“İSLÂMİYETİ YAŞAMADIKÇA BU MEMLEKET İÇİN KURTULUŞ YOKTUR”


Prof.Dr. Osman Çataklı son dönem mutasavvıflarından Kazanlı Abdülaziz Efendi’den (Bekkine) şöyle bahsediyor:

Bir gün sohbet esnasında Hocaefendiye bir kimse şöyle bir sual sordu: “Efendim bu memleket nasıl kurtulur?”

Bunun üzerine Hocaefendi şunları anlattı:  -Rusya‘dan İstanbul‘a dönerken Batum‘dan bir Türk gemisine binmiştik. Gemide bilet kontrolü esnasında yaşlı ve fakir bir adamın bileti çıkmayınca, kontrol memuru adama bir tokat patlattı. Adamcağız yere yuvarlanıp kaldı.

Bu durumu kaptan köşkünden gören geminin İtalyan kaptanı, tokat yiyen adamcağızı yanına aldırttı ve İstanbul‘a kadar da yanında misafir etti.

İşte evladım bu memlekette İslâmiyet, dolayısıyla insanlık, insanlarımıza teker teker anlatılmadıkça ve o insanlar da İslâmiyeti yaşamadıkça bu memleket için kurtuluş yoktur.

……………

Prof.Dr. Osman Çataklı anlatmaya şöyle devam ediyor: Hocaefendi para meselesinde tahmin edilemeyecek kadar hassas idi. Bir zamanlar Zeyrek’te imamlık tebliğ ve irşad yaptığı cami tamire muhtaç hale gelmişti. Tavandan kumlar dökülüyordu.

Bu durum üzerine bir arkadaşımız Hocaefendiye namazdan çıktıktan sonra evin kapısında şöyle bir teklifte bulundu: "Efendim biraz para toplayalım da camiyi tamir edelim!

Hocaefendinin bu teklife cevabı şu oldu: "Bak evlâdım, Şeyh Efendi (Mustafa Feyzi Efendi) derdi ki: “Para ateştir, ateşe de Rufaîler karışır.” Bizim para ile işimiz yok. Siz işinize bakınız. Bir Müslüman çıkar camiyi tamir eder."

Bu konuşmadan on beş gün geçmemişti ki, Hocaefendi ile oturuyordum. Fatih Belediye Doktoru Fuat Bey geldi ve dedi ki: "Efendi Hazretleri ben emekli oldum ve ikramiye aldım. İzin verirseniz bu paranın yarısı ile camiyi tamir edeyim, diğer yarısı ile de hacca gideyim."

Hocaefendi bu teklifi uygun gördü. Cami para toplamaya lüzum kalmadan tamir edilmiş oldu. Cami tamir edilirken Fuat Bey de Hacca gitti ve hacı oldu, döndü.

Hocaefendi bir gün bana: "Hacı Fuat Efendi Hac‘dan dönmüş, ziyaretine gidelim" dedi. Beraber gittik. Bir hafta sonra yine bir sabah yanına vardığımda: "Hacı Fuat Efendi vefat etti. Gidelim cenazesini kaldıralım" dediler.

Fuat Efendinin cenazesinin yıkanmasında bulunduk, kabrine gittik. Cenazeyi Hacı Aziz Efendi ile beraber kabre indirdik. Ve talkını bizzat Hocaefendi verdi. Hocamız bize vefalı olmayı, tevekkül ve teslimiyeti, haliyle bir kere daha anlatmıştı.

……………..

Oğlu Mahmud Bekkine ye bir gün sorarlar: "Babandan unutamadığın bir hatıran var mı?"

O da şu cevabı verir:  "Belki çok şey var. Ama ben babamın, Unkapanı sahilindeki sebze halinin önünden sebze artıklarını toplayıp çuvala koyup da Zeyrek yokuşundan burnu yere değecek kadar aşağı çökmüş vaziyette gelişini bir türlü unutamıyorum" (Abdülaziz Bekkine Hazretleri,25 Ağustos 2008, (https://www.milligazete.com.tr)

Güncel Haberler