TANZİMATIN GETİRDİĞİ EKONOMİK SÖMÜRGE ORTAMI


Yazar Hıfzı Topuz,Siyasi anlamda çok tartışılan ‘Tanzimat Fermanı’nın ekonomik alanda ortaya çıkardığı sorunları dönemin şahitlerinin ağzından şöyle naklediyor:

(….) Abdülmecit tahta çıktığı zaman ekonomik sorunların bilinci de değildi. Babası İkinci Mahmut, ölümünden bir yıl önce, İngiltere'yle bir ticaret anlaşması imzalamış ama bunun ülkeye ne belalar getireceğini düşünememişti. Reşit Paşa'nın girişimiyle İmzalanan bu ticaret anlaşması, ülkeyi Avrupa'da gelişen endüstrinin pazarı durumuna getiriyordu. İngiltere yeni pazarlar arıyordu, Osmanlı ülkesi de çok önemli bir pazar sayılıyordu. İngilizler gümrüklerden sızlanıyorlar ve serbest alışveriş sistemini savunuyorlardı.

İngilizlere tanınan bu imtiyaz Osmanlı Devleti'nin çöküşünün ve sömürgecilerin Türkiye'ye egemen olmasının başlangıcı oldu.

Namık Kemal yıllar sonra bu anlaşma hakkında şöyle diyecektir: "Biz vaktiyle ziraatta olduğu gibi zanaatta da kendi yağımızla kavruluyorduk. Hemen her ihtiyacımızı karşılayacak tezgâhlarımız vardı. Yirmi-otuz yıl içinde onların hepsi mahvoldu. Bunun sebebi Avrupalılara tanınan ticaret hürriyetidir. Esnafımız, tüccarımız geçinmekten aciz kaldı. Milyonlarca liraya birkaç torba bakır beşlikle nasıl rekabet edilir? Fabrika üretimine kırık dökük birkaç alet edevatla nasıl karşı konabilir?”

Ziya Paşa da o konuda şunları yazacaktır: "Uygulanan yanlış ekonomi politikası yüzünden Avrupa malları Osmanlı pazarlarını istila etmiş, bu yüzden esnaf işsiz kalmıştır. Tüccarımız da iflas etmiştir. Sanayi perişan olmuştur. Kullandığımız para yabancı ülkelere kaçmış, hazinemiz yardıma muhtaç duruma gelmiştir. Devlet para basmak ve faizle tahvilat çıkarmak zorunda kalmıştır. İşte sonunda bugünkü duruma gelindi.”

Ahmet Mithat Efendi de yıllar sonra o konuyu ele alarak Adam Smith'in önerdiği serbest ticaretin ancak gelişmiş Avrupa ülkelerinde geçerli olacağını, tarım toplumlarının ise bu sistemle mahvolacağını belirtmiştir. Ona göre Avrupa teknolojisine ayak uydurmanın yolu oralara öğrenci göndermek olacaktır.

Prof. Cemil Bilsel'e göre bu anlaşma ülkeye zararlı olmuştur. Tevfik Çavdar'ın belirttiği gibi bu anlaşma kapitalist üretim ilişkilerinin ülkeye girişinin kapısını açmıştır. Bu ferman aynı zamanda padişahın egemenlik haklarını da sınırlamıştır.

Abdülmecit'e babasından işte böyle kötü bir miras kalmıştı. Çevresindeki insanların bir çoğunda körü körüne bir Avrupa hayranlığı vardı, kapitalizmin ve emperyalizmin Osmanlı ülkesini nasıl bir uçuruma sürüklediğini görecek durumda değillerdi.

1838'de İngiltere'yle imzalanan anlaşma ve onun ardından da Fransa, Almanya, Sardunya, İsveç, Norveç, Hollanda, Prusya, Belçika, Danimarka ve Toskano'yla yapılan benzer anlaşmalar, Osmanlı ülkesini Avrupa'nın pazarı durumuna getirdi. İngiltere büyük güç kazandı. Dışarıdan getirilen mallar arttı. Doğu Akdeniz İngiltere mallarının pazarı oldu. Hazine açığını kapatmak için borçlar alındı. Bu borçlar da siyasal bağımlılık yarattı. Abdülmecit borçlara karşıydı ama bunu önleyemedi.

Daha sonraları İstanbul'da yabancı sermayeyle Osmanlı Emperyal Bankası kuruldu ve İngilizlerin denetimine geçti.1858'de İngiltere ve Fransa İstanbul'da Hazine Yüksek Kurulu'nu oluşturdular. Bu kurul maliyenin denetimini ele aldı ve böylece devletin mali bağımsızlığı yok oldu. (Topuz, 2009: 54-55)

(…..) Hünkârın bilmediği bir şey daha vardı, Hıristiyanların korunması için yabancı devletlere tanınan haklar Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında yeni dengelerin oluşmasına yol açıyordu. Azınlıkları koruyan Avrupa ülkeleri onlara ticaret kredileri açtılar ve ülkede yeni bir zengin sınıf oluştu. Ticaret, Hıristiyanların ve Yahudilerin eline geçti. Osmanlı tarihinde böylece bunalımlı bir dönem başlamış oluyordu.

Islahat Fermanı'nın ilanından sonra gelişen olaylar hünkârın kafasını karıştırmıştı. Abdülmecit bu konularda aydınlanmak istiyordu. Ama sadrazamın ve nazırların dışında kimlere danışabilirdi? (Topuz, 2009: 122)

 

Kaynak

Topuz Hıfzı, 2009,Sultan Abdülmecit,İstanbul:Remzi Kitabevi

 

Güncel Haberler