TACİKİSTAN SEYAHAT HATIRALARI*

Uzm.Dr.Selahattin Semiz**

Genel Bilgi

Kuzeyinde Kırgızistan, doğusunda Çin (Doğu Türkistan), güneyinde Afganistan ve batısında Özbekistan’ın yer aldığı ülkenin resmî dili Tacikçe;  yüzölçümü 143.100 km2, nüfusu yaklaşık 10 milyon; başşehri Duşanbe olup, diğer önemli şehirleri Tursunzade, Hucend,  Kulyab ve Kurgantepe’dir.

Tacikistan, yüzölçümünün yarısından fazlası 3.000 metrenin üzerinde olan yüksek dağ sıralarının geniş yer kapladığı bir ülkedir. Arazi yer şekilleri bakımından farklı bölgelere ayrılır. Kuzeyde Siriderya’nın (Seyhun) nehri boyunca Fergana vadisinin bir bölümü yer almakta ve en verimli tarım alanını oluşturmaktadır. Orta kesimde, Kırgızistan sınırı boyunca Tanrı Dağlarının batı ve güney uzantılarıyla Pamir dağ sisteminin zirveleri sıralanır. Bu bölge ‘Dünyanın Çatısı’ olarak da bilinir

Batıya doğru yüksekliğin nisbeten azaldığı Tacikistan’da büyük bölümü aktif fay hatları üzerinde bulunmasından dolayı sık sık şiddetli depremler olur. Tacikistan toprakları dağlık ve yüksek yapısı dolayısıyla akarsular ve hidroelektrik potansiyeli bakımından zengindir. Amuderya ve Siriderya nehirlerinin debileri ilkbahar sonu ile yaz başlarında en yüksek noktasına ulaşır. Bazı yıllarda bu dönemlerde meydana gelen seller en önemli doğal âfetler arasındadır.

Tacikler’in Farsça konuşmaları sebebiyle tarih ve kültür bakımından İranlılar’la ve Sünnî müslüman olmaları bakımından Türkler’le sıkı bağları vardır. Ülkedeki Tacik nüfusun oranı  % 70 olup, ikinci büyük etnik topluluğu oluşturan Özbekler daha çok Fergana havzasında yoğunlaşmıştır ve nüfusa oranları’da % 20 civarındadır. Ruslar’ın oranı ise % 5 in altına inmiştir. Etnik yapının değişmesini, iç savaş (1992-1997) sebebiyle Tacik olmayan grupların büyük kısmının ülkeden göç etmesi etkilemiştir.

Ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayanan Tacikistan’ın tarım alanları genelde akarsu vadilerinde toplandığından ekilebilir arazilerin büyük kısmı sulama potansiyeline sahiptir. Ülkenin dağlık yapısından dolayı ekili dikili alanlarının oranı ancak % 6 civarındadır ve buralarda başta pamuk olmak üzere pirinç, patates, üzüm, sebze, meyve tarımı ve ipek böcekçiliği yapılır; tahıl ekimi azdır.

Çayır ve otlakların genişliği sebebiyle hayvancılık önemli bir geçim kaynağıdır. Koyun, keçi ve sığır en çok yetiştirilen hayvanlardır. İş imkânlarının yetersizliği yüzünden yaklaşık 1 milyon civarındaki erkek nüfus ülke dışında (çoğu Rusya’da) çalışmaktadır.

Ülkede tektonik yapı sebebiyle çok sayıda kaplıca bulunur. Güneydeki akarsular üzerinde inşa edilen büyük barajlar (Nurek, Ragun) dünyadaki en yüksek gövdeli barajlar arasındadır. Arazinin dağlık ve engebeli olmasından dolayı ulaşım yeterince gelişmemiştir. Ekonomide en fazla paya pamuk ve alüminyum üretimi sahiptir; bunun yanında yurt dışındaki işçi gelirleri de ekonomiye büyük katkı sağlar.

Başlıca ihraç mallarını pamuk, üzüm ve çeşitli maden ürünleri oluşturur. İthalâtta ise tahıllar, gıda ve tüketim maddeleriyle taşıt ve makineler önemli yer tutar. Türkiye’nin son yıllarda Tacikistan’daki yatırımlarında önemli gelişmeler kaydedilmiş olup;Türkiye ile Tacikistan arasındaki ticaret hacmi hızla artmaktadır.

