ÂMÂLAR ŞEYHİ KEMÂLÎ EFENDİ (1862-1954) ve MÜSTEŞRİKLER


Arzu Bosnevi

Osman Kemâlî Efendi bir Hak aşığı, mutasavvıf, şair… Hakkında “Aşk Sızıntıları” ve “İrfan Sızıntıları” adlı şiir ve tasavvufi bilgilerin bir araya toplandığı kitaplar hazırlanmış, basılmış. Gözü kapalı, gönül gözü hakikate açık. Hafızası da pek kuvvetli. Arapça ve Farsça biliyor.

Ziyaretinize gelenlerin sohbetinden rahatsız olmaz mısınız?

“Geçenlerde Bağdat’tan Amerika petrolleri müdürü bir Hindli geldi. Benim divanımı görmüş, on dört defa okumuş, sonra aramış, beni bulmuş. Geldi; bir şeyler sordu. Anlattım. Memnuniyetle ayrıldı.

Dahası var: Mütareke günlerinden birinde idi. Bir iki kimse ile Edirnekapı’dan Topkapı’ya doğru gidiyorduk. Karşıdan Fransız zabitleri geliyor dediler ki biz onları bilmezdik. O zaman başıma Mevlevî sikkesi giydiğim için içlerinden birisi biraz görüşmek istediklerini razı olup olmayacağımızı sordular. Ben razı oldum. Bunlar dört erkek bir kadındı. Kadın aramızda tercümandı. Fakat onların sualini iyi anlamadığı için benim cevabımı da anlatamaz diye çok itina etmekte idim. Meğer bunların birisi Londra Elsine-i Şarkiye profesörlerinden biri imiş.

O zât dedi ki: Müslümanlarda bir itikat var. Kur’an’ı Kerim’in hükmü kıyamete kadar bâki imiş. Hâlbuki hiçbir mahkemede o hükümlerden birini bile görmüyoruz.

Dedim ki: “Sizin gördüğünüz bozulan ahkâm Kur’an-ı Kerim’in hükmü değil de her asra göre yetişen insanların hükmüdür. Nasıl ki bugünde her hükümetin türlü türlü kanunları var. Ama Kur’an’ın hükmünü yine Kur’an’dan dinlememiz lazımsa Kur’an-ı Kerîm bir ayette buyurur ki:‘Biz cehenneme ins ü cinni doldurduk. Onlar ki kalb verdik tefekkür edip hakikatimizi anlamadılar. Göz verdik görmediler. Kulak verdik işitmediler. Habibim onlar hükmen hayvan gibidirler. Belki hayvandan da alçaktırlar. Çünki gafillerdir.’

Ben bunu bitirdikten sonra yüzümü, sözümü onlara çevirdim ve dedim ki: Beyler, efendiler, isterse insaniyet bin sene sonra, isterse milyarlarca sene sonra sona ersin. İnsanoğlu kalbi olup da Allah’ın hakikatini düşünmez, gözü olup görmez, kulağı olup işitmezse Kur’an-ı Kerim’in bu hükmünden kurtulabilir mi?

Evet, adamcağız bir taaccüb işareti olmak üzere bir ıslık çaldı ki derler, çınlamıştı. “Evet,  Biz bu suali birçok yerlerde, Afrika’da, Mısır’da, Bağdat’ta çok kimselere sorduk. Böyle kanaat verici ilmî bir söz duymadık. Siz buralarda değil de benim bildiğim yerlerde elime geçseniz sizi bugün Mesih ilan ederim” dedi. (https://www.dunyabizim.com/portre)

 

Güncel Haberler