Taha Akyol, Medine’den Lozan’a isimli eserinde Mecelle’yi ve hazırlanış hikayesini ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir şekilde şöyle anlatıyor: Osmanlı, medeni hukuk alanına giren konuların büyük bir bölümünü Mecelle adıyla bir kanun halinde düzenleme ihtiyacını neden hissetmiştir? Bu sorunun iki cevabı var: Biri klasik İslam hukukundaki "fetva" (doktrin) ve "kaza" (yargılama) sisteminin artık yetersiz kalması, çağın ihtiyaçlarına cevap verememesi ... Nitekim Mecelle, İslam dünyasında, belli fasıllar ve maddeler halinde düzenlenmiş ilk kanun derlemesi, yani kodifikasyondur, 'müdevvenat'tır. (Akyol, 1998: 49)
"Fıkıh ilmine muttali olmadıklarından hâkim (yargıç) efendiler kanunların ve nizamların dışında olarak yargılamayı istedikleri kalıba döküyorlardı ” (Akyol, 1998: 50)
Cevdet Paşa, Mecelleyi gerçekleştirmek için hem eski sistemin savunucusu olan tutucularla, hem Fransa ile çarpışmak zorunda kalmıştır. (Akyol, 1998: 51)
Ulemadan "faziletlu Ahmed Cevdet Efendi"nin Adliye Bakanı "devletlu Ahmet Cevdet Paşa" olması Osmanlı'daki büyük hukuk reformunun bütün hikayesinin özetidir. "Metn- i Metin" çalışması bir sonuca vardırılamadı, heyet dağıldı.
Bu sırada Fransız Büyükelçisi Bouree, 'Kod Sivil' veya 'Kod Napoleon' adıyla bilinen Fransız Medeni Kanunu'nu Osmanlı'ya kabul ettirmek için ağır siyasi baskılar uygulamaktadır. Yarı bağımsız Mısır'da Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Kod Sivil'i kabul etmiştir bile. Avrupa dengelerinde Osmanlı'ya destek arayan ve bu desteğin Fransa olduğuna inanan Ali Paşa da Kod Sivil yanlısıdır.
Ali Paşa, 1868'de Girit'ten Sultan Aziz'e gönderdiği layihada, Osmanlı'nın bütünlüğünü sağlamlaştırmak amacıyla Kod Sivil'in kabulünü tavsiye etmiştir. Layihada Ali Paşa, Hıristiyanların Müslüman mekteplerine gitmeyip Yunanistan'daki okullara gitmesinin doğurduğu tehlikelere dikkat çekip "İslam ve Hıristiyan çocuklarının bir araya karıştırılarak bu büyük tehlikenin önlenmesi"ni tavsiye ettikten sonra diyor ki: "Bir de başlıca şikâyet bizim mahkemelerden olduğundan, o konuda da bir yol aranmalıdır. Mısır'da yapılmakta olduğu gibi bizde de 'Kod Sivil' dedikleri Medeni Kanun tercüme ettirilip, ayrı dinden olanların dava ve mahkemelerinde uygulanmasına bakılmak gerekli görülür. Bunun, Şer'i hükümlere dokunmayarak öteki mahkeme nizamı (Nizamiye mahkemeleri) gibi düzenlenmesi kabil olur sanık"
Anlaşılan Ali Paşa, aile hukukuyla ilgili alanları Müslümanların ve gayrimüslimlerin dini makamlarına bırakarak, öteki alanlarda Kod Sivil'in uygulanmasını istiyor. Önemlidir ki, Mecelle Komisyonu da aile hukuku ile miras ve vakıf konularını Mecelle dışında tutmaya karar vermişti. Ali Paşa, Kod Sivil'in Mısır'da uygulanan Arapça nüshasından Türkçeye çevrilmesi için Said Paşa'ya emir vermiştir bile.
Tanzimat yazarı Engalhard'ın belirttiği gibi, bu dönemde -Osmanlı'nın iç işlerine müdahalede Fransa öteki Avrupa devletlerinden daha ileriye gitmektedir.Rusya'ya karşı Kırım Savaşı'ndaki yardımlarına karşılık, Fransa, Babıali'yi devamlı denetim altında tutmak istiyordu. Öteki Avrupa devletleri de buna karşı çıkmıyordu.
Hatta Kod Sivil'in alınması için bir Komisyon bile kurulmuştur. Osmanlı'daki kanunlaştırma hareketlerinde Fransız etkisini belirtmek bakımından, İstanbul'daki Fransız Maslahatgüzarı M. Outrey'in, Temmuz 1967'de Paris'e çektiği telgraf ilginçtir: "Büyükelçi Mösyö Bouree'nin Paris'e gitmesinden evvel bana tavsiye etmiş olduğu veçhile, Ticaret Kanunu'nun yeniden kaleme alınması hususuna çalışılması için Veziriazam (Ali Paşa) nezdinde ısrar ettim ...
