Bir Medeniyet Projesi Olarak İRFAN ŞEHİRLERİ/HİKMETLİ ŞEHİR

Uzm. Dr Selahaddin Semiz*

Modern Çağın Şehir Anlayışı Tükendi

İnsan-Mekân-Şehir-Medeniyet ilişkisi günümüzde daha çok gündeme gelirken, İslam ve diğer medeniyetler arasındaki en önemli farklardan birisi de şehir ve mekân konusunda yaşanıyor. Bu fark günümüzdeki eski şehir yerleşim alanları ile modern binaların yer aldığı yeni şehir alanları arasındaki geçiş sınırlarında daha belirgin olarak izlenebiliyor.

Günümüz yeni şehirleri modern hayatın haz ve hız anlayışına ayak uydurmak için adeta insanı değil de maddeyi ve mekânı yücelten, doğaya ve fıtrata savaş açan, gökyüzüne meydan okuyan, sokakları insanlar ve diğer canlılar için değil araçlar için yapılan, kuş ve rüzgâr sesleri yerine makine ve müzik gürültülerinin duyulduğu yerleşimler olmuştur. Modern insanın hayalinde ise hep fıtratın sesi olan huzurlu, sakin, iki katlı bahçeli evler yer almaktadır. Bunun için yapılan modern siteler ise şehrin yeşil alanları diğer sakinlerin hakkı gasp edilerek yapılan suni adacıklar olmaktadır.

Ülkemizdeki birçok şehirde de eski şehirlerin evleri, konakları, avlulu evleri, camileri merkez alan yerleşimleri, camii çevresinde yer alan çeşme, hamam, çarşı ve mektepleri ile güzel örneklerini görüyoruz. Maalesef yeni şehir olarak tanımlanan yerlerde modern dünyanın kötü birer örneğini sergileyen estetik ve mimari tasarım yoksunu ucube apartmanlar, plansız sokaklar, ağaçsız, yeşilsiz yerleşimler, gelenek ve modern arasında karar verememiş bir anlayışın göstergesi gibi duruyor.

Sivas meydanda birbirinden güzel tablo gibi sıralanmış vilayet binası, eski askeri garnizon, Kongre Lisesi, Murat Paşa Camii, Gök Medrese, Şifaiye Medresesi gibi yılların eskitemediği, mimarisi estetik ve sanatın güzel örneklerinden olan bu eserlerin hemen elli-yüz metre yakınında hiçbir estetik ve mimari kaygısı olmayan apartmanlar, iş merkezleri ve çarşılar görülmektedir.

Aynı duygu ve düşünceleri Safranbolu evlerini gezerken, yine Bursa, Amasya ve Manisa gibi şehirleri gezerken de hissedersiniz.  Eski şehirler, tabiatla barış içerisinde yaşamayı seçmiş, komşusu ile hak ve hukukunu koruyan, yeşillikler arasında kaybolan, kuşlarla, kedilerle, köpeklerle, çiçeklerle barışık, mezarlıklar ve yerleşim alanlarının yakın olduğu, fıtrata ve çevreye uyumlu, insana kul olmayı ve tüm yaratılmışlara saygı duymayı öğütleyen yerleşimlerdir. Sanki her biri Yunus Emre’nin dilinden ‘Yaratılanı hoş gör/ Yaratandan ötürü’ diye seslenmektedir.

Gelenek ve modern arasında karar verememiş bir anlayışın en belirgin olduğu yerlerden biri Saraybosna-Gazi Hüsrev Yadigar Camii yanındaki sokağın devamında Doğu-Batı çizgisi olarak belirlenmiş bir hatta kendini göstermektedir.

Doğusunda kalan bölgede İslam mimarisinin tipik özelliklerini taşıyan cami-medrese-şifahane-hamam külliyesi ve çevresinde yerleşmiş esnaf çarşıları, avlulu konakları, dergahları, meydan çeşmeleri, mezarlıkları, kuşları, kedileri, çınar ve ıhlamur ağaçları ile tam bir İslam şehrini temsil ederken, çizginin Batı kısmında yüksek ve insana tepeden bakan şato gibi binaları, kafeleri, alışveriş merkezleri, heykelleri ile modern Batı medeniyetini temsil ediyor.

Modern toplum, bu kargaşadan kurtulmak için sakin, huzurlu, şehir arayışı ile ‘slowcity’ veya başka bir deyişle ‘cityslow’ şehirler projesinin sloganını geliştirmiştir. Tabi bu anlayışın temelinde de yine modern dünyanın daha fazla kazanmak, daha çok eğlenmek, daha çok haz almak vardır.

