BİR İSTANBUL BEYEFENDİSİ: MEHMET FARUK GÜRTUNCA

Hasan Bayraktar anlatıyor: Mehmet Faruk Gürtunca, Edirne'de doğdu. Muallim mektebini bitirdi, bir süre öğretmenlik yaptı.Bu arada İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun oldu. Demokrat Parti’den İstanbul Milletvekili olarak görev yaptı. 1960 İhtilalinde tutuklandı.Yassıada’da yargılandı ve Kayseri cezaevinde hapiste yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra yayın hayatına atıldı. Hergün gazetesini çıkardı.

Yayıncılık yaptığım günlerde bir gün Faruk Gürtunca  bizi ziyarete geldi. Ben onların oraya gittiğimde kendisini görmemiştim. Tanıştık, oturduk, epey sohbet ettik. Bu arada ben Milli Selamet Partisi merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanlığına devam ediyordum.Bu yüzden sık sık gençler de yanıma geliyordu.

Kendisi çok aktif birisi olduğundan “Maşallah Hasan evladım! Senin hareketliliğin bana gençliğimi hatırlattı. Ben de tıpkı senin gibi çok hareketliydim. Yerimde oturamaz devamlı bir şey yapmak isterdim.”

Sohbet sırasında bana iç ve dış siyasetteki anılarını anlattı.Giderken beni de davet etti, muhakkak uğramamı tembihledi. Faruk amca, alçak gönüllü karşısındakine tepeden bakmayan bir şahsiyetti. Gerçek bir İstanbul beyefendisiydi.

Birkaç ay sonra Cağaloğlu'na gittiğimde Hergün gazetesine uğradım. Doğruca Faruk amcanın yanına gittim. O Yaşına rağmen beni ayakta karşıladı, oturduk sohbete başladık. Kitap yayın işlerinden görüştük. “3 cilttik bir Siyeri Nebi kitabı bastırdığını, ilgilenemediğinden depoda durduklarını” söyledi.

Her biri 700-800 sayfalık gayet kalın ve pahalı kitaplar. Ben “Faruk Amca, benim maddi bakımdan durumum iyi değil. Size para verip kitapları alamam” dedim.

Faruk amca “Olsun. Para önemli değil. Gördüğüm kadarıyla sen temiz bir çocuksun. Satarsın paralarını tahsil ettikçe benim paramı verirsin.” Dedi.

Çok ucuz fiyata güzel bir iskonto ile kitapları bana verdi. Bir kamyon kitap. Ben 3'er 5'er adet kitap ancak alabilirken bir kamyon kitap beni çok ama çok memnun etti. Benim için güzel bir sermaye ve  iş yeri için de güzel bir kariyer oldu.

Gazeteye de ilan verince çok güzel satış potansiyeli yakaladım. Kitapları sattım. Faruk amcanın parasını da zamanında verince Faruk amca yanında itibarım kat kat arttı.

Faruk amca bir cuma günü “Yarın saat 11.00'de Bakırköy'de eve gel” dedi ve adresini verdi. Bakırköy tren istasyonunun tam üstünde bahçe içinde güzel bir villada oturuyorlardı.

Salonda oturduk. Faruk amca “Evladım, zamanında ben İstanbul milletvekiliydim. Evimize gelenin gidenin haddi hesabı yoktu.

27 Mayıs 1960 Darbesi olunca Yassıada’dan sonra biz Kayseri cezaevine konulunca eve gidenler gelenler bitti. Artık ne gelen var ne giden. Ne arayan var ne soran! Hanım üzüntüden cilt kanseri oldu.

Bir ara yenge hanım yanımızdan kalktı ve mutfağa geçti. Faruk amca “Oğlum hanımın üzüntüsü halen devam ediyor. Seni de buraya ibret alasın diye davet ettim. Dünyanın makam ve mevkilerinin sonu bu…

Sonra bana şu nasihatlerde bulundu: Doğru sözlü ol, asla yalan söyleme ! Borcunu zamanında öde. Yaptığın işi severek yap! Daima mesafeli ol… Politikaya da devam edeceksen bizim halimizden ibret alarak devam et!

İhlası parayı bulana kadar süren, kardeşliği kalabalık olana kadar süren, takvası nimetlere varana kadar süren, adaleti gücü eline geçirene kadar süren, ahlakı menfaatine dokunana kadar süren, İslamcılık bitmiştir.. Yaşasın Müslümanlık!

Bu nasihatlerden sonra müsaade alıp ayrıldım. (Bayraktar,2020:311-313).

 

Bayraktar Hasan, (2020) Bir Ömrün Tanıklığı,İstanbul:Şelale Yayınları

Güncel Haberler