Kısa Tarihçe

Tacikistan’da kurulan ve en çok bilinen devlet Samaniler ve başkanları İsmail Samani’ dir. Duşanbe’de İsmail Samani’nin heykeli meydanlarda yer almaktadır. Bölge Sâmânîler’in ardından Karahanlılar, Gazneliler, Hârizmşahlar, Selçuklular, Moğollar, Timurlular, Şeybânîler, Türkistan hanlıkları tarafından idare edildi.1875 yılından itibaren Rusya’nın işgaline uğradı.

Ağustos 1921’de Tacikistan topraklarında Basmacı (Korbaşı-Mücahitler) hareketi başladı. Hareketin amacı bölgeyi Sovyet işgalinden kurtarmak ve Buhara Emirliği’ni yeniden kurmaktı. Ekim 1921’de Türkistan’dan Doğu Buhara’ya gelen Enver Paşa, bu sırada bölgede bulunan Türk subayları ve Başkırt liderleri ile görüşerek Türkistan için ne yapabileceğini müzakere etti. Kısa sürede toplanan 10.000 kişilik bir orduyla Şubat 1922 tarihinde Kızılordu birliklerinin zorlu savunmasına rağmen Duşanbe’yi ele geçirdi. Enver Paşa bir süre Doğu Buhara’yı denetim altına aldı.

Bolşevikler Haziran 1922’de Mücahitler’e (Basmacılar) karşı hücuma geçtiler.Mücahitler ağır insan ve mühimmat kaybı vererek geri çekildiler. 14 Temmuz 1922’de Duşanbe düştü. Enver Paşa Kulyab’a çekilmek zorunda kaldı, ardından Pamir dağlarının yamaçlarında Çegan tepesi eteklerinde öldürüldü.

Mücahitler, Türk subayı Hacı Selim Sâmi Bey’in kumandasında yeniden Doğu Buhara’ya hâkim oldular. 1924’te Rus süvari Kızılordu askerleri İbrahim Bey üzerine hücum ederek Mücahitler’in çoğunu şehid ettiler. 14 Ekim 1924 tarihinde Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Ekim 1929’da başşehir Duşanbe’nin adı Stalinâbâd olarak değiştirildi.1991’deki bağımsızlığın ilânından sonra şehir eski ismine kavuştu.

II. Dünya Savaşı yılları diğer Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi Tacikistan’da da zorlu geçti. Cepheye ve cephe gerisine gönderilen 200.000 kişiden 60.000’i hayatını kaybetti. SSCB döneminde 1980-1990 yılları arasındaki ekonomik kriz Tacikistan’da yoksulluğu, işsizliği ve enflasyonu arttırdı. Ülkenin kaynaklarının diğer cumhuriyetlere, özellikle de Rusya Federasyonu’na gönderilmesi halk arasında gerginlik yarattı. Ülkenin her tarafında toplantı ve gösteriler yapıldı. Duşanbe’nin iki meydanı olan ‘Şahidan’ ve ‘Azadi’ göstericiler tarafından aylarca işgal edildi. Sonunda Devlet Başkanı Kahar Mahkamov istifa etmek zorunda kaldı

9 Eylül 1991’de Tacikistan Parlamentosu bir deklarasyon yayınlayarak Tacikistan’ın SSCB’den bağımsızlığını ilân etti ve Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edildi. 24 Kasım 1991’de yapılan başkanlık seçimini Rahman Nebiyev kazandı. Ancak ülkede durum gittikçe kötüleşmeye başladı. İç karışıklık sırasında üretimin azalması ekonomik krizi getirdi. Enflasyon arttı.

İslâmî Yeniden Doğuş Partisi ve muhalefetin desteğiyle ülkenin güney kesimindeki şehirlerde mitingler yapıldı. Duşanbe’de Şahidan Meydanı’nda toplanan kalabalık halk devlet başkanlığı sarayını yağmaladı. 1992’de iç karışıklıklar giderek arttı ve iç savaş başladı. Rus piyade birliklerinin olaylara müdahale etmesi yüzünden Rahman Nebiyev görevi bırakmak zorunda kaldı. Kulyab şehri bölge icra komitesi başkanı İmamali Rahmanov parlamento başkanlığına seçildi.

