ADİL TEYMUR HOCANIN ARDINDAN*

25 Temmuz 2009 tarihinde vefat eden değerli alim Adil Teymur Hoca'yı vefatının 14. doğum gününde rahmetle anıyor ve onunla ilgili deneyimlerini takdim ediyoruz.

Abdullah Yıldız

Adil Teymur Hoca 25 Temmuz 2009'da Hakk'a yürüdü. Allah gani gani rahmet eylesin. Üsküdar İmam Hatip Lisesi'nin III. Selim mahkumiyet tarihi binasında 3-5 yılımız birlikte geçmişti. Emekliliği geçmiş olmasına rağmen, uzun yıllar göreve devam etmiş, hem istedikleri hem de hocalara hocalık yapmayı sürdürmüştü. Oğulları Osman ve İbrahim aynı kadromuz oldu. Her ikisine ve kerimesi Farika Hanım'a sabr-ı cemil dilerim.

Kendilerini, vefatından birkaç yıl önce Gaziantep'teki Ökkeş Eruslu Camii'nde ziyaret ettiğim, kadîm dostum Mustafa Ünsal'la birlikte. Uzun uzun sohbet etmişti, eskileri yâd geçmişti... Umran Dergisi'nin “Geçmişten Geleceğe Ko(nu)şanlar” dizisinde Adil ve Alanur Teymur'un hayat hikayesini anlattım ve yayınlamıştım.

1931 Gaziantep doğumlu olan Adil Teymur Hoca Gaziantep'in köklü ailelerinden Teymurlar'a mensuptur. İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okurken yanına ilme veren; Üsküdar-Kısıklı'da Süleyman Hilmi Tunahan Hocaefendi'den alınacak Arapça yönlendiriciler Hukuk'u okuduktan sonra Edebiyat Fak. Arap-Fars Dilleri'ne giren Adil Hoca, Farsçayı öğrenmek için İran'a, Arapçayı öğrenmek için de Irak'a gider. İran'da Mevlana Celaleddin Rumi'nin eşyalarını inceler.

Bağdat'ta İmam Buhari'nin hocasının hocası Abdullah ibnü'l Mubarek'in yazma eserleri üzerinde yüksek lisans yapar ve onun Kitâbu'l-Cihad (1980) ve Kitâbü'z Zühd Ve'r Rekâik'ini (Zahidlik ve İncelikler - 1992, Seha yay.) dilimize ulaşır. Sonra İbnü'l Mübarek üzerine doktora yapmaya başlar ama bazı başlangıçlar sonucu tezi bırakır. Fekat Adil Hoca, bu peşini bırakmaz, İbnü'l-Mübarek'in yazma eserlerinin üzerinde mahkumiyeti sona erer; Asr-ı Saadetin Köprüsü – Abdullah ibnü'l Mubarek isimli kitabını yayınlamayı başarır.

Adil Hoca, bir ara Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi'ye intisab etmiş, ilmî taşıma, kuvve-i nâtıkası ve hoş sohbeti ile İskenderpaşa'da ona vekaleten sık sık vaaz kürsüsüne de gelmiştir. Adil Teymur Hoca'nın Arapça'dan çevirdiği eserlerden en çok bilinen ve istifade edileni ise, Münir Gadban'ın Peygamberimizin Hayatı ve Davet Metodu isimli eseridir.

Rahmetli eşi Alanur Hanım bir süre Fransız Notre Dame de Sion Koleji'nde okumuş ve okula egemen olan batıl(ı) yaşam tarzına uyum sağlayamadığı için de ayırmak zorunda kalmış; eli kalem tutan bir insandı. Dame de Sion'da Bir Ders Yılı ile İnananlar ve İnanmayanlar isimli bölümleri kendi imzasıyla; Yedi Başlı Devin Cellatları ve Yedi Başlı Devin Kurbanları'nı ise Cahide Yazar imzasıyla yayımlamıştı...

1970'lerde çeşitli gazete (Milli Gazete, Yeni Asya, Bugün ve Bizim Anadolu) ve dergilerde kendi adıyla dizi romanları, makaleleri yayınlanmış; ayrıca yine kendi adıyla bir çok küçük hikâye ve şiir kitapları da basılmıştı... O yıllarda Anadolu'yu dolaşarak hanımlara yönelik seri konferanslar da ölümü Alanur Hanım...

