GÜZEL BİR DOSTUN ARDINDAN: MURAT GÜDÜL

Dr.Selahaddin Semiz

Ahir buluşuruz bezm-i ezelde / Evvel giden ahbaba selam olsun erenler

 

Komşumuz, yakın dostumuz, sohbet arkadaşımız Murat Güdül çileli ömrünü 26 Şubat 2023 pazar sabahı tamamlayarak dar-ı bekaya hicret etti. Ömrünün son 19 yılını geçirdiği beyin kanaması sonucu felçli olarak çoğunlukla yatalak ve tekerlekli sandalyede geçirdi. İlk yıllar hafif aksak bir şekilde yürüyordu. O haliyle evinin yakınındaki Gümüşsuyu camiine devam etti. Zaten sağlıklı olduğu zamanlarda camiye ve cemaate devam etmeye çok özen gösterirdi.

Daha sonra felçli ayağı yere basamamaya başladı, aksak yürüyerek de olsa gelmeye çalıştığı camii ve cemaatten uzak kaldı. Hastalığı döneminde arkadaşlarla evinde ziyaret ettiğimizde yüzünden eksik olmayan tebessümü ile duygularını ve memnuniyetini başını sallayarak, gülümseyerek ifade ederdi. Son günlerinde artık ziyaretçileri tanımasa da sararmış benzinde gülümseyen ifadesi ve kıpırdayan dudaklarında dua ve niyazını görebiliyorduk.

1946 yılında Giresun Alucura’da dünyaya gelen Murat Ağabey İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümünden mezun oldu. Yıllarca serbest meslek ticaretle uğraştı.Son yıllarda İBB’de kimya mühendisi olarak çalışıyordu. Bir dönemin imam hatip nesline öğretmenlik yapan, kitaplarıyla yol gösteren Adil Teymur Hocanın damadıydı. Adil Teymur Hoca ülkemizde İmam-ı Buhari’nin hocasının hocası olarak bilinen Abdullah ibnü’l Mübarek konusundaki kitap ve çalışmaları ile tanınır. Murat Ağabey,Adil Teymur Hocanın kızı Zülal Hanım ile Mehmet Zahid Kotku Hocaefendinin tavsiye ve duaları ile evlendiğini söylerdi.

Adil Teymur Hoca, Abdullah ibnü’l Mubarek’in Kitâbu’l-Cihad’ı ve Kitâbü’z Zühd Ve’r Rekâik’ini (Zahidlik ve incelikler-1992) dilimize kazandırmıştı. Daha sonra bu konudaki çalışmalarını Asr-ı Saadet Köprüsü – Abdullah ibnü’l Mubarek isimli kitabını yayınlamıştı. Adil Hoca, Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’ye intisab etmiş, ilmî birikimi, hitabeti ve hoş sohbeti ile o yıllarda İskenderpaşa camiinde vekaleten vaaz etmiştir. Vefatı 2009 yılındadır.

Murat Ağabey ile Çamlıca Kısıklı Mahallesinde komşu idik. Evlerimizin yakınındaki Gümüşsuyu camiinde buluşur ve sohbetlerde görüşürdük. Ağırbaşlı hali, sakin ve olgun tavırlarıyla hayatı acı, tatlı yönleriyle yaşamış, İslam’a teslim olmuş örnek bir mümindi.

İslam’ı öğrenmeye ve yaşamaya çok önem verir bu konuda ailesini ve çevresini teşvik ederdi. Çocuklarını genç yaşta Suriye Şam’da İslami ilimler ve Arapça öğrenmeleri için göndermişti. Onlara Şam’da ev tutmuş kendi başlarına yaşamalarını ve İslam’ı iyi öğrenmelerini teşvik etmişti. Kendisi de sık sık ziyaretlerine gidiyordu. Biz bu genç yaşta çocuklarını uzak bir yerde  yalnız yaşamalarına müsaade etmesine şaşırdığımızı söylediğimizde şöyle cevap vermişti. ‘Allah CC insana 15 yaşından sonra hayr ve şerri anlaması konusunda sorumluluk verirken ben niye bu sorumluluğu onlara vermeyeyim’ demişti.