Ali Paşa tarafından Türkiye'nin ihtiyaçlarına uymak, yani Ahkam- ı Şer' iye denilen İslam hukuku ile mümkün mertebe telif edilmek suretiyle Kod Napoleon'un (Fransız Medeni Kanun’u) derhal uygulanabilir nitelikteki maddelerinin istinsah edilmesine bir komisyon memur edilmiştir."
Osmanlı'daki kanunlaştırma çalışmaları için kurulmuş olan Divan- ı Ahkam- ı Adliye adlı kurulda büyük tartışmalara sebep olmuştur. Neticede Cevdet Paşa, yabancı baskısıyla yabancı bir kanunu tercüme edip almak yerine, Osmanlı medeni kanunu olmak üzere "Mecelle- i Ahkam- ı Adliye"nin hazırlanması fikrini kabul ettirmiştir. Mecelle'nin tam adı budur ve 'Adli Hükümler Derlemesi' anlamına gelmektedir. Şer'i hükümler derlemesi değil!
Cevdet Paşa ile Şirvani-zade Rüşdi Paşa, bu fikirde, yani Mecelle taraftarıdır. Fransız Büyükelçisi Bouree ile Ticaret Nazırı Kabuli Paşa ise "Fransız kanunnamesi"nin yani Kod Sivil'in alınmasını istemektedir (Akyol, 1998: 52-55)
"Mecelle komisyonu üyelerinden Karinabadi Ömer Hilmi Efendi derki : Mecelleyi vücuda getirmek için Cevdet Paşa çok emek sarfetti ve çok düşkünlüklere maruz oldu. Cevdet Paşa'nın kâh Halep· ve kâh Yanya valilikleriyle taşraya memuriyeti, hep Mecelleyi vücuda getirmesine mâni olmak için ittihaz edilmiş tedbirlerdi."
Neticede, Cevdet Paşa gibi dahi bir hukukçu ve devlet adamının yılmayan gayretleriyle, Mecelle Komisyonu 1869 ile 1878 tarihleri arasında çalışarak İslam’ın ve Türkiye'nin ilk medeni kanunu olan Mecelleyi hazırlayıp yürürlüğe koymuş ve 1926'da İsviçre'den alınan Türk Medeni Kanunu'na kadar yürürlükte kalmıştır. (Akyol, 1998: 56)
Tanınmış eğitimcilerimizden Muallim Cevdet (İnançalp) Cevdet Paşa'nın hayatını iyi incelemiştir ve Mecelle'nin hukukumuzdaki olumlu katkılarını belirtmiştir: "Mecelle, bizim medeni kanunumuzdur ... Cevdet Paşa bu eseri neşredinceye kadar mahkemelerimiz ne yapacağını şaşırmış bir halde idi. Aynı mesele hakkında o kadar karışık fetvalar, reyler vardı ki, bir Kadı’nın (yargıç) şu suretle hükmeylemesine mukabil, diğeri bambaşka karar veriyordu ki, bir memleketin adliyesinde bu kadar açık bir tezat halkın hukukunu mahvederdi. Adliyemize hukuki bir lisan ve müstakil bir kitap veren, Cevdet Paşa'dır diyebiliriz. 1868'den beri bütün mahkemelerimiz, hakimlerimiz hukuki meselelerde aynı kitaba bakarak dava hallediyorlar ... " (Akyol, 1998: 62)
Bernard Lewis, Cevdet Paşa için "dahi hukuk adamı" diyor, Mecelle'nin "Türk hukukunun büyük harikalarından biri olduğunu" vurguluyor. Engelhard, Mecelle'nin "her suretle methedilmeye layık olduğunu" yazar.İbnülemin Kemal, "Cevdet Paşa'nın fazilet- i ilmiyesi tariften müstağnidir" demekle gerçeği dile getirmiştir.
Niyazi Berkes'e göre:"Cevdet Paşa, Tanzimat döneminin belki en büyük devlet adamı olduğu kadar o rejimin ikiliğinin de (Doğu- Batı) gerçek sembolüdür. (Akyol, 1998: 59)
Şerif Mardin'e göre:"Memlekete şeref veren, İslam aleminde sevgi ve hürmet uyandıran bu abideyi (Mecelleyi) siyasi maksatlar ile tahribe çalışanlar bu noktadan taarruza geçmişlerdir…"
Mecelle, bizim medeni hukukumuzda ilk kanuni hükümler derlemesidir. Veciz hükümlerden oluşan bir 100 maddelik "Mukaddime"den sonra 16 bölümden meydana gelmektedir. Tamamı 1851 maddedir. (Akyol, 1998: 64-65)
Akyol Taha,(1998), Medine’den Lozan’a, İstanbul:Milliyet Yay