21 Temmuz 1994’te yapılan genel seçimlerde devlet başkanlığına İmamali Rahmanov seçildi ve daha sonraki seçimlerin hepsini kazandı. Günümüzde de devlet başkanlığı görevini yürütmektedir. Ülkedeki iç savaş, 27 Haziran 1997’de Moskova’da devlet başkanı İmamali Rahmanov ile muhalefetin temsilcisi A. Nuri’nin katılımıyla yapılan görüşmelerle sona erdirildi ve barış sağlandı

Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Tacikistan’ın bağımsızlığını tanımış, 29 Ocak 1992 tarihinde ise iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştur. Duşanbe Büyükelçiliğimiz 4 Ağustos 1992 tarihinde, Tacikistan’ın Ankara Büyükelçiliği de 16 Ekim 1995 tarihinde açılmıştır. Büyükelçiliğimiz, Tacikistan’da 1992-1997 yıllarında yaşanan iç savaş sırasında da hizmet vermeye devam etmiştir.

Türk-Tacik ilişkileri, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi büyük düşünürleri paylaştığımız güçlü bir kültür mirası üzerinde yükselmektedir. Bugün her iki ülkede de, ilişkilerin her alanda geliştirilmesi yönünde güçlü bir irade mevcuttur.**

Tacikistan Seyahat Hatıralarım (24-29 Temmuz 2021)

Tacikistan’a ilk defa 2019 yılı 10-17 Eylül tarihlerinde İstanbul’dan komşumuz ve yakın dostumuz Seyid Ali Şir‘in yeğeni Muhammed Can’ın Toy’una (Tacik ve Özbekler düğüne toy diyorlar) katılmak için gitmiştim. İkinci gidişim 24-29 Temmuz 2021’de yine bir toy içindi. Bu defa Seyyid Ali Şir’in oğlu Muzaffer’in toyu için gitmiştim. Tacikistan’da düğünler çok canlı, güzel, renkli ve bol ikramlı oluyor. Tacikistan’a bir toya katılmak için gidilmeli veya bir gezi gurubu ile birlikte gidiliyorsa fırsatını bulup, mutlaka bir toya katılmalı.

Tacikistan’ın başkenti Duşanbe, İstanbul’dan uçakla 5.5 saat uzaklıkta ve haftada 2 defa direkt uçuşla gidilebiliyor. En uygun bileti Samani havayollarının uçaklarında bulabilirsiniz. Tacikistan hükümeti Türk vatandaşlarından 1 aylık turistik vize için 50 dolar istiyor. Bu ödeme de Duşanbe havaalanında kolayca tahsil ediliyor. Daha önceden vize için konsoloslukla vakit kaybetmeye gerek olmuyor.

Duşanbe’ye gidince ilk işimiz hemen şehir merkezine 10 km mesafede olan Nakşibendi meşayıhından Mevlana Yakub-u Çerhi Hazretlerinin (ö.1447) mescidini ve kabrini ziyaret etmek oldu. Kabrinin olduğu alan, yüksek ahşap direkler ve ahşap tavanlar ile çevrili, ortada üstü açık alanda kabrin bulunduğu kare şeklindedir.

Camii ile minare ayrı olup, birçok orta asya külliyelerinde olduğu gibi aralarında 5-10 m. mesafe mevcut. Duşanbe’de Camiler kıbleye bakan tarafları daha uzun olmak üzere dikdörtgen şeklindedir. Camilerin yüksek ahşap direk ve tavanlarla yapılmış olmaları; ahşap süslemelerin yaygın olması bariz özelliklerindendir.

Yakub-u Çerhi Hazretlerinin kabri, ahşap direkli mescidi, kalın ve uzun küp şeklindeki minaresi, çevresindeki külliye tarzında medrese odaları, bahçesindeki beş yüz yıllık çınar ağacı, adeta zikir ediyormuş gibi şakıyan kuş sesleri ve havuzda mütemadiyen şırıldayan su sesiyle insanı adeta yüzyıllar öncesine o ulu velilerin zamanına ve sohbet meclislerine götürüyor.