Onun Adil Hoca'yla birlikte Bağdat'ta bulunduğu ve sonraki çocuğa hamile kaldığı sırada olduğu hac yolculuğu ibretlik bir olaydır. Hz. Ebûbekir'in (ra) hanımının hac sırasında doğumunu öğrendiğinice, Bağdat'tan beş çocukla birlikte Kâbe yollarına düşerler... Bu maceralı hac yaşadıklarından ve gözlemlerinden hareketle, daha doğru, daha huşûlu ve coşkulu bir hac için yapılması gerekenleri küçük bir el kitabı (Zemzemden Damlalar) şeklinde hazırlar. Bu kitapçık size yıllarca binlerce basılıp dağıtılır...

Adil hocamızla 80'li yıllarda, Üsküdar-Sirkeci vapurunda buluşur bir sohbeti hiç unutmam. Derdimiz o gün-bu bilgiler hep aynı: Müslümanlar olarak inandığımız Kitab'ı gereğince gerçekleştirme ve yaşama konusundaki eksikliklerimiz.

Müslümanların temel eğitim kitabı Kur'ân-ı Kerîm'i merkeze almak yerine farklı metinlere yöneliyorlar, ulemanın ürünlerini Kur'ân'ın önüne geçirerek O'nu ihmal ediyorlar, bunun da birçok sorunun beraberinde getirdiğini konuşuyor, dertleşiyoruz.

Furkan suresinin 30. âyetini hatırlatıyorum: “Ve Rasûl dedi ki: Ey Rabbimiz; doğrusu ümmetim bu Kur'ân'ı terkedilmiş terk edilmiş.” Âyetin bu tercümesini Adil Hoca hemen düzeltiyor: “Abdullah efendi (bir nezaket ifadesi olarak dostlarına genellikle böyle hitap ederdi), dikkat buyurursanız, âyet 'metrûk' değil de 'mehcûr' ibaresi kullanılıyor; Sesli Yüce Rabbimiz, Peygamberinin ağzından 'Kur'ân'ı terketmek' değil de, 'Kur'ân'ı mehcûr olasılığı' Tehlikesine dikkat çekiyor.

Bu ikisi arasındaki fark ise şu: Terk etmek; kabul edilmeyen, beğenilmeyen, sevilmeyen bir şey için söz konusu olur ve terk edilen şeyle terk eden arasında bir sevgi bağı bulunmaz. Oysa 'mehcûr'; bir şeyden, bir yerden hicret etmek böyle değildir. Kişi sevdiği, hatta sevmek istemediği şey/yerden hicret etmek durumunda kalabilir.

Meselâ; Peygamberimiz (s.) çok sevdiği ve terk etmek istemediği halde Mekke'den hicret etmek zorunda kaldı. Gönlü Mekke'de, Kâbe'de idi.” Makamının Cennet olması duasıyla, Adil Hocamın bu âyetle ilgili yorumunu sizlerle paylaşıyorum: “Müslümanlar Kur'ân'ı seviyorlar, öpüp alınlarına ortaya koyuyorlar, O'nu güzel mahfazalar içinde duvarlara asıyorlar, kütüphanelerin en mutena yerinde saklıyorlar ama O'nu yeterince aksetmiyorlar; O'nun özelliklerini hayatlarında tam manasıyla uygulamıyorlar; emirlerini yerine getirme yasaklarından faydalanma belgelerinde gereken titizliği göstermiyorlar, böylece O'ndan uzaklaşıp hicret ediyorlar da farkında olmuyorlar...”

*Adil Teymur Hocanın Vefatının Ardından/ Ümran Dergisi Sayfa:75   

http://www.umrandergisi.com.tr/u/umran/pdf/119-1387296606.pdf

ADİL TEYMUR HOCANIN ARDINDAN HATIRALAR

Mustafa Kara:

İstanbul İmam Hatip Okulu'nun 1960'lı yıllarda yaşattığı güzel bir gelenek vardı. Ben o zaman Lise birinci sınıf öğrencileriydim. Hocalardan veya büyük şahsiyetlerden biri vefât ettiği zaman bir öğretmenin rehberliğinde bir grup öğrenci cenâze namazına katılır, defin merâsiminden sonra okula dönülürdü.

Bu öğretmen bâzan Adil Teymur, bâzan Emin Işık, bâzan Müzekkâ Gürbüz, bâzan Bekir Topaloğlu, bâzan Hayreddin Karaman, bâzan Muhammed Eroğlu bâzan da Tayyar Altıkulaç, Saim Yeprem, Yahya Kutluoğlu… olacaktı.

