BİR ABİDE ŞAHIS: SADRAZAM HALİL RIFAT PAŞA


Özgeçmiş: Halil Rifat (Paşa) 1827 yılında Selanik Vilayeti’nin Siroz Sancağı’na bağlı Lika köyünde dünyaya geldi. Babası, Bölükbaşı namıyla anılan Nevrekob’lu İbrahim Ağa’dır. Üç yaşında iken ailesi Siroz’a taşındığından Sıbyan Mektebi’ni burada bitirdi. On yaşlarında iken babası tarafından Siroz’lu Molla Bayraktaroğlu Mehmet Ağa’nın himayesine verildi. Halil Rıfat’ı evlat edinen Mehmet Ağa, O’nun özel surette eğitimini sağlayarak zeka ve yeteneklerinin gelişmesine yardımcı oldu ve O’nu 1844 yılında Siroz Tahrirat Kalemi’ne yerleştirdi. Bir yıl kadar bu görevde maaşsız çalışan Halil Rıfat, 1847 yılında Selanik’e giderek Divan Kalemi’nde görev yaptı.

Daha sonra Vidin ve Yanya Vilayetleri Divan Katipliklerinde bulundu. 1852 yılında Muhasebe-i Maliye Meclisi Mazbata Odasında kısa bir süre çalıştıktan sonra 1860 yılına kadar Edirne, Harput (Elazığ) ve Erzurum Vilayetlerinde Divan Katipliği yaptı. Aynı yıl Meclis-i Vala’yı Ahkamı Adliye Hulefası’nden oldu. Ertesi yıl yine Divan Katipliği ile Silistre’ye gönderildi. 1864’de 3000 kuruş maaşla Tuna Vilayeti Meclis’i İdare Başkatipliği’ne, üç ay sonra da Tuna Mektupçuluğuna atandı. 1868’deVarna Mutasarrıflığı’na terfi ettirildi.

1869’da Tırhala, 1873’de Vidin Mutasarrıflıklarına nakledildi. 1875’de Rumeli Beylerbeyi payesini kazandı. 1876’da vezaret rütbesiyle ve 25 bin kuruş maaşla Tuna Valiliği’ne atandı. Halil Rifat Paşa’nın, daha önce Vilayet Meclis-i İdare Başkatibi ve Mektupçu olarak Tuna Vilayeti’nde bulunması ve Mithat Paşa gibi bir Valinin yanında yetişmesi, şüphesiz O’nun Tuna Valiliği’nde ve sonraki görevlerinde başarısını sağlayan başlıca etkenlerden biri olmuştur.

Ancak, kendisi daha sonraları, Mithat Paşa’ya fikir ve politika itibarıyla bağlı bulunmadığını Saray’a karşı açıklamak ihtiyacını duyacaktır. Tuna’da beş ay valilik yapan Halil Rifat Paşa, buradan Haleb’e, 1877’de Kosova ve 1878’de Selanik Valiliklerine atandı. Halil Rifat Paşa’nın bu görevi, iki yıl kadar sürmüştür. Sicil kaydında: “Vilayette eşkıya çeteleri zuhuruyla idare-i vilayetin kesb-i ehemmiyet eylemesinden ve kendisinin izhar-ı acz ile telgrafla istifa etmiş olmasından dolayı azlolunduğu” yazılıdır. Ancak, eşkıyalık olaylarından dolayı acze düşerek istifa ettiği kaydolunan deneyimli ve yetenekli idareci Halil Rifat Paşa, Sadrazamlığı sırasında Saray’a sunduğu bir arizada, istifasına neden olarak “…O dönemde Sadrazam olan Sait Paşa’nın münasebetsiz ve nezaketsiz emirlerine itaat ve tahammül edemediğinden” aralarının açılmış olmasını göstermektedir.

Paşa Selanik Valiliği’nden azlinden sonra Umur-u Nafia Komisyonu üyeliğine, 1882 yılında da Sivas Valiliği’ne tayin olundu. Burada idari yeteneklerini ve becerilerini gösterme fırsatını bularak bir çok hizmet ve eserleri gerçekleştirdi. İki buçuk yıl sonra, Girit Valiliği’ne tayin olundu ise de, tayin kararı uygulanmadı.

Halil Rifat Paşa’nın, idareciliğinin en verimli dönemini oluşturan Sivas Valiliği dışındaki hizmet ve eserleri hakkında yeterli bilgilerden yoksun bulunuyoruz. Mevcut bilgilere göre, Halil Rifat Paşa merkezi İzmir’de olan Aydın Valiliği’nde bulunduğu sırada yol yapımına önem vermiş, köylerde ve kentlerde pek çok yol yaptırmıştır.