Tasavvuf terminolojisinde ‘Altın Silsile’nin 17. Halkası olan Yakub-u Çerhi hz. 1380-1457 yılları arasında yaşamış bir tasavvuf alimidir. Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaaddin ve Halifesi Alaaddin Attar Hazretlerine intisap edip, ilim meclisleri ve hizmetlerinde bulunduktan sonra, irşad görevini devralan Yakub-u Çerhi hazretleri bölgesinde İslami ve tasavvufi ilimlerin yayılmasında öncülük etmiş büyük bir velidir. En büyük talebelerinden biri de kendisinden sonra ilim ve irşad çalışmalarını devam ettiren Semerkand’da medfun bulunan Ubeydullah-ı Ahrar hazretleridir.

Ya‘kūb-i Çerhî sâlihlerle sohbete önem vermiş, insan gönlünün bu sayede mâsivâdan kurtulacağını vurgulamıştır. Talebelerine hafî zikrini tavsiye etmiştir. Tasavvuf yolunda bazılarının riyâzet ve mücâhede usulünü tercih ettiğini, bazılarının mücâhedeye devam etmekle birlikte Allah’ın lutfuna daha çok güvendiğini ve bu ikinci grubun amacına daha çabuk ulaşacağını söylemiştir. Ayrıca râbıtanın bütün müridlere değil sadece kabiliyetli olanlara tavsiye edilmesinin gerektiğini belirtmiş, sûfînin halk içinde sıradan bir insan gibi davranmasını, boynu bükük derviş edasıyla durmamasını vurgulamıştır.

Duşanbe’de diğer gezilecek yerler Şangay beşlisinin ilk toplantılarının yapıldığı Kongre Merkezi ve çevresindeki milli parktır. Çok geniş salonlar, oval tarzda yapılmış balkonlar ve çok süslemeli, şaşaalı ahşap kaplamalı salonları ile ihtişamıyla göz dolduruyor. Biz de kongre sarayını bir gurupla birlikte rehber eşliğinde gezdik. Kongre Sarayının çevresinde geniş bir alanda havuzlar ve milli park alanı bulunuyor.

Kongre merkezinin yakınında Tacikistan Eski Eserler Müzesi yer alıyor. Müzede tarihi ve coğrafi bir çok eser bulunuyor. Duşanbe'deki Tacikistan Eski Eserler Müzesi'nde toplanan çok sayıda arkeolojik ve doğal eser, Tacik topraklarındaki bu kültür zenginliğini gösteriyor.

Samani heykeli ve Rudeki Parkı, Duşanbe’nin yerli yabancı resmî ve gayriresmî ziyaretçilerinin ziyaret ettiği yerlerden. Şehrin semtleri de adını İslam ve Tacik bilim ve edebiyat tarihinin önemli simalarından Ebu Ali İbni Sina, İsmaili Samani, Firdevsi, Şahmansur’dan alıyor.

Tacikistan’ın diğer görülmesi gereken yerlerinden biri de Hisar şehri ve kalesi. Hisar Şehri, Duşanbe’ye 30 km uzaklıkta bir şehir. Kalenin duvarları 1 metre kalınlığında, duvarlarda yer yer kaledeki silahlar ve toplar için boşluklar bulunuyor ve bazı yerlerde muhafızların durması için kuleler var. İçeride bir havuz ve bir bahçenin olduğu geniş bir alana yerleşmiş. Kalenin karşısında kervansaray ve çok sayıda dükkanın bulunduğu pazar meydanı görülüyor. Kale girişinin karşısında 17. yüzyıldan kalma eski medrese günümüze ulaşmış. Hemen yanında 18.-19. Yüzyılların yeni medresesi duruyor. Hisar Kalesi, bir açık hava müzesi gibi tarihi ve kültürel alan haline getirilmeyi  bekliyor.

Tacik-Özbek dostlarımız daha çok Tursunzade şehrine bağlı Semerkand ve Baharistan kışlaklarında kalıyorlar. Tacikistan’da kasaba ve köylere ‘kışlak’ diyorlar.

Tursunzade şehri yaklaşık 100 bin nüfusu ile Tacikistan’ın önemli şehirlerinden biri. Özbek nufusun yoğun olarak yaşadığı şehirde Sovyet dönemi mimarisine sahip toplu konutlar ile Özbek geleneksel bahçeli tip evlerini (Uçaska) bir arada görmeniz mümkün. Tacikistan’ın en önemli fabrikalarından biri olan Alimünyum tesisleri de Tursunzade’de bulunuyor.

