BİR İL MÜDÜRÜNÜN GÜNLÜĞÜNDEN NOTLAR

Mustafa Altınsoy*

Değerli okuyucularım, bugünkü yazımda bir il müdürünün günlük çalışma takvimi, çözmesi gereken problemler, karşılaştığı bürokratik sorunlar ve sorumlulukları üzerine hasbihal etmeye çalışacağım. İl Millî Eğitim Müdürlüğü yaptığım için genelde tecrübelerim il millî eğitim müdürleri üzerinden gidecek. Ancak diğer kamu kuruluşlarının il müdürlerini de aynı kapsamda değerlendirebiliriz.

 

Millî Eğitim Bakanlığı’nın illerdeki uç beyleri il millî eğitim müdürleridir. Millî Eğitim Bakanlığı’na gelen her istek ve eleştiriyi ilk etapta göğüslemek zorundadırlar. Bir il müdürü, Ankara’daki üstleri ile ilindeki astları arasında köprü görevi görür. İlde  kendi kurumunun en üst düzey yöneticisi konumundayken genel yönetim şeması içinde aynı zamanda daha  üstleri ile astları arasında koordinasyonu sağlayan orta kademede bir yöneticidir. Bir taraftan üstlerden alınan kararları aşağıya doğru  yansıtarak gerekli uygulamaları başlatan, aynı zamanda üst yönetime yakınlığı ile alt ve üst arasındaki bilgi, istek, karar sürecinde en önemli rolü de üstlenen yöneticidir. İyileştirme, geliştirme, problem çözme, iletişim ve uygulama / uygulatma noktasında her zaman aktif görev üstlenir.

 

Bir bakan, bütün bakanlığın en üst düzey yöneticisi; genel müdür, ilgili genel müdürlüğün; il müdürü de bulunduğu ilde ilgili bakanlığın üst düzey yöneticisidir. İl müdürü, ilinin; bakanlığı adına en üst düzey yönetici olarak hem bakanlığı temsil etmek hem de ilinde amiri  olan validen aldığı talimatlar doğrultusunda altındaki astlarının koordinasyonu sağlamaya çalışarak iyi bir liderlik örneği de sergilemek zorundadır.

 

Her şehirde il müdürlerinin sorumlu olduğu ama onların hiçbir şeye karşı sorumlu olmadığı  kurum ve  kuruluşlar vardır. İl müdürleri sadece üstlerinden aldığı talimat ve görevleri yapmanın yanında ilin diğer etkili kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, ulusal ve yerel basına karşı gerekli tavırlar geliştirip kurumunu tanıtma, onu yönetip yönlendirme sorumluluğu taşır. İl müdürlerinin aynı zamanda astlarına karşı da birçok sorumluluğu vardır.  Mesela bir il millî eğitim müdürü, bulunduğu vilayetin büyüklüğüne göre ortalama 10.000 ile 100.000 öğretmenin de  amiri konumundadır. Millî eğitim müdürleri, pek çok nedenle bulundukları yer itibariyle dört bir tarafından zorluklarla kuşatılmış, gerilimli bir noktada yer almaktadırlar. 

 

Şimdi bir il müdürünün sorumlulukları, karşılaştığı sorunlar, sorumlu olduğu kişi, kurum  ve paydaşlarıyla ilgili sıkıntılar nelerdir? Onların üzerinde duralım.

 

Bu paydaşları İl merkezi ve Ankara başlıkları ,altında inceleyeceğim.

 

1.İL MERKEZİNDE

 

Valiler: Devletimizin yapılanması gereği illerde bütün yürütme valilerin kontrol ve koordinasyonunda gerçekleşir. Yöneticilere tavsiyeler makalesinde yazmış olduğum gibi illerde vali, gerisi fani anlayışı devletimizin ana organizasyon anlayışı olarak yerleşmiştir. İl müdürü, en başta ilinde en üst düzey  yönetici olan valiye karşı sorumludur. Valilerin farklı planlama ve talimatları olabilir. Bu planlamalar doğrultusunda  yönlendirme yetkileri vardır. Amiriniz olarak onun verdiği emirleri yerine getirmek zorundasınız. Bu nedenle bir il müdürü en başta ilinin valisi ile koordineli ve uyum içinde çalışmak zorundadır. Yeterli koordinasyon ve uyum olmazsa vali, il müdürünü muhatap almayarak, hatta makama kabul etmeyerek ya da daha farklı yöntemlerle yıpratma yoluna gidebilir.