İzmir’de açtırdığı bir caddeye “Halil Rifat Paşa” adı verilmiştir. İzmir’de, büyük bir bataklığı kurutarak sağlık yönünden etkin bir çaba göstermiş; Balçova Kaplıcalarını ihya etmiştir. Aydın ve İzmir’de İdadi Mektepleri açtırmış; İzmir Askeri Hastanesi ile Belediye Dairesini ve bir karakolu inşa ettirmiştir. Vali, Vilayetin asayiş konusuna da gereken ilgiyi göstermiş, eşkıyanın sindirilmesinde başarı sağlamıştır.

Manastır Valiliği’nde bulunduğu sırada, siyasi çetelerin etkisiz hale getirilmesinde başarılı olmuştur. İstanbul Darülacezesi (GüçsüzlerYurdu), Paşa’nın Dâhiliye Nazırlığı zamanında yaptırılmıştır.

Halil Rifat Paşa Sivas Valiliği’ne atandığı zaman, İl’in alanı, 194.800 kilometrekare ile bugünkü alanının yedi katını buluyordu. İl 4 Sancağa, 26 Kazaya ve 247 Nahiyeye ayrılmış bulunuyordu. Sivas Merkez Sancağı’na; Sivas, Aziziye, Koçkiri (Zara), Divriği, Hafik, Gürün, Darende, Tonus ve Yıldızeli kazaları, Amasya Sancağı’na; Amasya, Merzifon, Gümüşhacıköy, Vezirköprü, Osmancık, Havza, Ladik ve Mecitözü kazaları, Tokat Sancağı’na; Tokat, Zile, Niksar ve Erbaa kazaları, Şarkikarahisar Sancağı’na (Şebinkarahisar); Ş.karahisar, Mesudiye, Suşehri, ve Aluca kazaları bağlı bulunmakta idi.

9 Ocak 1882-17 Eylül 1885 tarihleri arasında yaklaşık 44 ay süreyle Sivas Valiliği’nde bulunan Halil Rifat Paşa’nın, bu geniş hizmet alanında yaptığı önemli işlerden biri, gerçekleştirdiği yollar, köprüler ve menfezler vasıtasıyla ulaşım imkânlarını artırması, bu suretle ekonomik ve sosyal canlılığı sağlaması olmuştur. Eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesi, halkın geçim şartlarının iyileştirilmesi de Vali Paşa’nın üzerinde önemle durduğu konuların başında gelmiştir.

Halil Rifat Paşa, Sivas’taki yol çalışmalarına, hazırladığı programları il ve ilçeler ileri gelenlerine benimseterek başlamış, çalışmaları bir seferberlik ve bir yarış halinde sürdürmüş ve aralıksız izlemiştir. Zamanın sınırlı teknik ve mali olanaklarına rağmen, insan gücünü en iyi şekilde kullanarak kısa sürede çok büyük sonuçlar almıştır. “Gidemediğin yer senin değildir” görüşü, çalışmalarının itici gücünü oluşturmuş, zamanla Karayolcuların parolası olmuştur.

Mezarı Mihrişah Sultan Türbesi yakınında, eski Sadrazamlardan Hayrettin Paşa’nın kabri yanındadır. Ölümü üzerine, Tercüman-ı Hakikat,  Sabah ve Servet gazetelerinde övgü dolu yazılar yayınlanmıştır. Bu yazılardan birinde, “Merhum yalnız, ilm ü marifetin mürevvici olmakla kalmayıp kendisi de ilm ü irfan ile tehalli eylemiş idi. Hem şair, hem münşi idi.

Birçok güzide ebyat ve eş’arı olduğu gibi muharreratı nümune-i selaset ve belagat idi” denmekte ise de, kendisini yakından tanıyan İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Paşa’nın san’atı konusunda aynı görüşte değildir. Paşa’nın bazı olaylara tarih düşürdüğünü, “nazma bigane olmadığını” kaydetmekle yetinmiştir.(Aldan Mehmet,1990/www.tid.web.tr)

Hakkında Şahitlikler:

Nurettin Birol Halil Rıfat Paşa’dan şöyle bahsediyor:Halil Rıfat'ın mektupçuluk görevinden sonraki vazifelerinde de Mithat Paşa'nın yakın ilgi ve alâkasını gördüğü anlaşılmaktadır. Tuna Vilâyeti Meclis-i İdare Başkâtipliği ve Tuna Mektupçuluğu vazifeleri sırasında Tuna Valisi olan Mithat Paşa'nın maiyetinde çalışmış olması, idarecilik hayatında kendisini diğer valilerden ayırt eden üstün tecrübe ve malumat edinmesine vesile olmuştur. Mithat Paşa'nın Tuna Vilâyeti'nde bayındırlık, ulaşım, ziraat gibi işlerde gösterdiği başarılı mesai, Halil Rıfat'ın idarecilik ve bilhassa valilik kariyerlerinde etkili olmuştur.(Birol,2009:39)