Bizim Medeniyetimiz, Bizim Şehirlerimiz

Bizim medeniyetimizin temelinde ise değerlerimiz, tevhid-yaradılış- fıtrat eksenli bir anlayış vardır. Yaratıcının “cemil ve cemal” sıfatının hayata yansıması olarak bizim insanımız her yaptığı işi, ibadet şuuruyla yapmalı, yaradanın yaradılışı kusursuz ve estetik yaptığı gibi her işini güzel ve kusursuz yapmaya gayret etmelidir.

Bir görüşme sırasında Prof.Dr. Sadettin Ökten Hoca İslam mimarisinden bahsederken, “bu konuda bulunduğumuz mekândan bir örnek verir misiniz?” diye soru yönelttiğimde kendisi “sohbet ettiğimiz bu salon, eğer İslam mimarisine uygun yapılsa idi daha yüksek tavanlı, pencereler daha geniş ve aydınlık, güneşi daha iyi gören ve komşunun manzarasına ve güneşine mâni olmayan şekilde olurdu” demişti. Bir psikiyatri profesörü dostum da pencereleri gün doğumuna bakan evlerin sakinlerinde depresyon ve intiharların daha az görüldüğünü söylemişti.

İslami hayatın temelleri olan tevhid, adalet, hakka hukuka riayet, hayatın her alanında olduğu gibi mekân ve şehir tasarımında da temel değerler olarak hayatımızı yönlendirir, kuşatır. Aile halkının hakkına riayet, komşunun hak ve hukukunu gözetme, yolcu ve misafirin hakkını verme, her canlıya merhamet ve şefkat, bu anlayışın bir yansımasıdır. Rahmetli Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi bir sohbetinde ‘İslamiyet; Allah’ın emirlerine uymak, yasaklarından kaçmak ve mahlukata şefkat göstermektir’ demişti.

Günümüzde şehirler ve ülkeler; değerleri ve manevi özellikleriyle değil pazarlanabilir malları ve turistik özellikleriyle biliniyorlar. Sivas deyince insanların aklına kangal köpeği geliyor. Sivas’taki bin yıllık Selçuklu eserleri Gök Medrese ve Divriği Ulu Camii’yi bilenler çok az. Sivas’ın mana erenleri Şems-i Sivasi Hazretleri, meşhur alim Kemalettin İbni Hümam, Sivas’ta türbesi bulunan Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus, İhramcızade İsmail Hakkı Hazretleri gibi devrinin meşhur alimlerini ancak konuya ilgisi olanlar biliyor.

Hakeza “Kars ilimizin en bilinen özelliği nedir?” diye sorsanız hemen “Kaşar peyniri ve kaz eti kebabı” insanların aklına geliyor. Halbuki Hasan Harakani Hazretleri, Kars Kalesi’nin dibindeki kabrinde Anadolu topraklarının ilk ve zirve alpereni olarak dergahında yatıyor. Birçok ilimiz için de böyle örnekler verebiliriz.

Çanakkale’de ve Kazdağları’nda Yunan Mitolojisinde sapık ilişkiler ile bilinen Troya ve Odesa destanındaki yerler turistik ve yazlık eğlence yeri olarak anılırken, Prof.Dr. Nurullah Genç Hoca’dan ‘Kaz dağları’ isminin insanlarda uzak dağ başında kaz güden namus ve edep timsali Sarı Kız’ın iftiraya uğramasının hatırasına olduğunu öğrenmiştim.

Şehirlerimiz hakkında yazdığımız şeyleri, evlerimiz ve mahallelerimizle ilgili olarak da yazabiliriz. Evlerimiz İslami değerlere göre şekillendiğinde bir yuva sıcaklığına kavuşur. Bahçesi, avlusu, sundurması, cunbalı kafesli pencereleri, misafir odaları, harem ve selam bölümleri ile hanımların, çocukların ve hane halkının yaşam alanı olan, misafirlerin rahat ettiği müstakil evler bizim yuvalarımızı oluşturur. Hem tüm aile için yaşam alanı hem komşuluk ve dostluk yeri hem misafirler için konaklama yeri hem de mahremiyet ve estetiğin yansıdığı yerlerdir.

Müslüman mahallelerinde aynı tevhidi anlayışın yansımaları görülür. Günümüzde en güzel örneklerini hala gördüğümüz Safranbolu evlerinde ev, komşuluk ve mahalle ilişkisi çok anlamlıdır. Komşu evler birbirine yakın ama birbirinin manzarasını, güneşini, kesmeyecek tarzda yapılmıştır. Adeta birbirine dayanmış ve birlikten güç alan bu evler komşuluğun ve dostluğun mücessem hali gibi görülür.

