Prof.Dr. Osman Öztürk (1944,Tarsus - 1 Aralık 2014, İstanbul), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de hocası olan Eski YÖK üyesi profesör, akademisyen ve yazardır.
1944'te Tarsus doğan olan Öztürk, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı fakültenin tarih bölümünde doktorasını tamamladı. Son görev aldığı Üniversite Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesidir.
Hacettepe, Marmara, Sakarya, Dokuz Eylül, Kırklareli Üniversitelerinde görev yapan Öztürk'ün yayınlanmış 15 kitabı, 120 civarında Türkçe-Arapça-İngilizce makalesi ve milletlerarası bilimsel toplantılara sunulmuş tebliğleri bulunuyor. Mart 2013'te Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK Genel Kurulu üyeliğine seçilmiştir.
…………………..
Vefatının ardından talebeleri tarafından derlenip neşredilen “vefa” kitabında ilginç bilgiler yer alıyor. Osman Öztürk’ün hocalarını da anlatan bu bu bilgilerden bazılarını paylaşıyoruz:
Yıl 1933. Mahir İz Hoca:
Mahir İz Hoca, Edremit Ortaokuluna müdür olarak tayin edilir. Ezanın Türkçe okunduğu ve sıkı takibata alındığı yıllar. Kendisi Edebiyat Hocası olan okul müdürü Mahir İz Hoca, her şubenin dersine birer saat gönüllü olarak gireceğini, sınıf hocalarına bildirir. Mahir Hoca, derslere söylediği üzere girmeye başlar.
Her sınıfta dersin konusu, Tevfik Fikret’in “Sabah Ezanında” şiiridir. Tahtaya bu Şiiri yazar ve sesli okur. Talebelere okutur. Her sınıfta bir ders. "Sabah Ezanında" şiiri konu olarak islenmektedir. Sonra da "Bu yavrular, ezanı unutmasınlar" diye ezanın geri kalan kısmını da kendisi sesli okuyarak, dersi tamamlar. Müdür Mahir Hoca derslere bu minval üzere devam eder. Bu mevzu, Edremit'ten dalga dalga yayılır. Yankılar halinde Ankara'ya kadar ulaşır.
O zaman, Maarif’in tanınan bir siması Maarif Müfettişi Fethi İsfendiyaroğlu, konuyu tahkik için görevlendirilir. Bu isim, aynı zamanda Galatasaray tarihini de yazmıştır. O devir için Ankara'da kendisine, "Bu adamı ye." talimatı verilmiştir. Müfettiş, Edremit'e gelir. Mahir İz Hoca'nın okuduğu ezanla alakalı mahallinde yakın bir takibata ve tahkikata başlar. Asırlarca ezan davası güdülen bir ülkede, ezan takibatı yapılmaktadır!
Velilerle, talebelerle, muhitle, öğretmenlerle görüşür. En sonunda Müfettiş İsfendiyaroğlu, Müdür Mahir Hoca'yla karşılıklı oturarak konuşmaya başlar: "Müdür Bey, bu anlatılanlara göre suçun âlâsını işlemişsiniz! Fakat o kadar güzel kamufle etmişsiniz ki! Sizi tebrik ediyorum. Görevinize devam edin." der.
Sabah Ezanında
Allahüekber... Allahüekber...
Bir samt-i ulvî: Güya tabiat/ Hâmûş hâmûş eyler ibâdet./Allahüekber... Allahüekber.../
Etmekte zikr-i Hallâk'ı dâim. /Allahüekber... Allahüekber...
Bir samt'i nâlân: Güya avalim /Pinhan ü peyda, nevvâr ü muzlim/
Etmekte zikr-i Hâllak'ı dâim/ Allahüekber... Allahüekber...
https://www.maarifinsesi.com(Erdoğdu-Özkök,2024:98-99)
İhsan Süreyya Sırma ve Rahmetli Muhammed Hamidullah Hoca
İhsan Süreyya Sırma Hocam mealen şöyle anlatıyor: Kendisi Paris'te bulunduğu sırada Muhammed Hamidullah Hoca belirlenen günlerde mutat olmak üzere Paris Camii'nin bir odasında yabancıların da katıldığı sohbetler yapıyormuş. Oranın hizmetlerini de Sırma Hocamız yapıyormuş. Sohbetin yapılacağı soğuk bir kış gününde İhsan Süreyya Sırma Hoca her zaman olduğu gibi erken giderek hazırlıkları yapmış, soba ile ısınan odanın sobasını yakmış katılımcıları beklemeye başlamış. Vakit geldiği hâlde gelen giden yok. Hatta zaman ilerlemiş, yine gelen yok. Hamidullah Hoca da hazır bekliyor.
Durumu Hoca'ya bildirmiş. Demiş ki "Hocam, kimse gelmedi. Hava soğuk, dışarısı iyi değil. Bu yüzden olacak ki kimse gelemedi. O hâlde biz de gidelim."
Hamidullah Hoca, "Biz gitmiyoruz, bugün dersi ikimiz yapacağız. Eğer bugün ders yapmadan burayı kapatıp gidersek, bundan sonra bir daha açmamız mümkün olmayabilir. Mademki biz varız. Bu görev yerine getirilecek."
O gün Sırma Hoca ile Hamidullah Hoca derslerini yapmışlar. Hadiste de buyurulduğu gibi "Hayırlı olan, az da olsa devamlı olandır." prensibi yerine getirilmiş. (Erdoğdu-Özkök,2024:105)
(…..) Muhammed Hamidullah Hoca, araştırmaları sırasında İstanbul'a gelince, Cağaloğlu civarında bulunan Sipahi Palas Oteli'nde kalırmış. Namazlarını da cemaatle ya Beyazıt Camii'nde ya da Sultanahmet'te kılarmış. Camide tesbihat sonrası mihrabiye okununca onu dinledikten sonra ayrılırmış. Topkapı veya Süleymaniye Kütüphanesinde çalışıyorsa, buralara yaya gidip gelir, yine namazlarını cemaatle kılmak üzere çalışmalarına ara verirmiş. Yemeklerini az yer, mevcut şeylerle kifayet eder, "kıllet-i taâm" prensibine uygun olarak hayatını idame ettirirmiş.(Erdoğdu-Özkök,2024:116)
Bir hatıra ve uyarı da Prof.Dr. Osman Öztürk’ten….
(…..) Onun bir çizgisi, bir sözü vardı: "Oğlum, insanın uçtuğunu dahi görseniz, Kur'an ve Sünnet'in dışında hareket ediyorsa, itibar etmeyiniz." Vaktin birinde Hindistan'a gitmiş. Şunları anlattı: "Bir adam var, beş altı katlı bir binadan uçarak aşağı iniyor. Kobra yılanını yutuyor, böyle bir kerameti var, dediler.
Ben de merak edip gittim. Baktım, adam hakikaten beş katlı binadan uçarak aşağıya indi. Kocaman bir kobra yılanını yuttu. Yılan, karnında dönmeye başladı. Bir seslendi, yılan dışarı çıktı. Şimdi gel de bunu kerametten say. Bunlar ölçümüz değil. Ölçümüz, Kur'an ve Sünnet."(Erdoğdu-Özkök,2024:141)
Muallim Osman Öztürk’e Vefa, Ali Erdoğdu-Selahattin Özkök,Duruş Yayınları, İstanbul, 2024