Semerkand ve Baharistan kışlakları yaklaşık 3-5 bin nufuslu köy-kasaba gibi yerleşim yerleri. Daha çok geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlıyorlar. Pamuk(Pahta)-Elma-kayısı-ceviz-badem- üzüm en çok üretilen ve satılan tarım ürünleri. Hayvancılıkta çok gelişmiş durumdalar.

Evleri yüksek duvarlarla çevrili, geniş bahçelerin içerisinde birbirine bitişik odalardan oluşan ‘uçaska’ dedikleri geleneksel Özbek-Türk evlerinde geniş aile tarzında birkaç kuşak bir arada yaşıyorlar. Yüksek duvarlardan içeriye geniş bir kapı ile girdiğinizde sizi geniş ve şirin bir bahçe karşılıyor. Hemen girişin yakınında ‘Mihmanhane’ denilen, geniş, uzun bir oda misafirler için ayrılmış oluyor. Avluda birkaç oda yan yana sıralanıyor. Her oda bir çekirdek aileye ait.Evlenen  genç erkekler, eşleri ile bu odalarda kalıyor. Anne ve babasına yardımcı oluyorlar. Özellikle Özbek genç kızları ve gelinleri çok çalışkan ve gayretliler. Çok erken saatlerde kalkıp evin tüm işlerini onlar yapıyorlar.

Camiler yüksek ahşap direkler ve süslemeli ahşap tavanlarla yapılmış bahçe içerisinde ferah ve güzel mekanlar. Ezanlar bahçe içerisinde okunuyor ve ancak çok yakın çevreden duyulabiliyor. Camii bahçelerindeki üzüm çardakları altında gün boyu oturup sohbet eden Tacik-Özbek ihtiyarları görebilirsiniz. Kıyafetleri geleneksel olarak ‘Çapan’ dedikleri uzun düğmesiz cübbe tarzında bir dış giysi ile ‘Dubbi’ dedikleri bir takke oluyor.

Tacik-Özbek düğünleri özellikle kışlak denilen yerlerde geleneksel özelliklerini devam ettiriyor. Sabah namazından sonra kurulan düğün sofralarında Buhara Pilavı-Etli çorba kuruyemişler ve meyve çeşitleri ile mükellef bir ziyafet sofrası kuruluyor. Öğleye kadar erkek misafirlere, öğleden sonra hanım misafirlere ikramlar yapılıyor. Sofralar ve ikramlar bahçede kerevit denilen hafif yüksek sedirlerde veya sundurma şeklinde önü açık bahçeye bakan,  üstü ve yanları kapalı odalarda yapılıyor.

Yemekten önce ev sahibi ibrik ile elinize su tutuyor, havlu veriyor. Yemekler yerde oturarak uzun dikdörtgen yer sofralarında yeniyor. Yemeğe oturulurken ve her yeni gelen misafirle birlikte kısa bir dua yapılıyor. Dua;  genellikle kısa ve özlü birkaç kelimeden ibaret. ‘Dinçlik, ber-kararlık, hatırcemlik, sağlık, sıhhat ve afiyet. Amin’. Duayı genelde mihman-misafire yaptırdıkları için bende öğrendim ve sık sık duayı yapmak durumunda kaldım. ‘Mihman, Ata’dan yeğdir.’ diye en başa oturtup “Duası makbuldür” diye duayı misafire yaptırıyorlar.

Tacik-Özbek dostlarımız misafire ikram etmeye, evine davet edip aş yedirmeye çok istekliler. Her akşam başka bir dostun evinde ziyafet sofraları kuruldu, bolca ikramlar ve sohbetler edildi. Adeta aş yemekten yorulduk (Çarçadık) ama sohbetlere doymadık. Türkiye-İstanbul’dan gittiğiniz için, adeta alim-arif bir kişi gelmiş muamelesi görüyorsunuz.Bu yüzden duayı da sohbeti de misafirin  yapmasını  istiyorlar.

