BEYAZ TÜRKLER MÜZESİNDEN PORTRELER: ORHAN ERALP (BÜYÜKELÇİ)

Özgeçmiş: Orhan Eralp (1915, İzmir - 6 Haziran 1994, İstanbul), Türk büyükelçi.

1933 yılında  Robert Koleji'ni ve 1939'da Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.1957-1959 yılları arasında İsveç Büyükelçisi, 1959-1964 yılları arasında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi,1964-1969 yılları arasında Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi, 1969-1972 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri (Müsteşar), 1972-1976 yılları arasında NATO Daimi Temsilcisi, 1976-1978 yılları arasında Fransa Büyükelçisi, 1978-1980 yılları arasında BM nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yaptı.

1980 yılında yaş haddinden emekli olmuştur. Uzun süre gırtlak kanseri tedavisi gören ve kanser olduğu saklanan Eralp kanser olduğunu öğrendikten kısa bir süre sonra 6 Haziran 1994'te Arnavutköy'deki evinde alnına tek kurşun sıkarak intihar etti ve Taksim Hastanesi'ne kaldırılırken yolda öldü. Eski TBMM Başkanı Kazım Özalp'in kuzenidir, Ayrıca babası Bursa eski mebusu Emin Fikri Eralp'dir.(tr.wikipedia.org)

Hakkında Şahitlikler:

Şevket Kazan, Orhan Eralp’ten şöyle bahsediyor: Çalışma Bakanlığım sırasında ikinci yurt dışı işçi ziyaretini bir bakanlık heyeti ile Fransa’ya yapmıştım. O tarihlerde Fransa’daki Büyükelçimiz, Dışişleri Bakanlığı duayenlerinden Orhan Eralp idi. Orhan Eralp, OECD nezdindeki büyükelçimiz Oğuz Versan ile birlikte beni Charles De Gaulle Havaalanı’da karşıladılar. Geceyi Büyükelçilik’te geçirecektik. Gündüz temaslarını yaptıktan sonra, gece Sein Nehri kenarındaki Büyükelçilik binasına geldik. Kısa bir hasbihalden sonra yemek masasına oturuldu.

Yemeği müteakip oturma konumuna geçince Orhan Eralp baştan beri hizmet eden beyaz gömlekli garsonu çağırdı ve ona çocukluğum döneminde kısmen aşina olduğum bir yabancı dille (Rumcayla) bir şeyler söyledi. Garson peki der gibi başını salladı. Bu hal benim merakımı celb etti. Dayanamayıp Büyükelçi’ye sordum: “Orhan Bey bir mani yoksa lütfen merakımı giderin, bu garsonla konuştuğunuz dil Fransızca ne de İngilizceye benziyor hangi dilden konuştunuz ve ne dediniz?”

Orhan Bey biraz sıkıntılı bir havaya girdi ve şu cevabı verdi: “Özür dilerim Sayın Bakanım, bu garson Rum’dur. Bizim memleketin çocukları Büyükelçilik’te bu gibi hizmetlerde maalesef protokole uygun davranamıyorlar. O nedenle bu Rum gencini istihdam ediyoruz.”

Bu göz yumulacak bir olay değildi. Bu açıklama üzerine dayanamadım ve şunları söyledim: “ Orhan Bey, Orhan Bey Türkiye’nin en deneyimli diplomatısınız.Devletin en gizli evrakların koridorlarda getirilip götürüldüğü bir ortamda siz Yunan asıllı birisine görev verirseniz, burada devletin sırrı ne olur, hiç düşünmüyor musunuz? Öte yandan benim sorum üzerine olayı küçümsüyor ve bu Yunanlı hakkında ‘Alt tarafı bir uşak!’ diyebiliyorsunuz. Hem de ona dilinizle konuşmayı öğretecek yerde onun diliyle konuşarak. Bu durum bana onun uşak kıyafetlerinde bir efendi, sizin efendi kıyafetinde bir uşak olduğunuzu düşündürdü. Tarihin şan ve şeref sahifelerini yazan bir devletin temsili böyle olmamalıydı.” (Kazan,2017:71-72)

(……) Paris’ten Marsilya’ya geçmiştim. Havaalanından şehre doğru giderken bazı binaların duvarlarında Türkiye aleyhinde yazılar vardı. Malum, ABD’de Los Angeles, Fransa’da Paris, Lyon ve Marsilya şehirleri Türkiye’den göçen Ermenilerin yoğun şekilde yaşadıkları yerlerdir. Bahse konu yazıları görünce Marsilya Konsolosu’na mahiyetini sordum. “Efendim, malum nisan ayındayız. Bu ay gelindiğinde buralara Türkiye aleyhinde gösteriler düzenlenip yazılar yazılıyor. Bu yıl da aynı şekilde yazmışlar…”dedi.

Ben “Peki bu yapılanlara ve yazılanlara karşı siz ne yapıyorsunuz?” diye sorunca, “Efendim yapacağımız bir şey yok. Burası Fransa, fikirler ve düşünceler hür.” dedi. Ben de “Fikir ve düşünceler hür de hakaret de mi hür?” diye sordum. Sesini çıkarmadı. Konsolosluğa gider gitmez, ilk işim Fransa Çalışma Bakanı’na bir protesto telgrafı çekerek, bu yazıların silinmesi aksi halde konuyu Türkiye’ye döner dönmez Hükümet’in önüne koyacağımı bildirdim

Bakanlığımla ilgili çalışmaları bitirip Paris’e dönmek üzere havaalanına geldiğimde benimle görüşmek isteyen gazeteciler bu konudaki açıklamalarımı dinledikten sonra bana “Efendim geçtiğimiz yıllar Ermeniler bu gibi hakaret yazılarını Sovyetler Birliği için de yazdılar. Ancak o tarihte Sovyetler Birliği’nin Paris Büyükelçisi Fransız Hükümeti nezdinde bu yazıların silinmesi aksi halde Sovyetler Birliği’nin Devlet Başkanı’nı durumdan haberdar edeceğini açıklaması üzerine yazılar her yerden silindi.” dediler

Paris’e işte bu olaylar ve bu bilgilerle dönünce konuyu Büyükelçimiz Orhan Eralp’e ilettim. Ancak baktım ki Marsilya Başkonsolosu’ndaki aynı duyarsızlık ve aynı değer yargısı onda da hâkim. Yine sabrım taştı, yine içimdeki duyguları tutamadım. “Orhan Bey, Fransa’da itibarımızı korumak için mutlaka Fransa’da bir İmparator Fransuva Türkiye’de bir Kanuni olmak, Kanuni gibi Fransa Kralı’na bir mektup yazmak mı gerekir? Sizi tanıdım ama keşke tanımamış ve bu halinizi görmemiş olsaydım.” dedim. (Kazan,2017:72-73)

 

 

Güncel Haberler