(……) Vidin bölgesinde isyanla hedeflerine ulaşmak ümidini kaybeden Bulgarlar, Sırpların propaganda ve desteğiyle Sırbistan'a göç etmeye başladılar. Ancak bunlar da Sırbistan'da umduklarını bulamayarak peyder pey köylerine geri döndüler ve affedildiler. Tuna Valisi Halil Rıfat Paşa, 18 Aralık 1876  tarihinde bunların zor durumda kalmalarından dolayı o senelik vergilerinin affedilmesi için Babıali'ye telgraf çekti. Halil Rıfat Paşa'nın teklifi Encümen-i Mahsus-u Vükela'da görüşülerek uygun görüldü ve Padişah'tan iradesi de çıkarıldı.(Birol,2009:52)

(……) Arnavutlar arasında görülen hareketlenmelerin daha ağırlaşması üzerine, Halil Rıfat Paşa, 12 Haziran 1878 tarihinde Babıali'ye gönderdiği telgrafta "Vilâyetin âb(su) ve havasıylaimtizaç edemediğinden" valilikten affını talep etmişti. Onun bu isteği 25 Haziran 1878 tarihli irade ile kabul edilerek, Kosova Valiliği'ne Yanya'da bulunan Nazif Paşa tayin edilmişti. Bir hafta sonrada Halil Rıfat Paşa 3 Temmuz 1878 tarihinde Makedonya'nın en mühim vilayeti olan Selanik Valiliği'ne tayin edilmiş ve bu tarihe kadar Kosova'da kalmıştır.(Birol,2009:79)

(……) Halil Rıfat Paşa, uzun süren memuriyet hayatında, en fazla Sivas Vilayeti’nde yaptırdığı yollar ile şöhrete ulaşmıştır. Bir atasözü haline gelen "Gidemediğin yer senin değildir" sözü ona aittir.

II. Abdülhamid devrinde yüzlerce vali arasında yol konusunda, Sivas'ta yaptırdığı yollar ile isim bırakan tek vali Halil Rıfat Paşa’dır. Bu yüzden kendisi "karayolcuların piri" olarak kabul edilmiştir.Bu maksatla yol inşaatında çalışmak mecburiyeti kondu. 16 ile 60 yaş arasında bulunan erkek nüfus, yük ve araba hayvanları beş yılda 20 gün, yol inşaatında çalışacaklardı. Çalışmak istemeyenler bedel vereceklerdi…Paşa, bu sayede Anadolu’da ve Rumeli’de yaptırılan yolların 5.000 kilometreye vardığını söyler. Ancak bu miktar içerisinde sadece Halil Rıfat Paşa’nın Sivas Valiliği döneminde yaptırdığı yolların uzunluğu 1.400 kilometredir.(Birol,2009:108)

(……) Halil Rıfat Paşa, Sivas Vilâyeti'nin yollarını tamamlamak için yoğun çalışmalar yaptığı sıralarda usulsüzlük ve hırsızlık yaptığı şeklinde hakkında bazı şikayet ve dedikodular da yayılmıştı. Hatta Sivas'tan Aydın Valiliği'ne tayin edilmesinin sebebi de bu dedikodulara bağlanmıştır.Halil Rıfat Paşa iseşöyle demektedir:"Sivas'ta dört senede yaptırdığım  yollar bin dört yüz kilometredir ve bunların üzerine yapılan köprüler bin adetten fazladır. Menfez ve kasisi ise dört-beş bin kadar olmalıdır.” (Birol,2009:114-115)

Sivas Vilâyeti'nden Devâir-i Nevahi Müdürleri'ne Birinci Tenbihnâmedir:

(……) Rumeli'de pulluk, Anadolu'da kotan dedikleri sabanlar ile sürülerek ekilen tarlalar çok mahsul verir. Sivas Vilayeti'nin çok yerlerinde bunu bilmediklerinden adi sabanla tarla sürdükleri için, az mahsul alırlar. Ahalinin çok mahsul alması ve zengin olması matluptur ve bunun için ahaliyi kotanla çift sürmeye alıştırmak lazımdır. Bu kotan dedikleri şey Kars muhâcirlerinde vardır. Bilmeyenler onlardan görsün öğrensin.(Birol,2009:140)

