CUMHURİYET GAZETESİ’NİN ŞANLI TARİHİNE(!) BAĞIMSIZ BAKIŞ

Cumhuriyet Gazetesi Bugünlerde kuruluş yıl dönümü ile ilgili  yayınlar yapıyor. Geri kalmış demokrasilerde ‘şanlı tarihimiz’ şeklindeki bilgi aktarımları yaygın bir koşullandırma yöntemidir. Cumhuriyet Gazetesi de  resmi ideolojik kurgudan türetilmiş şanlı tarihini  çeşitli vesilelerle anlatmayı bir fırsat biliyor.

Olayın bir  de bağımsız kaynaklar boyutu var. Acaba bağımsız kaynaklarda Cumhuriyet Gazetesinin şanlı tarihi  nasıl yer alıyor? Biz de bu anlamda küçük bir  katkıda bulunmak istedik.

Wikipedia ansiklopedisine göre;Cumhuriyet, 7 Mayıs 1924 tarihinden beri Türkiye'de yayımlanan günlük gazete. 30 Temmuz - 5 Ağustos 2018 tarihleri arasındaki 37.412 adet tirajı ile 24. sırada yer almaktadır. Atatürkçülük, Sosyal demokrasi, Sekülerizm, Merkez sol düşüncesinde yayınlar yapmakta.

Dönemin Yandaş Gazetesi Olarak Cumhuriyet Gazetesi

 

Cumhuriyet Gazetesi bir dönem toplumun dönüştürülmesi konusunda yapılan rol dağıtımında kendisine önemli roller verilmiş bir aktör olarak karşımıza çıkar.

 

Zekeriya Sertel,Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:M. Kemal, hizmetinin karşılığı olarak Yunus Nadi’ye “İttihad ve Terakki Partisi'nin Genel Merkezi Kırmızı Konak'ı Cumhuriyet Gazetesi'nin merkezi olarak hediye etmişti.” (Sertel Zekeriya,1968:122).

 

Mahmut Celaleddin Çapanoğlu,Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Yunus Nadi, Cumhuriyet Gazetesi’nin yerini bedavaya getirdiği gibi gazetenin matbaasını  da  bedavaya getirmeyi başarmıştı. “Kasabada hânelerimiz, çiftliklerde ne var ne yok yakıldı yıkıldı. Hak ile yeksan edildi. Bir hayli büyük baş hayvan Yozgat’tan Ankara'ya kadar götürülüp ganimet denilerek satıldı. Hatta Yunus Nadi'nin Ankara'da ilk çıkardığı gazete matbaasının te'sisat masarıfinın satılmış olan bu ganimet parasından tesviye edildiği bir aralık bir gazetede görülmüştü (Çapanoğlu,2013:320-322).

 

2 Eylül 1929'da Cumhuriyet Gazetesinin düzenlediği bir “ Miss Turkey” yarışması, rejimin toplumu modernleştirme çalışmaları yönünde atılan önemli adımlardan birisini oluşturur. Girişimin arkasında Mustafa Kemal vardır.Dünya güzeli seçilen Türk kızı Keriman Halis, son Şeyhülislam’ın torunu olarak takdim edilmiştir. (Ertunç,2010:161-163)

 

Dönemin Nazi Yanlısı Gazetesi Olarak Cumhuriyet Gazetesi

 

Sonraki yıllarda Cumhuriyet Gazetesi  nazi yanlısı ve fikir hürriyetlerine karşı bir koçbaşı olarak matbuat dünyasında rol almaya başlar.

 

Münevver Ayaşlı,Cumhuriyet Gazetesi’nden şöyle bahsediyor:İkinci Dünya Savaşı’nda Cumhuriyet Gazetesi, Almanlar ve Nazi rejimini tutuyordu. Herkes General Erkilet’in yazılarını okumak için Cumhuriyet alıyordu.(Ayaşlı,2003:219)

 

İshak Alaton da bu anlamda Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Cumhuriyet Gazetesi’nden Uçkun Geray isimli biri de bana hakaret ediyor.Irkçı bir yaklaşımla benim Yahudiliğimi de işe karıştırıyor."Ne idüğü belirsiz bir Yahudi"  diyor. İlhan Selçuk o zamanlar gazetenin başında. Ona bir mektup yazdım, dedim ki: "Ben Cumhuriyet okuyorum. Cumhuriyet'i saygın bir gazete olarak görüyorum.Fakat şimdi anladığım kadarıyla Nazizme kapı açan ırkçı bir gazeteymiş.Olayı anlattım ve sordum: Bu böyle midir? Cevap gelmedi. Böyle garip tutumları vardı Cumhuriyetçilerin.(Alaton, 2012:186)

 

1944 yılında gerçekleştirilen Tan Gazetesi saldırısı karşısında da Cumhuriyetçiler ellerini  ovuşturmaktadırlar.

 

Cemil Koçak,Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Cumhuriyet Gazetesi de eksik kalmamak için karikatürle eleştirdiği Tan Yazarı Zekeriya Sertel’in yazılarının Moskova Radyosu tarafından okunarak övüldüğünü haber veriyordu. (Koçak,2013:281)

 

Cumhuriyet Gazetesi Tan Gazetesi’ne saldırı konulu gösteriyi kınamak bir yana onun ‘vakaret içersinde geçmesinden dolayı’ kutluyordu.Tan'ın yıkımına önce basın kampanyasıyla başlanılmış, saldırıya tahrik ve teşvik  basınca yönlendirilmiş, kampanyanın eylemle sonuçlanmasından sonra da, bu kez saldırıya uğrayanların bir kez daha linç edilmesine sıra gelmişti.