İstanbul’da çok büyük, derya gibi alimler var, lakin benim piyale-bardak küçük, ancak bu kadar ilim-irfan öğrenebildim’ diye durumu idare ettim. Türkiye’den Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerini ve Özbekistan’dan Şahı Nakşibend Hazretleri  gibi tasavvuf alimlerini iyi biliyorlar.

Sofraların ayrılmaz ikramı yeşil çay; yemeğin hem öncesinde hem sonrasında içiliyor. Bazı dostların “Tacikler-Özbekler çay içmek için yemek yerler” sözünü doğrulayan bir çay ikramı var. Bu konuda güzel sözleri de var ‘Biz insanın da suyun da sıcak ve pişmişini severiz ‘ diyorlar. Çay; sofraların ve sohbet meclislerinin değişmez ikramı. Çay sofraları, aynı zamanda edep ve usul öğrenme yeri. Size piyale içerisinde çay sunarken sağ el bileğinin altında sol elle tutarak tevazu ile ikram etmeli, sık ve taze ikram etmek için piyale yarıdan fazla dolu olmamalı, mihmandan önce içilmemelidir.

Edep ve tevazuyu anlatan  Özbek Şair Erkin Vahidov’un ‘Çaydanlık ve Piyale’ şiiri de meşhur….

 Çaydanlık ve Piyale (Bardak)

Ne kadar kibirli dursa da / Piyalenin önünde eğilir çaydanlık.
Öyleyse bu büyüklenme niye? / Bu kibir, bu gurur niçin?
Mütevazi ol, hatta bir adım bile / Geçme gurur kapısından.
Piyaleyi insan bunun için / Öper daima alnından...

Tacikistan’da Mevlana Yakub-u Çerhi’den başka bilinen bir  başka evliya olan Hace Nakşiran hazretlerinin kabri, Tursunzade ili sınırları içerisinde yer alıyor. Bu mübarek zatın kabri, maalesef bakımsız ve adeta yıkılmaya yüz tutmuş bir halde. Bu zatın Nakşibendi meşayıhından Arif-i Rivgeri Hazretlerinin  halifelerinden olduğu ve bu bölgenin daha önceleri adının ‘Rivgeri’ bölgesi olarak bilindiği anlatılıyor.

Tacikistan’da bulunan bir başka meşhur alim; Seyit Alî Hemedânî (ö.1385) Kübreviyye tarikatının Hemedâniyye kolunun kurucusu. Keşmir’in İslâmlaşmasında önemli tesiri bulunan bu sûfi alimin de kabri Afganistan sınırına yakın Duşenbeye 200 km uzaklıkta Kulab şehrinde bulunuyor. En çok bilinen eseri Zahiretül Mülük; ‘Hadisler ışığında Yönetim İlkeleri ve Yönetici Nitelikleri’ ismiyle Dr.Necdet Yılmaz tarafından yayına hazırlanmıştır.

Tursunzade şehri, çok geniş ve kaliteli üzüm bağları ile meşhur. Siyah üzüm, Gelin parmağı ve Sultan üzümü Devlet başkanı İmam Ali Rahmanov un en beğendiği üzümlermiş. Bizler de dünyaca meşhur üzümlerin yetiştiği bağları gezdik ve sahibi Nimetullah Ata ile görüştük. Bizleri hoş karşıladı, yetiştirdiği meşhur üzümlerden ikramlarda bulundu.“Elinizde imkanlar varken hayırları geciktirmeyin yapın. Çocuklarım yapar diye beklemeyin” diye nasihat etti.

Semerkant ve Baharistan kışlaklarında Buhara ve Semerkand’dan gelerek buraya yerleşen Peygamberimizin soyundan gelen seyyid aileler var. Güzel ahlaklı, İslamı öğrenmeye ve yaşamaya gayretli, insanlara faydalı olmaya çalışan insanlar. Seyyid Ali Şir‘de bu güzel insanlardan  birisi.Askerliğini Rus ordusunda Doğu Berlin’de yapmış. Rus komutan onu çok sever ve güvenir, yanında olmasını istermiş.

Seyyid Ali Şir; emrinde görev yaptığı Rus komutanın müslümanların zaaflarını eleştirmesine çok üzülür hatta ağlarmış. Bu üzücü günlerinde rüyasında Peygamber efendimiz veya onun soyundan birisi olduğunu zannettiği bir alim zatın kendisini teselli ettiğini ve uygun cevaplar vermesini teşvik ettiğini görürmüş.