(Mustafa Kara, Niyazi Mısri kitabını Adil Teymur'a ithaf etmiştir.)

Ahmet Turan Arslan:

Biz Mehmet Zahid Efendi'den sonra Esat Coşan Hocaefendi'yi gördük. Onun da çok gayretleri tekkede oldu. Allah rahmet eylesin. İnsanları ölçecek halim yok benim, ama değerlerimde; hayırlı işler yaptı. Dergi çıkardı, gazete çıkardı, dâru'l-hadîsi kurdu. Mehmed Zahid Efendi'nin fikriydi dâru'l-hadîs kurmak.

Dâru'l-hadîsin kuruluşu için Mehmed Zahid Efendi, Adil Teymur Hocaya, “Bir arkadaş al yanına, bir dâru'l-hadîs kurun.” demiş. Adil Teymur hocayla bir yerde görüştük, “Hocaefendi böyle söyleyince, sen geldin düşünmüyorum” dedi.

Meğer beni sevmiş, imam hatip okulu 6. sınıf dersimize geldi. Sormuştu, “Esmâ-ı Hüsnâyı kim biliyordu ezbere?” diye. “Ben biliyorum.” demişim. Oradan hoşlandım gittim demek ki. Allah rahmet eylesin,.

Mehmet Zahid Efendi'nin vefatından sonra Esat Coşan Hoca, Raşit Küçük Hocaya, “Ahmed Hoca'ya da söyle. Beraber bir programı bitirmek, bir daru'l-hadis törenim.” demiş. Raşit Hocanın da büyük gayretleriyle Hakyol Vakfı bünyesinde daru'l-hadis kuruldu. Hayırlı hizmetler görüldü.

ADİL TEYMUR'UN KIZI RABİA TEYMUR BÜYÜKBEŞE: EVİMİZ KİTAPLARLA DOLAR TAŞARDI

Cumhurbaşkanlığımızın Din Kültürü Öğretmeni Adil Teymur'un kızı olarak duygularınızı alabilir miyiz?

Babamın en küçük kızı olmam nedeniyle ben babam için torun görünüyorum. Babam her fırsatta ailemize dini sohbet ortamları hazırlar ve onun bu hoş etkileyici konuşmasını bütün aile pür dikkat dinledi. Sohbet biter ve namazlarımızı cemaatle onun arkasında ona uyarak açıklamalardık. Babamın namaza karşı olan ağırlığı ve sevgisi onun namazına da yansır ve onun arkasında namaz kılmak başka bir güzel olurdu. Namazı ve cemaatle namaz kılmanın güzelliğini onun sayesinde bütün aile öğrenmiş bulunuyordu.

Halen ne zaman cemaatle namaz kılsak babamla kıldığımız o huşu içinde namazları hatırlar ve onun bize kattığı güzellikleri hayal ediyoruz. Babamın yaşamında kuran okumak ve onunla amel etmek onun hayat düsturuydu. Zira Kuran'a olan sevgisi ve ondan ayrı bir lezzet almaya onu tanıdıkların gördükleri bir durumdu. Babam Kuran'ın yanı sıra kitap kullanması yedi ve onsuz yapamayan vardı. Özellikle Arapça-Farsça edebi eserleri sever onları okur, araştırır ve tercüme ederdi. Evimiz kitapla dolar taşardı onu çoğu zaman kitapların içine gömülmüş ciddi bir şekilde kitap okurken gördüklerinizde bu hali bize kitapların kendine has ruhuyla zihnimize kitabı ne kadar önemli ve değerli olduğu bilincini kazımıştı

Evleneceğin İnsan da Senin Gibi Dindar Olmalı

Babamın aile yaşantısına eşi ve çocukları önemsemekten ilgilenmesi, öğretmenlik ve hocalık dışında evde yazar olan anneme her türlü yardım ve desteğin verilmesine şayandı. Zaten anne ve babasının evlilik hikayesi de oldukça ilginçti. Bir Adanalı olan annemi çok kişi istemesine rağmen istediği gibi dindar, bilgili bir şekilde karşılaşmamıştı. Babam Adana İmam Hatip Lisesi'nde Arapça-Farsça derslerinde hocalık yaptığı sıralar bir tren yolculuğunda bir kari koca babamı namaz çocuklarıken görür ve şöyle bir konuşma geçer. “Evlendim sen ne kadar terbiyeli ve dindar bir delikanlısın. Evleneceğin insan da senin gibi dindar olmalı. Ben böyle birini tanıyorum”

O günlerde babamın annesiyle bir tevafuk üzerine evlenmiştir. Muhtemel bir taraf da o çifti anne ve babasının uzun arayışlarına rağmen bulamayışıdır.

