GREGORYAN TAKVİM, ORWELYEN SÖZLÜK

Hüseyin Yürük

 

George Orwell’in ‘1984’ isimli eserinde kahramanlardan biri devletin önemli bir dairesinde çalışan memurdur. Memurun görevi; ülke halkının kullandığı dilden oluşan sözlükten her gün bazı kelimeleri silmek, onların yerine yeni kelime ve kavramlar dikte etmektir.

 

Kurtulma ve kurtarıcı sendromunu bir türlü üzerinden atamayan oligarşik devlet yapılanmalarında da benzeri bir faaliyet psikolojik harp taktiği olarak topluma karşı sürdürülür. Bu ülkelerde Papa XII. Gregor tarafından düzenlenen Gregoryan takvim, büyük birader (big brother) tarafından düzenlenen Orwelyen sözlük kullanılır.

 

Bu tür ülkelerde kelimeleri, kavramları, olayları, tanımlama ve niteleme tekeli, adeta vaftiz etme kutsallığında oligarşik egemenlere aittir.

 

Onların iyi dedikleri iyi, kötü dedikleri kötüdür. Toplumun o kavramlar hakkında ne düşündüğü onlar için önemli değildir.

 

Kavramsal çerçeveyi bizim ülkemizdeki bazı somut misallerle açıklayalım:

 

İmaj oligarklarına göre devletin savcısını öldürmüş artist, Yılmaz Güney ‘çirkin kral’dır. Önemli bir sanatçıdır. Kimse onun bir katil olduğundan asla bahsetmez.

 

Sözde aydın oligarklarına göre ülkenin başbakanını yargılayıp idam eden süreç, devrim olup, coşkuyla gerçekleştirilmiş bir toplum hareketidir. Kimse ülkenin seçilmiş iktidarını deviren ve sonra da iktidarı topyekün rencide ederek, döverek, söverek yargılayan sonra da birkaç bakanla başbakanı idam eden darbecilerden asla bahsetmez.

 

Medya oligarklarına göre Deniz Gezmiş ve arkadaşları romantik öğrenci liderleridir. Hiç kimse onların fakülte basıp hocalarını rehin aldıklarından, banka soyduklarından, ülkenin asker ve jandarmasına silah çektiğinden bahsetmez.

 

Onlara göre Uğur Mumcu namlı bir araştırmacı gazetecidir. Kimse Mumcu’nun 9 Mart Cunta girişimi içersindeki aktif görevinden bahsetmez.

 

Erbakan’ın ‘Kanlı mı olacak kansız mı?(Bu sözü yayan Hakan Aygün daha sonra bu anlamda kullanılmadığını yazdı ya neyse) sözü parti kapatma gerekçesi, Bekir Coşkun’un ‘Önümüzdeki günler büyük olaylar gebe. Ama darbeli mi olacak yoksa darbesiz mi olacak?’* ifadesi bir Çılgın Türk şirinliğidir.

 

Gelelim günümüze…

 

Ana muhalefet partisi sürekli ‘uzlaşma’ isimli bir kavramı iktidar partisine dayatıyor. İktidar eğer uzlaşmazsa ülkeye kötülük yapmış olacak onu uyarmış olanlardan  günah gitmiş olacak.

 

Halbuki Onların  bahsettiği uzlaşmanın Orwellyen sözlükteki karşılığı ‘iktidar partisinin taleplerinden vazgeçmesi ve statükoya teslim olmasıdır.’

 

Çünkü onlara göre milletin oyuyla seçilmiş Merve Kavakçı’nın başörtüsüyle Meclis’e gelmesi gayrimeşru, Kamer Genç’in Meclis kürsüsünü işgal etmesi ve kürsüyü işgal çağrısında bulunması meşru bir faaliyettir.

 

Kelime ve kavramları tanımlama tekeli oligarşik egemenlerin elinde kaldıkça olayları sağlıklı değerlendirmemiz hiçbir zaman mümkün olmayacak.

 

 




Güncel Haberler