BİR TÜRK KAVMİ OLAN BULGARLAR NASIL SLAVLAŞTI?


Prof.Dr. Osman Turan, “Türk  Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi” isimli eserinde bir ezberi bozarak, “Sanıldığının aksine Müslüman olan ilk Türk kavmi, Karahanlılar değil İdil Bulgarlarıdır” diyor…

Prof.Dr. Osman Turan Hoca’nın bu anlamdaki notlarına göz atalım:(…..) Türklerin İslam dinine kitleler halinde girmeleri 10. asırda vuku bulmuş ve göçebelerin İslamlaşması en büyük tarihi hadiseyi teşkil etmiştir.İslam'ın bu zaferi başka memleketler ve milletlerde olduğu gibi bir istila altında olmamış Türkler kendi irade ve arzuları ile yeni dini benimsemişlerdi (Turan,2003:166).

İslam dünyası ile devam eden sıkı komşuluk ticari münasebetler ve kültür tesirleri sayesinde İslam dinini Hazarlar arasında çok yayılmış onların nüfuzunda bulunan İdil Bulgarları da 10. asır’ın ilk yarısında toptan İslamiyeti kabul etmişti. (Turan,2003:158).

Türkler arasında İslamiyet'in devlet halk olarak ilk defa kabulü, sanıldığı gibi Karahanlılara değil İdil Volga Bulgarlarına aittir. Gerçekten Uygur Hanının Mani, Hazar Hanının Musevi ve Tuna Bulgar Han'ın da hristiyanlığı resmen kabulünden bir müddet sonra da bu Bulgarların hükümdarı devlet ve millet olarak İslam dinine giriyordu  (Turan,2003:168).

Bulgar hükümdarı Almış, milletiyle birlikte Müslüman olunca Bağdat Halifesinden İslamiyetin öğretilmesi ve kaleler inşası için kendilerine din ve ihtisas adamı gönderilmesini istemişti. Halife Muktedir, 921 yılında İbni Fadlan riyasetinde bir heyeti Bulgar şehrine elçi olarak gönderdi. Samimi bir Müslüman olan Bulgar hükümdarı Almış’ın hutbesi “Allahım Bulgar Melikini ıslah et” duası ile başlardı.

Elçi ona hutbede sadece kendisinin ve babasının adını zikretmesini bildirince hükümdar “Müslüman olmayan babasının ismini anmak istemediğini” beyan etmiş. Elçi de onun adının yerine “Abdullah” adını koymayı tavsiye etmişti.

Gecelerin çok kısa olması ve sabah namazını kaçırma korkusu ile bir ay geceleri uyumayan insanları rastlanmıştı ki bu da İslamiyetin ne derece kuvvetli bir imanla kabul ettiklerini gösterir

Ne var ki bu samimi İslamiyet'e rağmen hükümdar ve halk yine birçok eski örf ve adetleri muhafaza ediyorlardı. Elçiyi kabul edip kendi erkanı ile birlikte yemek yerken eski Türklerce sücü denilen bal şarabı içmişler ve halifenin şerefine üç defa kadeh  kaldırıp neşelenmişlerdir. (Turan,2003:168).

İbni Fazlan’ın anlattığına göre; yeni Müslüman olan Bulgarlar, kadın erkek bir arada nehirde çıplak olarak yüzerler ve birbirlerinden kaçmazlardı” (Turan,2003:146).

Görüldüğü üzere itikaden İslam dinine giren, ancak ameli olarak bunu hayatlarına aksettiremeyen, ve  müslümanlık hayat tarzına intibak sağlaymayan Bulgarlar bir süre sonra Müslümanlığa yabancılaşır ve bir mukadder akıbete doğru sürüklenirler.

Prof.Dr. Osman Turan, bu sosyolojik gelişmeyi şöyle anlatıyor:Balkanlarda bulunan Bulgar hanları 9. asırda (863'te) şamanilikten Ortodoks hristiyanlığa geçiyorlardı. Fakat Bulgarlar evvelkilerden farklı olarak başka dinlere bölünmeden kitle halinde Hristiyan oluyor, milli dil kültür ve ananelerinden de ayrılıyorlardı. Böylece bazı milli hatıra ve dil bakiyelerin muhafaza etmekle beraber bir Türk devleti ve kavmi toptan Slavlaşıyordu (Turan,2003:91).

Turan Osman, (2003), Türk  Cihan Hakimiyti Mefkuresi Tarihi,İstanbul: Ötüken Yay      

Güncel Haberler