003:41).

……..

Yazar Nurullah Genç de 1.Dünya Savaşı esirlerinden biri olan dedesinden şöyle bahsediyor:Dedem, 1922 yılında Rusya’dan esaretten döndükten sonra köyün yerle yeksan olduğunu görüyor. Çok üzülüyor.Aile dağılmış. Erkekler götürülmüş zaten ve geriye dönen yok.Anne yok, kardeşler nerde belli değil. Komşulardan kalanlar farklı köylere gitmişler.. (Genç, 2021:15).

Dedemi gerek kışın gerekse yazın, ikindinden sonra karanlık çökene kadar evin damının üzerinde görürdük. Omuz boyu karlar yağardı. Evlerin arasında yürümek böle zorlaşırdı bazen. Temizlenirdi ve damlardan atılırdı kar. Hangi gün olursa olsun kar yağışı ve tipi filan olmadıkça damın üzerinden aşağılara, ovaya, yollara bakar dururdu dedem.. Yaz aylarında yine damın üzerinde.

Çok sonraları öğrendim. Babam rahmetli söylemişti: “Oğlum, deden yardım için uzun uzun damdan bakardı elbette. Ancak her gün aynı zamanda Sibirya’da kalanlardan birisi daha geri döner mi diye bakıp bakıp ağlardı bazen.”

Bunu  duyunca öylesine burkulmuştu ki içim ve öyle bir acı vurmuştu ki kanatlarını kalbime, anlatamam. Yüzlerce, binlerce insan götürüyorlar Ruslar. O yöreden dedemin tanıdıkları, akrabaları, pek çok insan. Babası yolda, trende ölüyor. Cesedini vagondan atıyor Rus askerleri. Tahayyül edilmesi zor bir acı. Birçok arkadaşıyla beraber Sibirya’ya götürülüyor. Yüzlerce tanıdığı insan telef olmuş gitmiş. Kendisinden dönen başka dönen yok. Meğer dama her çıktığında yeni bir umutla ufka bakarmış. Birisi daha oradan dönecek mi diye bakar bakar ağlarmış (Genç, 2021:35).

KAYNAKÇA

Genç Nurullah,(2021),Omuzlarımda Dünya Hatıralar, İstanbul: Timaş Yayınları,

Gerede Hüsrev-Önal Sami,(2003),Hüsrev Gerede’nin Anıları,İstanbul:Literatür Yay

Sırma İ.Süreyya,(2018), Pervari’den Paris’e Hatıralar, İstanbul: Beyan Yay

 

Güncel Haberler