Macera Dolu Hac Seferi

Babamın annemle yaşantısındaki Hac yolculuğu da güzel ve ilginçtir. Annemin evi Kâbe'ye gönül vermiş Hacca gitme aşkıyla yanıp sönen tutuşmuştur. Bütün mücevheratını bu uğurda satar ama nasip olmaz. Evlenip üç çocuk annesiyken tekrar kurmak ister yine olmaz.

Sonra yıllar babasının Abdullah İbn Mübarek'in yazma kitabı üzerine yüksek lisansı için gittiği Bağdat'ta bir fırsat doğar ama anne karnındaki çocuğu olan abime hamileliğinden rahatsızdır.

Bunun olup olmayacağını özellikle fıkıh açısından araştırır ve Hz.Ebubekir'in hanımının da hac sırasında doğum sırasında öğrendikçe kararları kesinleşir. Beş çocuğuyla Bağdat'tan Kabe yollarına düşerler. Bütün aile ve annem haclarını tamamlamada zorluk çekmezler. dahil Beytullahtaki duası kabul olur. Hac'dan hemen sonra sancısız bir doğum yapar.

Babamın bu maceralı Hac hayatında yaşadığı olaylar onu Hac Görevinin daha doğru, huşu içinde ve daha coşkulu ifade edilmesi için bir küçük el kitabı (Zemzemden Damlalar) ve birde tek sayfalık bir düşmanlığı bırakmaya sevk eder. Her ikisi de binlerce basılıp dağıtılır. Ayrıca babamın ileriki yıllarda da yazdığı ve tercüme ettiği kitapların basılıp dağıtılıp insanların istifadesine sunulmuştur.  

Her Akşam 30 Ayet Okudu

Babamızın bizim hayatımıza kattıkları güzellikler gibi annemin de kattıkları ayrı güzellikler vardı. Onun hayatı İslam'a bakışı ve doğru yoldan hiçbir zaman ayrılmayışı bizim için güzel bir örnek teşkil etmekteydi. Annemin çocukluğundan beri öğretmen olan anneannemle her akşam 30 ayeti Arapça ve mealiyle okuması onda yerleşen bir alışkanlık yapısı ve bu güzel alışkanlık Kuran'ın tüm konaklamasına bir sebep olmuştur.

Annem 12 yaşında ailesinin annesini yabancı dil eğitim veren bir kız lisesine namazlarını kılmasına katılmayanlar varsa kaydettireceklerini alacaklar. Onlardan tabi ki namazına kesinlikle cevap gelmiştir. Annem okula derslere geldiğinde okuldaki egemen olan batılı yaşam tarzı onu İslam'ın yaşantısına engel teşkil etmeye başladı. Özellikle burada bulunan namazlarına engel olmak isteyişleri onu yıldırmamış. niyeti bu onun inancını artırmış ve her geçen daha dik bir duruş sergilemiştir.  

Namaz İçin Okuldan Ayrıldı

Bu duruşları rahatsız etmiş anneme gelecek yıl namaz kılamayacaklar. Böylece annem namaz için bu okuldaki eğitimine son vermiş. Annemin bu bakımı asla zarar görmemiş öğretmen olan annesi babası ve dedesi ona eğitimde yardımcı olup Fransızca, İngilizce hocaları tutmuş lisan tahsilini yaptırmışlar. Din Kültürü dersleri, Enstitü, Sanat derslerini de öğretmişler.

Aradan 20 yıl geçmiş ve namazı için okulu terk eden anneme Allah'ın fırsat vermiş senelerce verdiği mücadele ve edindiği bilgiler semeresini görmeye başladı. Çünkü kendisinden küçük din kardeşlerini istifade etmesi için yazdığı yazılar ve kitaplar genç kızlara hem öğütmek hem teselli hem de ibret kaynağı olmuş ve olmaya devam edecek.

Kaynak=https://www.memohaber.com/makale/cumhurbaskani-erdoganin-hocasi-teymurun-kizi-kahve-molasinda-90

 

Güncel Haberler