(……) Dârülaceze'nin inşaatı devam ederken, Paris büyük opera tiyatrosu İstanbul'da gösteriler yapıyordu. Bu tiyatronun şarkıcısı Madam Darley, DahiliyeNezâreti'ne müracaat ederek gördüğü ilgiden çok memnun olduğunu ve hasılatı tamamen Dârülaceze'ye ait olmak üzere 1 Haziran 1895 Cumartesi günü akşam Tepebaşı Belediye Bahçesi'nde Dahiliye Nazırı'nın himayesinde bir konser vermek istemiş ve bu isteği Halil Rıfat Paşa'nın desteği ve himayesi ile gerçekleştirilmişti. Ayrıca, Halil Rıfat Paşa da evindeki değerli eşyalardan bir kısmını ve gümüş takımlarını satarak bu yardım kampanyasına iştirak etmişti.(Birol,2009:323)                              

(……) Yine 3 Ağustos 1892 tarihinde Halil Rıfat Paşa maiyetinde Dersaadet Sıhhiye Müfettişi ve Belediye'den bazı müdür ve mühendislerle beraber İstanbul'un içme suyunu sağlayan bölgelerde birlikte teftiş yapıldı. Bölgedeki şikayetler üzerine havuzlara yakın bölgelerdeki ahırların kaldırılarak ve bölgenin temizlenmesi sağlandı.(Birol,2009:329)

(……) İşkodra Vilâyeti'nin merkez ve kazalarında yaşayan Müslümanların, dinleri hakkında pek az bilgiye sahip oldukları, İşkodra Valisi'nin dikkatini çekmişti, yaptığı araştırmalarda iki binin üzerinde genç ve yaşlının sünnet dahi olmadıklarını tespit etti ve durumu Dâhiliye Nâzırı Halil Rıfat Paşa'ya iletti.

Bunun üzerine, durumun düzeltilmesi yolunda tedbirler alındı. 26 Mayıs 1892 tarihinde İşkodra Valisi'nin Dâhiliye Nâzırı Halil Rıfat Paşa'ya gönderdiği telgrafta halkın dinlerinin gereğini öğretmek üzere yüz civarında okulun açılması için çalışmaların başlandığı bildirilmişti. Ayrıca iki bin civarında genç ye yaşlının sünnet ettirilmesi için para bulunamadığı, ancak bu paranın bizzat Padişah II. Abdülhamid tarafından karşılanarak bunların sünnetlerin yapıldığı bildirilmişti. Böylece buradaki Müslümanların cehâletten kurtarılması için ilk çalışmalar başlatılmıştı.(Birol,2009:333)

(……) Filistin'i satın almak düşüncesiyle 1896 yılında İstanbul'a gelen Thedor Herzl, rüşvet alabilecek şahısların listesini çıkarttırmıştı. Halil Rıfat Paşa hakkında ise “hediye kabul etmez bir kimse olduğunu” yazmıştır.…(Birol,2009:399)

Sultan II.Abdülhamit Dönemi Mabeyn Başkatibi Tahsin Paşa,Halil Rıfat Paşa’dan şöyle bahsediyor: Halil Rifat Paşa, ki memleketimizde her nereye gitmiş ise e evvel oranın yollarını yaptırmak süetiyle hem vatanına hizmet etmiş, hem de halktan hayır dua kazanmış büyük valilerimizden idi. Sadareti zamanında bütün valilere gönderdiği bir tamimde  'Her şeyden evvel ve her şey için yol lâzımdır” ibâre-i meşhûresini kullanarak yolların ehemmiyeti üzerinde valilerin nazar-'ı dikkatlerini celbetmişti. (Tahsin Paşa,1990:146)

İzmir Mebuslarından Kamil Dursun,Halil Rıfat Paşa’dan şöyle bahsediyor:Halil Rıfat Paşa, Saray ve İstanbul hükümetince daima kendisinden şüphe edilen, meşhur Mithat Paşa’nın yanında yetişmiş bir zât olmak itibariyle, bu zâtın ef’al ve harekâtı ara sıra sarayın tefehhüs ve mürakebesiııe maruz kalıyordu. Hatta o zamanda İzmir’de Posta ve Telgraf Başmüdürlüğünde bulunan ve sarayla münasebet tesis etmiş olan Aram isminde birisi, Paşanın ahval ve harekatına dair bazen saraya malûmat arzeder ve caizelerini alırmış. Halil Rıfat Paşa da bunu sezdiği halde hiç ses çıkarmazmış. Halil Rıfat Paşa, vakur, sakin fakat sırasında nezaketle lâkırdıyı şımarıkların yüzüne çarpmasını bilen zarif bir vezir idi.(Dursun,1994:4)

 

Güncel Haberler