Özgeçmiş: İskender Paşa ya da Çerkes İskender Paşa (ö. 1571)
Van, Erzurum, Diyarbakır ve Mısır beylerleyliği görevlerinde bulunmuş Osmanlı devlet adamı.
Kabartay kökenlidir. Çerkes, Gazi ve Sarı lakaplarıyla da tanınmaktadır. Bosnalı Hüsrev Paşa’nın hizmetine giren İskender, önce kapıcıbaşı ardından da çavuşbaşı olmuştur. Hüsrev Paşa’nın Karaman Beylerbeyi olması üzerine onunla birlikte Karaman’a gitmiştir. Hüsrev Paşa 1514 yılında Diyarbakır’a geldiği sırada İskender de onunla birlikte buraya gelmiş, Yavuz Selim’in Mısır seferi sırasında da Hüsrev Paşa ile birlikte sefere katılmıştır.
1528’de Hüsrev Paşa’nın, Bıyıklı Mehmet Paşa’nın yerine Diyarbakır Beylerbeyliğine atanması üzerine ikinci kez Diyarbakır’a gelmiştir. Hüsrev Paşa’nın Rumeli Beylerbeyliğine atanması üzerine de onunla birlikte Rumeli’ye gitmiştir. 1541 yılında Budin Kalesi’nin doğrudan Osmanlı idaresi altına alındığı Macaristan seferine katıldı. Bir süre sonra da sancakbeyliğine yükseltilmiştir.
1546 yılında ise Diyarbakır, Şam ve Halep defterdarlıklarının toplandığı Arap ve Acem defterdarlığı görevine yükseltilmiştir. Bir yıl sonra ise kendisini Anadolu defterdarı olarak görüyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1548 yılındaki ikinci İran seferine katılan ve Tebriz’in alınmasında büyük hizmetleri olan İskender Paşa, aynı yıl oluşturulan Van Beylerbeyiliğine ilk beylerbeyi tayin edilmiştir (15 Ağustos 1548)
1548 yılı kışında yaptığı ani bir baskınla Hoy kalesini Osmanlı topraklarına katan İskender Paşa, 1549 yılında da Revan üzerine akın düzenleyerek Revan çarşısına girmiş ve burasını harap etmiştir. 1551 yılına kadar Van Beylerbeyi olarak görev yapan İskender Paşa, bu tarihte Erzurum Beylerbeyiliğine tayin edildi.
13 Haziran 1551’de Gürcülerden Ardanuç kalesini aldıktan sonra Ardahan, Göle, Hanak ve Şavşat civarlarını da Osmanlı hâkimiyetine katmıştır. Narman kalesi de İskender Paşa’nın gayretleri sonucunda Osmanlı hakimiyetine alınmıştır. Kanûnî’nin Nahcıvan Seferi sırasında Arpaçay civarında Safevî ordusunu bozguna uğrattı. Diyarbakır beylerbeyi iken Gürcü ve Safevilerle başarılı mücadelelerde bulunmuştur. Ancak 1552 yılında Erzurum'a hareket eden Safevi kuvvetleri karşısında ağır bir yenilgi aldı.
Ali Fuat Cebesoy, İskender Paşa’dan şöyle bahsediyor: 1551 'de İsmail Mirza kumandasındaki büyük bir İran ordusu Ahlat’tan Erzurum üzerine yürümüştü. Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa bir avuç kahramanla düşmanı karşılamıştı. Çok çetin ve kanlı muharebeler olmuş, halk da askerle beraber omuz omuza döğüşmüştü. Nihayet İranlılar, çekilip gitmek zorunda kalmışlardı. Kanuni Sultan Süleyman bu şanlı Vezire bir name yollayarak gazasını tebrik etmişti, Namede bilhassa şu satırlar vardı: «İskender berhudar ol. İki cihanda yüzün ak olsun. Sen Şah oğlunun askeri ile küfüv değilsin. Onun askeri vefret ve kesret üzere iken sen bu mertebe ikdam ve ihtimam gösterdin.»
Devrin veziri azami Rüstem Paşa da bir mektup göndermiş, «Padişahın ekmeği sana helal olsun. Bir güzel gaza ettin.» demişti. (Cebesoy,2002:111)
İskender Paşa, 1554'de Diyarbakır'daki İskender Paşa Camii'sini inşa ettirdi. İskender Paşa tarafından inşa ettirilen cami, ismini taşıyan mahalde bulunmaktadır.Van İskender Paşa Medresesi ve Mescidi İskender Paşa’nın Van Beylerbeyiliği görevinde bulunduğu sırada inşa ettirmiş olmakla birlikte bu medrese günümüze ulaşamamıştır. Artvin’in Ardanuç Kalesi’nde 16. yüzyılda yapılmış olan külliyede İskender Paşa tarafından yapılmıştır. 1553 yılında buradaki mevcut cami onarılarak ibadete açılmış ve buraya çeşitli gelirler vakfedilmiştir. (tr.wikipedia.org)
……………..
Çerkez İskender Paşa’nın 11. kuşaktan torunu olan av. Reşid İskenderoğlu Karayolları Hukuk Müşavirliği’nden emekli. 98 yaşındaki Reşid İskenderoğlu,Diyarbakır’daki İskender Paşa Konağı’nın müze olarak açılmasını istiyor. İskender Paşa Vakfiyesi’nin başında olan Reşid bey, selamlık bölümü okul olarak Milli Eğitim’e bağışlanan konağın, haremlik bölümünü Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne müze yapılmak üzere devretmiş.
Reşid beyin yüzünde müstehzi bir gülümseme beliriyor ve başlıyor anlatmaya:“Abdullah Öcalan Diyarbakır’da tapu memuruydu. Bizim de arsalar var, görüşmek icap etti. Yemeğe davet ettim. ‘Ne içersiniz?‘ diye sordum. ‘Viski‘ dedi. ‘Yemekte rakı içelim mi?‘ dedim. ‘Olur‘ dedi. Müdürleri ‘Solcu çocuktur, dikkat et‘ diye uyarmışlardı. Güçlük çıkarmadı.” (21 Aralık 2010/ www.milliyet.com.tr)