 

Bir zamanlar Nazım Hikmet'in resmini baş sayfasına basıp altına bunun nedenini, herkesin kolayca tükürebilmesini sağlamak olarak açıklayan gazetede eski solcular da yer almaktan rahatsızlık duymayacaklardır. Dahası bütün bu geçmiş tarihinin tozlu sayfalarında unutulmaya ve unutturulmaya terk edilecektir.(Koçak,2013:285)

 

Cuntacıların Karargahı Olarak Cumhuriyet Gazetesi

 

Mehmet Barlas, bu anlamda Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Hayatın akışı sırasında çok garip şeyler de gördüm ama. Mesela, Cumhuriyet’teydim. Sıkıyönetimin ilk icraati, gazeteyi kapatmak oldu. Gazeteye geldim, yazarlar toplanmış, Nadir Nadi’nin başyazarlıktan alınmasını konuşuyorlar. Nadir Bey’in odasına gittim. “Ne oldu Nadir Bey?” dedim. “Annemle damatlar benim işime son verdiler.” dedi.

 

Aşağıda yönetim kurulu toplantısı var. Nazime Nadi, Yunus Nadi’nin hanımı. İki kızı, iki de damadı var. Yönetim kurulu Nadir Nadi’nin işine son vermiş. Gazete de kapalı o sırada. Ben aşağı indim, girdim yönetim kurulu odasına. Nazime Hanım böyle Kraliçe Victoria gibi tombul, yaşlı bir hanım. İki kızı ve iki damadı oradalar. Onlar da 50-60 yaşlarında. “Nazime Hanım, utanmıyor musunuz?” dedim, “Nadir Nadi’yi bu adamlar için feda ediyorsunuz?”

 

“Mehmet Bey, siz ne diyorsunuz?” dedi. “Söylediğimi tekrar edeyim.Koca Nadir Nadi görevden alınır mı?” dedim.

 

“Siz karışamazsınız böyle şeylere, çıkın dışarı!” dedi. “Ben çıkacağım ama utanın!” dedim.

 

Çıktım Nadir Bey’in yanına. “Nadir Bey, hiç merak etmeyin, annenizin de damatlarınızında ağzına s…” dedim. Aynen böyle… “Merci Memo, merci Memo,” dedi.

 

Darbe olmuş. Nadir Nadi, Madanoğlu cuntasının adamı diye çıkarıyorlar. O sırada Madanoğlu cuntası vardı. Aslında 12 Mart’ı, 9 Mart’ta onlar yapacaktı. Nadir Nadi’nin cumhurbaşkanı olma ihtimali vardı o cuntaya gelseydi. İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu’yla cuntanın lideri. Cumhuriyet’in içindeydi cunta aslında (Barlas,2019:122).

 

Emin Pazarcı,Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Mutluyduk, çok güzel geçmişti yaptığımız organizasyon. Ama o akşam 28 Şubat'ı destekleyen basın karteline ait hiçbir televizyon vermedi haberi. Ertesi gün de Akşam dışında hiçbir gazetede de haber yoktu.Sadece Cumhuriyet vermişti. O da “Şeriatçı Mitingde Fiyasko” başlığını atmıştı .Ayrıca çirkin iddialarda bulunmuştu.Sözde aydın düşmanlığı yapmış ve hep birlikte şeriatçı sloganlar atmıştık  (Pazarcı,2020:138)

(…..) Bu kadarla da kalsa iyi.. Cumhuriyet bir de bizi adli makamlara şikayet ediyor, hakkımızda suç duyurusunda bulunuyordu.Yaptığı yayınlarla sürekli olarak yasadışı sol eylemleri destekleyen bu gazete, bizim için “Toplu gösteri ve yürüyüşlere kapatılan Kızılay'da miting yaptılar” ifadesini kullanıyordu. yaptıkları haberde demokrasiden yana ortaya koyduğumuz tavrın basın geleneklerine aykırı olduğu yazıyordu. Kamuoyuna onların seçilmiş hükümete karşı demokrasi dışı güçlere verdikleri destek normal, bizim demokrasiden yana aldığımız tavır ise anormal bir durum olarak gösterilmeye çalışılıyordu  (Pazarcı,2020:139)

Şamil Tayyar,Cumhuriyet Gazetesinden şöyle bahsediyor:Mehmet Altan’ın “Cumhuriyet Gazetesi’nin görmediği haber” başlıklı yazısının ilk bölümü aynen şöyle: Halbuki ortada bazı gerçekler vardı. Ben bu gerçeklerden birini 28 Mayıs tarihli Hürriyet’in 29. sayfasında okudum. ‘Cumhuriyet Gazetesi bombaları ordu malı’ başlıklı habere göre Makine Kimya Endüstrisi, Emniyete gönderdiği 19 Mayıs tarihli cevabi yazıda, Cumhuriyet’e atılan üç bombanın Kara Kuvvetleri’ne ait olduğunu bildirmişti.

Aynı gün Cumhuriyet Gazetesi’ne baktım. “Danıştay baskınına ilişkin hükümet kaynaklı iddialar, kanıtlarla desteklenmiyor” üst başlığının altında iri puntolarla “Senaryo çöktü” manşeti atılmıştı. Gazeteye atılan bombaların ordu malı olduğuna dair ise tek satır bile yoktu. (Tayyar,2008:73).

Demek ki hiçbir şey sahnede  bize oyuncuların gösterdiği gibi değil..

 

Güncel Haberler