TEFEKKÜR SOHBETLERİNİN BU AYKİ KONUĞU PROF.DR. NECDET TOSUN OLDU

Tefekkür sohbetlerinin ikincisi 4 Ocak 2023 Çarşamba akşamı Üsküdar Belediyesi Burhaniye Kültür Merkezi Has Oda’da gerçekleştirildi.Sohbetin konuğu Marmara İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necdet Tosun idi.

Prof. Dr. Necdet Tosun, doçentlik çalışma konusu olan İmamı Rabbani’den (1564-1624) şöyle bahsetti:

İmamı Rabbani, (Ahmet Serhendi)  Hindistan’daki Timurlu soyundan Babürlüler Müslüman devletinin sultanı Ekber Şah döneminde bir genç olarak medreseye başladı. Ekber Şah bu dönemde yeni bir din ortaya çıkardı.Bu din, İslama karşı bir çok şey icat ettiği gibi, peygamberliği de reddediyordu. O sırada 20 yaşlarında bir medrese talebesi olan İmamı Rabbani buna bir reddiye yazdı. Bunun üzerine ona karşı yapılacak bir muameleden korkan ve Çeştiye şeyhi olan babası onu Serhend’e geri çağırdı.

İmamı Rabbani Serhend'de babasının yanında kalırken babası Çeştiye şeyhliği icazetini İmamı Rabbani’ye bırakarak vefat etti. Ancak İmamın Rabbani “Ben bu göreve hazır değilim” diyerek bir hacc yolculuğu için yola çıktı. Bu sırada Delhi’de Nakşibendi şeyhi Muhammed Baki Billah (1563-1603) ile tanıştı.Orada  3 ay kadar birlikte kaldılar. Bu sırada hacc dönemi geçtiğinden memleketi Serhend’e dönerek tebliğ ve irşada başladı.

İmamı Rabbani memleketi Serhend’de Nakşibendi usulüyle tebliğ ve irşada başladı. Ekber Şah ölmüş onun yerine oğlu Şah Cihangir geçmişti.Ancak İmamı Rabbani, etrafında büyük bir topluluk topladığı için onu “sizin saltanatınıza tehlike yapabilir” diye Şah Cihangir'e şikayet ettiler. Nihayet bir bahaneyle onu hapse attılar. İmamı Rabbani bir yıl kadar hapiste kaldı. Bu sırada Hindu mahpusları İslam'la tanıştırdı. Daha sonra iki yıl da ordugahta gözaltında kaldı ve en son memleketi Serhend'e döndü. Burada bir süre sonra 60 yaşında vefat etti.

İmamı Rabbani yazdığı mektuplarla bir döneme tebliğ ve irşad bakımından damgasını vurmuştur. Yazdığı mektupların bir kısmını müridlerine, bir kısmını halifelerine, bir kısmını başka Şeyh Efendilere, bir kısmını da komutan bürokrat ve devlet adamlarına göndermiştir. Herkese gördüğü eksikleri bu mektuplarıyla bildirmiştir. Mesela bir Çeştiye Şeyhine mektup yazarak “Siz dergahınız da sadece tasavvufi kitapları okutuyorsunuz. Halbuki bu doğru değil.Kitap ve sünnet üzere kitapları da okutmanız lazımdır” diye uyarmıştır.

İmamı Rabbani, İbn-i Arabi'nin bazı görüşlerine katılmış, bazı görüşlerine katılmamış ve onun görüşlerini yanlış anlayarak yanlış uygulayan tasavvuf erbabıyla da mücadele etmiştir. Nitekim “Bize Şam’lı Muhittin değil, Muhammed'ül Arabi lazım”, “Bizim için ölçü olan nas’dır,(Kuran ve sünnet), fas (Fususul hikmetin bölümleri) değildir” şeklinde açıklamalarıyla bu görüşlerini dile getirmiştir.

Yanlış yolda olan tasavvuf erbabına da uyarılarda bulunan İmamı Rabbani “Şeriat efendi, tarikat ve tasavvuf, şeriatın hizmetçisidir. Efendi varken hangisine ittiba olunmak gerekirse, işte ona ittiba etmek gerekir. Ahirette Müslümanlara tasavvuftan değil şeriattan kitap ve sünnetten sorulacak.” diyerek bu konuda uyarıda bulunmuştur.

Zikrin sadece elde tesbih ile icra edilemeyeceğini, bir kişinin ticaret yaparken, insanlarla muamele yaparken, devlet görevini yaparken, kadı olarak hükmederken her an Allahın buyruğu doğrultusunda davranmasının da  zikir olacağını ve böylece daima Allah’ın rızası  üzere bulunabileceğini söylemiştir.

Güncel Haberler