TÜRKLER, SAVAŞÇI YETENEKLERİNİ NASIL KAYBETTİLER?


Sultan II. Mahmut Döneminde Osmanlı Ordusunu ıslah kapsamında İstanbul’a gelen ve Osmanlı Ordusu saflarında bazı savaşlara katılan Prusyalı subay general Moltke, Osmanlı Ordusu ile ilgili gözlemlerini şöyle anlatıyor:

Nargile gibi büyük bir buluştan önce Türklerin nasıl yaşayabildiklerini anlamak gerçekten güç. Osman Gazi’nin, Beyazıt’ın ve Sultan Mehmet’in silah arkadaşları; devamlı olarak at üzerinde; ülkeler, şehirler ve kaleler fethetmiş olan cesur ve ateşli bir ulusun insanlarıydı. Kanuni Sultan Süleyman devrinden sonra Türkler, komşularına sık sık akınlar yaptılar. Fakat gün geçtikçe de oturmaya daha sonra da tütün içmeye alıştılar. Eski hareketli ve cesur milletin yerine oturmayı seven bir ulus geçti. Kadınları bile çubuk içiyorlar. (Moltke, 2022: 48)

(….) Osmanlı Ordusuna savaşlarda destek veren halk kesimlerinden oluşan düzensiz Redif birlikleri, kur'a askerlerinden meydana gelmiş sayılamaz.Bu birliklerin erleri üçte bir maaşla belirsiz süreli bir izinle salıverilirler. Genellikle iyi bir talim ve terbiye görmeden bırakıldıkları bile olur. Silah altına çağrılmayan rediflerin maaşlarını ödemek devlet için önemli bir yük teşkil ediyordu. Yapılmayan bir iş için ödenen bu ikramiyeyi karşılamaya devlet bütçesi bile zor yetiyordu. (Moltke, 2022: 83)

(….) Silahlar çok kötü olduğu için çok az isabet edilebiliyordu. Hoş, adamların nişan alma talimleri de yoktu ya. Köye hücum edilirken bir çavuşun yüzünü başka tarafa çevirip Yaradan'a sığınarak havaya ateş ettiğini gördüm. “Arkadaş” dedim. "Nereye ateş ediyorsun?" çavuş; "Zararı yok, İnşallah vurdu" diye cevap verdi.  (Moltke, 2022: 84-85)

(….) Bu insanlar atalarının savaşçı özelliklerini sanki tamamen yitirmişler. Birkaç gün önce, altı nöbetçiyi nöbetten ayırıp yanına alan ve bu karışıklıktan yararlanarak askerden kaçmış olan bir çavuşu kurşuna dizdik. Diğerleri bunu ibretle seyrettiler ve "zavallı adam " diye acıdılar.

Paşa getirilen her asker kaçağı için 250 kuruş ödül veriyor. Kendi ifadesine göre; bu iş için Ekim ayından bu yana 100.000 kuruş ödemiş. Her gün kolları arkalarına bağlanmış iki üç insan görüyorum. Bunlar Kürtler tarafından bir iple bağlanıp sürüklenerek getiriliyorlar.

Adam, ayağının altına 200 değneği yediği halde sanki hiç canı yanmamış gibi ilk fırsatta yine kaçıyordu. Bolu alayından 360 adam kaçmış. Belki de bunun tek çözümü; başarı ile yürütülecek bir seferdir. (Moltke, 2022: 95-96)

(….) Firarları ve çözülmeyi önleyebilmek için bir asker kaçağını getirene ilk 25 florin hatta daha sonra 100 florin ödül veriliyordu. Buna rağmen silahlı ve atlı elli kadar askerin öncü karakollardan kaçtıkları tespit ediliyordu. Ordunun üçte ikisinin bu durumda bulunmasından başka kabiliyetli ve otoriter subaylar da oldukça azdı. Bütün bunlar göz önüne alındığında insan böyle bir ordu ile hiçbir savaşın kazanılmayacağına inanmak zorunda kalıyordu. (Moltke, 2022: 105-106)

 

Kaynak

Moltke Helmuth Graf Von, (2022), Moltke’nin Türkiye Mektupları,Ankara: Dorlion Yayınları

Güncel Haberler