Yıllar sonra rüyasına giren bu zatın yine Seyyid bir alim olan Mahmud Esad Coşan Hocaefendi olduğunu anlamış. Birkaç defa Türkiye’ye gelerek Ramazan ayında itikafa girmiş.  

Türk dizileri Tacikistan’da çok rağbet görüyor. İstanbul Türkçesini yavaş yavaş konuştuğunuzda anlıyorlar. Türk TV kanallarınınn iyi, güzel ve faydalı tesirleri olduğu gibi maalesef şiddeti artıran, aile yapısını bozan tesirleri de var. Özellikle magazin ve mafya dizileri Türkiye’yi sanki öyleymiş gibi tanıtıyor. Konuyu “Bu diziler Avrupalılar için yapılıyor. Türkiye’de de Avrupa ve Rusya hayranları var, onlar bu dizileri yapıyor” diye açıklamaya çalıştım.

Selçuklu ve Osmanlı tarihini anlatan dizileri çok severek izliyorlar. Abbas isimli genç dostum ‘İşten gelince internetten Selçuklu dizisini izliyorum yorgunluğum kalmıyor’ dedi. Dizi yapımcılarının ve TV kanallarının çok büyük sorumlulukları var. Bu dizilerin Türkiye’yi dışarıda tanıttığını ve temsil ettiğini düşünerek, para kazanmak ve reytingten önce kaliteli ve temsil gücü yüksek dizilere, filmlere ağırlık verilmesi gerekiyor.

Türkiye-Tacikistan Dostluğu

Tacikistan yüz yıllık bir işgal ve ateist-komünist bir idareden sonra tekrar aslına dönmeye çalışıyor. Gelenek ve örflerinin bir çok açıdan İslam’dan kalan güzellikler olduğunu anlıyorsunuz. Güleryüzlü, samimi, dostane tavırlar, misafirperverlikte yarışan insanlar, ferah ve geniş bahçeli camiler ve külliyeler, Allah dostu velilerin izleri ve öğütleri..vs hepsi canlı olarak duruyor. Tacikistan, kesilen bir koca çınarın kökünden yeşeren yeni fidanlar gibi yeniden boy atıp güçlenecek ve çevresine huzur ve refah getirecek diye düşünüyorum.

Ata yurdumuz Orta Asya Türk ve Müslüman ülkeler ile seyahat ve ziyaretleri daha çok artırmamız gerekiyor. Her ziyaretimde sanki baba ocağını ziyaret etmiş gibi manevi bir haz alıyorum. Tacikistan’la dil,kültür ve medeniyetimizin ortak noktaları çok fazla. Bu ülkede hiç yabancılık çekmeden aylarca yaşayabilirsiniz. 

Tacikistan’la ticaret imkanları araştırılıp geliştirilmeli. Üniversiteler arası işbirliği ve öğrenci değişim proğramları yapılmalı. Yeni dostluklar ve arkadaşlıklar kurulmalı. Gönül coğrafyamızın bu en doğusundaki ülkeyle daha yakın bağlar kurmalıyız.

* İnsicam Dergisi, Kasım2021

**Uzm. Dr Selahaddin Semiz / Afiyet Hastanesi Başhekimi 

1962 yılında Sivas, Gürün’de doğdu. 1985 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kırşehir, Kaman’da mecburi hizmetini, GATA-Ankara hastanesinde askerlik hizmetini, İstanbul Haseki Hastanesi Radyoloji Kliniğinde ihtisasını tamamladı.

Hekimlik hayatı boyunca birçok STK’da aktif görev aldı. Deprem, sel ve tsunami sonrası Endonezya-Ace, Pakistan-Keşmir ve Pakistan-Pencap bölgelerinde, Sudan ve Nijer’de sağlık gönüllüsü olarak çalışmalara katıldı.

Afiyet Hastanesi, Afiyet OSGB, Biomekatronik Şirketinin Ortağı ve Biomedikal Ar-Ge kooperatifi Başkanıdır. Halen Özel Afiyet Hastanesinde radyoloji uzmanı ve başhekim olarak çalışan Dr. Semiz, Kutupyıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.

*** https://www.mfa.gov.tr




Güncel Haberler