KADI HIZIR ÇELEBİ OĞLU SİNAN PAŞA ve FATİH SULTAN MEHMET


Osmanlı âlimi, mutasavvıf ve devlet adamı, Türk nesir üslûbunun kurucusu.

Asıl adı Yûsuf’tur. Babasının İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey, dedesinin Sivrihisar Kadısı Celâleddin Efendi olduğunu göstermektedir. Annesi Osmanlı âlimlerinden Molla Yegân’ın kızıdır. Doğum tarihi ve yeri hakkında kaynaklar farklı bilgiler vermektedir. Çağdaşı kaynaklardan Mecdî doğumu için 16 Receb 844 (11 Aralık 1440) tarihini zikreder. Hoca Sâdeddin ve Bursalı Mehmed Tâhir onu Bursalı gösterirken İsmail Hakkı Uzunçarşılı Sivrihisar veya Bursa’da doğduğunu söylemekte, Fâik Reşad ise İstanbul’da dünyaya geldiğini ifade etmektedir (Eslâf, s. 53).

Fâtih Sultan Mehmed, Hızır Bey’i 1453’te kadı olarak İstanbul’a davet ettiğinde oğlu Sinâneddin Yûsuf on üç-on dört yaşlarındaydı. Burada dedesi Molla Yegân’ın meclisine devam eden Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Molla Kırîmî, Hocazâde Muslihuddin ve Kestelî gibi devrin büyük ulemâsı ile tanıştı. Ali Kuşçu’nun da öğrencisi olan Sinan Paşa, babasının muhitindeki ilmî sohbetlerden istifade ederek genç yaşta edindiği geniş bilgisiyle dikkat çekti.

Mecdî, Sinan Paşa’nın 1477’de  Gedik Ahmed Paşa’nın azli üzerine vezîriâzamlığa getirildiğini, fakat aynı yıl bilinmeyen bir sebeple azledildiğini söyler. Latîfî’nin ifadelerinden görevinden kendi iradesiyle ayrıldığını anlamak mümkünse de azilden sonra hapsedilmesi üzerine İstanbul ulemâsı toplu halde padişaha müracaat edip Sinan Paşa hapisten çıkarılmazsa bütün kitaplarını yakarak Osmanlı topraklarını terk edeceklerini bildirmeleri manidardır.

Bunun üzerine Sinan Paşa hapisten çıkarılıp Sivrihisar kadılığı ve müderrisliği vazifesiyle İstanbul’dan uzaklaştırılmış ve Fâtih’in ölümüne kadar orada kaldı.

Ancak Sinan Paşa yaşadıklarını bir haksızlık olarak değerlendirdi ve Tezkiretü’l-evliyâ’sında bunu üstü kapalı şekilde sık sık dile getirdi. Ayrıca Maârifnâme’sindeki ifadelerden gözden düşmesinde kendisini çekemeyenlerin etkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

II. Bayezid tahta geçince (886/1481) Sinan Paşa’ya vezirlik rütbesi iade edildi, ayrıca 100 akçe yevmiye ile Edirne Dârülhadisi müderrisliğine getirildi. Buradayken Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerḥu’l-Mevâḳıf’ının “Cevâhir” bahsine bir hâşiye yazdığı gibi Türkçe eserlerini de bu tarihten sonra kaleme aldığı bilinmektedir. Sinan Paşa, Mecdî’nin kaydına göre 1 Mart 1486 İstanbul’da vefat etti. (https://islamansiklopedisi.org.tr)

 

 

 

Güncel Haberler