Yüksek duvarlı avlular bahçeyi ve evi çevrelerken, ev ailesinin mahremiyetini ve özel hayatını dış dünyadan korur. Bahçe içerisindeki meyve ağaçları her ailenin tadımlık meyve ihtiyacını karşılarken sokağa yakın dikilen ağaçlar da yolcunun, kurdun kuşun hakkı olarak geçenlere ikramlıktır.

İrfan Şehirleri/Hikmetli Şehirler

Günümüzde artık kaybolmaya yüz tutmuş insan-mekân, mahalle ve şehir kültürümüzü yeniden ihya etmenin, bu değerlerimizi günümüze taşımanın bir yolunu bulmalıyız. Aynı zamanda değerlerimize uygun örnek insan yetiştirmek için de inancımızın mekân ve şehirlerini inşa etmeliyiz. Sohbetin, yardımlaşmanın, ahiliğin, fedakarlığın, komşuluğun ve dostluğun yaşandığı mekân ve şehirler inşa etmek aynı zamanda mümin insanı ve dünyasını inşa etmek demektir.

Bu konu mimarlarımızın, şehir planlayıcılarımızın, belediye başkanlarımızın derdi ve görevi olduğu kadar aydınlarımızın, bizim değerlerimizle düşünmeye ve yaşamaya çalışan akademisyen ve fikir adamlarının da derdi ve görevi olmalıdır.

Kanaatimce bu değerlerimizi günümüze taşımanın en kolay yollarından birisi de örnek şehirler, mekanlar, mahalleler inşa etmektir. Bunun için de modern dünyanın slowcity markası gibi bizim değerlerimize göre bir marka ve kalite ifadesi olarak ‘İrfan Şehirleri/Hikmetli Şehirler’ projesini hayata geçirmeliyiz.

Her şehir ve ilçemizi bu değerlere göre ev, mahalle ve şehir olmak için yarışmaya davet etmeliyiz. Bu konuda sivil toplum, üniversite ve belediye iş birliği ile çok güzel ve önemli ölçüler, ilkeler hazırlayabiliriz. Biz bu konuda tekliflerimizi yazalım, konunun tamamı ve devamı ehli ile istişareyle olsun.

‘İrfan Şehirleri/Hikmetli Şehirler’ markası almak için gerekli şartlar şunlar olabilir:

-Şehirdeki manevi büyükler-şahsiyetlerin hatırlanması, tanınması ve uygun yerlerde isimlerini olması.

-Şehrin tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkılıyor olması.

-Fakir, engelli, dul ve yetimlere sahip çıkılıyor olması.

-Engelliler için uygun tuvalet, iş, dinlenme ve eğlenme alanlarının olması.

-Herkese uygun eğitim imkanlarının olması.

-Herkese uygun iş ve üretim alanlarının olması.

-Komşuluk ve dostluk ilişkilerinin olması.

-Esnafın iş ahlakı nasıl, ahilik teşkilatı gibi bir iş ahlakı ve eğitimi müessesesinin olması.

-Borçlular ve maddi zorluklar yaşayanlar için yardım sandıklarının olması.

-İbadet yerlerinin yeterli ve temiz olması.

-Mezarlıkların şehre yakın, temiz ve düzenli olması.

-Yeterli park, dinlenme alanı sohbet ve düğün alanı ayrılmış olması.

-Hanımlar için uygun tuvalet, çocuk bakım alanları, dinlenme yerlerinin mevcut olması.

-Anne-çocuk, aile çocuk birlikteliği sağlanıyor olması.

https://insicam.net/2023/01/04/bir-medeniyet-projesi-olarak-irfan-sehirleri-hikmetli-sehir/

 

*Uzm. Dr Selahaddin Semiz

1962 yılında Sivas, Gürün’de doğdu. 1985 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kırşehir, Kaman’da mecburi hizmetini, GATA-Ankara hastanesinde askerlik hizmetini, İstanbul Haseki Hastanesi Radyoloji Kliniğinde ihtisasını tamamladı.

Hekimlik hayatı boyunca birçok STK’da aktif görev aldı. Deprem, sel ve tsunami sonrası Endonezya-Ace, Pakistan-Keşmir ve Pakistan-Pencap bölgelerinde, Sudan ve Nijer’de sağlık gönüllüsü olarak çalışmalara katıldı.

Afiyet Hastanesi, Afiyet OSGB, Biomekatronik Şirketinin Ortağı ve Biomedikal Ar-Ge kooperatifi Başkanıdır. Halen Özel Afiyet Hastanesinde radyoloji uzmanı ve başhekim olarak çalışan Dr. Semiz, Kutupyıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.




Güncel Haberler