2000 yıllarının başında Rahmetli Esad Coşan Hocaefendinin vefatından önce İsveç’te ‘Kuran-ı Kerimi okumayı, ezberlemeyi ve anlamayı tavsiye ettiğini, çok meşgul olduğunu fırsat bulamadıklarını söyleyen dostlara da ‘Hayatınızın tam ortasına adeta yırtarak yer ve zaman açacaksınız, Kuran’ı okumayı, ezberlemeyi, anlamayı bu araya yerleştireceksiniz’ dediğini öğrenince Çilehane mescidinde Kuran’ı anlama ve ezberleme çalışmasına başlamıştık. Murat ağabey’de 40-60 yaş öğrenci gurubumuz içerisinde yaşça büyük ama gayrette en ileride olan öğrenciydi. Her hafta öğreneceği Kuran sayfalarını fotokopi yapar, otobüste, metrobüste, iş yerinde devamlı Kuran ile meşgul olur, “Ancak böyle yapınca öğreniyorum, aklımda kalıyor” derdi.

Çamlıca Aziz Mahmut Hüdai çilehane mescidinde Pazar sabahları dua ve Kuran dersleri sonrasında bazen Çamlıca korusunda yürüyüş yapardık. Murat ağabey bu yürüyüş ve koşularda tatlı sohbeti ve anlattığı bazen komik bazen ibretli hikâyelerle bizlere hayat dersleri verirdi. Daha sonra beyin kanaması geçirip felç olduğunda bu hikayeleri kendisine anlattığımızda heyecanlanır, gülerek kafasını sallar adeta o günleri yeniden yaşardı.

Anlattığı ibretli hikayelerden biri Şeyhül Muharririn diye bilinen Burhan Felek’in bir köşe yazısında bahsettiği bir hadiseydi: Sultan Abdülaziz zamanında İstanbul’a gelen bir koşucu payitahttaki tüm sporcuları geçerek Osmanlı sporcularına meydan okur. Sporu seven ve Osmanlı sporcularının yenilmez olmasını isteyen Sultan Abdülaziz tüm ülkeye haber salar. Birkaç yerden Tulumbacı Ali efendi isimli bir tulumbacının çok hızlı koştuğu haberi gelir. (Günümüzde itfaiye erlerinin benzeri olan yangın söndürme gönüllüsü olarak çalışan tulumbacı erleri mahalleden mahalleye yangına yetişmek için çok hızlı koşarlardı.) Derhal Tulumbacı Ali efendi çağrılır, Fransız koşucuyla yarışacağı söylenir. Tulumbacı Ali Efendi için koşmak ve zamanla yarışmak normal bir durumdur hemen kabul eder.

İki sporcu Veliefendi çayırında yarışma gününde buluşurlar. Saray protokolü ve heyecanlı kalabalık bir seyirci topluluğu da seyir alanında yerini alır. Ancak bir terslik vardır. Fransız sporcu koşu alanında şort-atlet yerini alırken, Tulumbacı Ali efendi fanilası ve şalvarıyla meydana çıkar. Hakemler Tulumbacı Ali Efendiyi kurallar konusunda ikaz ederler şalvarını çıkarıp şort giymesi gerektiğini söylerler. Tulumbacı Ali efendi o zamanın Osmanlı erkeklerinin genel kuralını söyler ‘Şalvarı çıkarıp şortu ancak mahrem yerlerde giyeriz, başka yerde çıkarmayız’ der. Israrlar fayda etmeyince Fransız koşucuya bu şekilde yarışmayı kabul edip etmediği sorulur. “Daha iyi ya ayağına takılır zor koşar, daha çabuk yorulur” diyerek kabul eder.

Yarışma başlayınca Tulumbacı Ali efendi yangına koşmanın verdiği alışkanlıkla koşmaya başlar. Fransız koşucu onun arkasından temposunu iyi ayarlamanın verdiği gururla ‘Acemi adam tüm enerjisini yarışın başında tüketecek’ diye güler. Yarış devam ederken Tulumbacı Ali’nin hızı aynı şekilde sürer, Fransız koşucuya bir de tur bindirir. Artık yarışı kaybettiğini anlayan ve tükenen Fransız yarışmayı bırakır. Durumu Tulumbacı Ali efendiye zor yetişip bildirirler. O’nun  cevabı‘Tüh yahu daha yeni ısındım, ter atmaya başladım’ olur.

Hastalığında ve ölümünde gülümseyen Murat Ağabey bu hikayeyi hastalığı sırasında heyecanla gülerek dinler, anlatılmasından hoşlanırdı. Hayatını mümince bir tavırla edep ve adaba riayet ederek yaşadı. Kuran sevgisi ve muhabbetinde, hastalığa rıza ve hamd etmede, hayatın çilelerine Eyüb peygamber sabrıyla gülümseyerek sabretmede  hepimize tur bindirip önden gitti. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.      




Güncel Haberler