TARİH YAZICILIĞINDA BİR ÖNCÜ İSİM: ŞİHAB ez ZÜHRİ (ö.742)


Medine Tarih Ekolünün ortaya çıkmasında en önemli rol Ebubekir Muhammed Bin Müslüm Ubeydullah Şihab ez Zühri’ye aittir. Zira o bu ekolü sağlam temellere yerleştirmiş ve bu ekol içindeki tarih çalışmalarına yönelik çerçeveyi ana hatlarıyla ortaya koymuştur. Zühri üzerine inceleme yapmak bu açıdan öneme sahiptir. Öte yandan bazılarının ileri sürdüğü gibi megazi'nin kökenlerinin halk kıssalarına mı yoksa hadis alimleri ve talebeleri tarafından yürütülen ciddi çalışmalara mı dayandığını tespit etmemizi sağlaması açısından da önem arz etmektedir. Zühri’ye 25 Temmuz 742 vefat tarihi olarak verilmektedir (Duri,2023:107).

Zühri, hafızasının güçlü olmasıyla meşhurdu ve bu durum, yaşadığı dönem için oldukça önemli bir husustu. Zira o bal şerbeti içerek hafızasını güçlendirmeye çalışırdı. Bundan daha önemli olan ise Zühri’nin hafızasına yardımcı olması için notlarını ve işittiği hadisleri levhalara ve sahifelere kaydetmeye özen göstermesidir. Gerçekten de çağdaşları Zühri’nin bu yönünün farkındaydılar ve onun duyduklarını yazmasını, ilimde kendi dönemindekilerden daha üstün olmasının temel sebebi olarak görmüşlerdir. Bir rivayete göre “İşittiği her şeyi”, diğer bir rivayete göre ise  “yalnızca Resulullah'ın sünnetlerini hadislerini ve ashabına dair rivayetleri” yazıya geçirmiştir.

Zühri megazi konusunda büyük ölçüde Urve bin Zübeyir'e dayanmıştır. Anlaşıldığı kadarıyla kısa sayılamayacak bir süre boyunca Urve’nin derslerine devam eden Zühri ona karşı derin bir saygı duymuş ve ondan “Engin bir deniz” olarak bahsetmiştir (Duri,2023:108).

Zehebi şöyle demektedir: Zühri'nin talebesi İbrahim Bin Saad dedi ki “Babama hangi hususlarda Zühri sizi geride bıraktı?” diye sorunca bana şöyle cevap verdi: Zühri, meclislere arkadan yani sonradan değil önceden gelirdi ve mecliste hadis almak amacıyla soru sormadığı genç yaşlı hiç kimse kalmazdı. Sonra Ensar'ın evlerine gider orada erkek kadın genç yaşta hatta ev hanımları da dahil soru sormadığı hiç kimse bırakmazdı.Hatta bununla da kalmaz genç hanımlara bile sorular sormaya çalışırdı (Duri,2023:109).

Ömer Bin Abdülaziz'in onun hakkında “Sünnet-ül maziyeyi ondan daha iyi bilen kimse kalmadı “demiştir. İbrahim Bin Saad ise babasından naklen “Zühri'nin kendisinden önce kimsenin toplamadığı bilgileri bir araya getirdiğini” söylemişti. Yine Abdurrahman Bin Ebu Zinat da babasından naklen “Zühri’nin İnsanların en bilgilisi olduğunu” belirtmiştir. Tüm bunlar onun muazzam şöhretini ve etkisini göstermektedir (Duri,2023:110).

Zühri, Resulullah'ın peygamberliğinin delillerini “delil-ü nübüvvetiye” de rivayetlerle aktarmaktadır. Bu rivayetlerin arasında” Resulullah'ın Kisra'yı uyaran bir meleği haber vermesi, putperestliğin biteceğine dair kahinin efendisinden gelen bir uyarıyı nakletmesi yer almaktadır. Aynı şekilde Zühri, Hz Ömer'e de bu olağanüstü olaylardan biri hakkında bir haber nispet etmektedir (Duri,2023:112).

Medine'nin havasının Muhacirler üzerindeki etkisi ve bazılarının hummaya tutulması (Duri,2023:113). Zühri tarafından kayıt altına alınmış bilgilerdendir.

Mekke'nin Fethi: Zühri'nin Hz Peygamberin müttefikleri ve gözcüleri olarak Huzaa’nın rolünü açıklaması, Hudeybiye'den sonra Huzaa’nın Resulullah ile ittifak yapması, beni Bekir Kabilesi ile müttefiki Kureyş kabilesinin Huzaa’ya karşı besledikleri düşmanlığın doğrudan seferin sebebi olması, Ebu Süfyan'ın Kureyş'in ihlal ettiği anlaşma şartlarının müzakere etmek üzere Medine'ye gelmesi fakat başarısız olması, Resulullah'ın sefer için hazırlıkları (Duri,2023:117). Zühri tarafından kayıt altına alınmış bilgilerdendir.

Müslümanlar Huneyn'e doğru yola çıktıklarında Mekkeli ve diğer Araplara ait olan Zatü Envâr ağacına rastlamışlardır. Yeşil ve büyük olan bu ağaç, Arapların her yıl bir gün süresince yanında kalıp silahlarını üzerine astıkları ve altında kurban kestikleri bir ağaçtı. Müslümanlar yol üzerinde buna benzer başka bir ağaç görünce onların adet edindiği gibi bu ağacı kendilerinin Zatü Envârı olarak belirlemesini Hazreti Peygamberden istemişlerdir. Fakat Hazreti Peygamber bir müşrik adeti olan bu uygulamayı talep etmelerini “Kavminin Hz Musa'dan kendilerine bir ilah (put) yapmasını istemesine benzeterek” bu duruma karşı çıkmıştır (Duri,2023:118).

Abbas bin Abdullah bin Abdülmuttalib, “Resulullah'ın kendisinden sonra yerine kimi bırakacağını sormak için” Hz Ali'den kendisine eşlik etmesini istemesi, fakat Hazreti Ali'nin bunu reddetmesi ve diğer detaylar  (Duri,2023:119). Zühri tarafından kayıt altına alınmış bilgilerdendir.

Zühri’nin yaklaşımı esasında bir hadis aliminin yaklaşımıdır. Onun kaygısı ilim veya içinde tarihi rivayetlerin de yer aldığı hadisleri tahsil etmekti. Ona göre ilim, kişiyi Allah'a yakınlaştıran bir amel olmasının yanı sıra sosyal ve dini bir zarurettir. Zühri’nin şöyle dediği aktarılır: “Sünnete sarılmak kurtuluştur” Yine Onun “Allah'a ibadet için ilim öğrenmekten daha faziletli bir yol yoktur” sözü de nakledilir.Zühri’ye ve Ulve bin Zübeyir’e atfedilen bir söz vardır: İlim öğrenin ki onunla toplumunuzun önde geleni olun (Duri,2023:120).

Ammar Bin Dinar: “Ben Zühri'den daha sağlam hadis rivayet eden birini görmedim” demiştir  (Duri,2023:121).

 

Duri Abdülaziz,(2023), İslam Tarih Yazıcılığı, İstanbul: Albaraka Yayınları

 

Güncel Haberler