Vali Yardımcıları: Vali, teknik olarak vali yardımcıları arasında iş bölümü yaparak çalıştığı için il müdürleri görev dağılımı yoluyla bir vali yardımcısına karşı sorumlu olur. İlgili vali yardımcısı, il müdürü üzerinde validen daha çok etkili olmak ister. Vali yardımcısı belki sizden daha genç, millî eğitim ya da yönetim konusunda sizden daha az tecrübeli de olabilir. Ancak “Ben mülkî amirim, böyle olmasını istiyorum” şeklinde sizi etkilemek ve yönlendirmek ister. Siz de konumu gereği  çatışmaya girmek istemeyerek uyum içinde olmak zorundasınız. Vali yardımcılarının bazıları da  genelde kendilerini daha fazla işlerin içine sokarak sizin görev ve sorumluluk alanlarınıza gereğinden fazla müdahale etmek isterler. Bu vali yardımcılarından bazılarının devletimizin güvenliği adına farklı görevleri de olabilir

 

Vilayetteki  Komisyon Görevleri: Bir millî eğitim  müdürünün ilde görevli olduğu İl Disiplin kurulu, İl İdare Kurulu, İl Millî Eğitim Disiplin Kurulu, Sosyal Yardımlaşma Vakfı toplantısı, İl Hayvanları Koruma toplantısı, Denetim serbestlik komisyonu toplantısı, İl Trafik komisyonu toplantısı, Uyuşturucu ile mücadele toplantısı, AFAD toplantısı,  Şehir Konseyi toplantısı, çocukları koruma kurulu toplantısı, tütün koordinasyon kurulu toplantısı, istihdamı artırma kurulu, av hayvanları koruma kurulu gibi ilin büyüklüğüne ve il müdürünün alanına  göre  15’in  üzerinde komisyonda görevi  vardır. İl müdürü periyodik olarak haftalık ya da aylık yapılan bu toplantılara katılmak zorundadır. Hatta bu komisyonlarda size verilecek etkin görevler ve sonuçlandırmanız gereken dosyalar da olabilir.

  

İlin Milletvekilleri: İlin milletvekilleri doğal olarak sizin istişare ortağınızdır. Onlara her an haber vermek zorunda, onların gelişlerini gidişlerini takip etmek, onlara programlar düzenlemek, onlara iyi geçinmek  zorundasınız. Hele iktidar partisinin milletvekilleri arasında ihtilaf ve çatışmalar varsa bürokrat arada sıkışır, herkes kendisinin etki alanına girmenizi, onu dikkate almanızı ister. Siz de zor durumda kalır, hepsiyle iyi diyalog sürdürmek için ‘alnınızın derisi patlar’, yorulursunuz. 

 

Özellikle Manisa’da bu durumu  çok yakından yaşadım. Görev yaptığım  tarihlerde iktidar partisi milletvekilleri kendi aralarında iki gruba ayrılmıştı. Aralarında ihtilaflar vardı. Yapılacak bir iş ve program, diğer grubun işine (rast ve denk) gelmezse sizi hedef tahtasına koyuyorlardı. Hatta etkili bir milletvekili, il başkanı ile diyalogumuz iyi olduğu için bana hitaben; “Müdür Bey tarafını seç!” diyerek üstü kapalı uyarıda bulunmuştu. Oysa bir bürokratın tarafı devlettir; devletin kanun, yönetmelik ve genelgeleridir. Öyle de olması gerekir.

 

Bu çatışmalar bazen milletvekilleriyle ilin valisi arasında yaşanabilir. Bu durumda bürokrat yine zor durumda kalır. İl müdürü, kendi kurumunun işlerinin yürümesi için ve olan çatışmayı en aza indirmeye çalışarak yumuşak geçişlerle çatışmadan zarar görmeden kurumunun işlerini yürümeye gayret eder. 

 

Siyasi Partilerin İl Başkanları: Her siyasi partinin il başkanı, il müdürü ile diyalog halindedir. Bu yüzden siz istemeseniz de onların gözetimi altında olursunuz. Özellikle iktidar partisinin il başkanları iktidarda olmanın doğal sonucu olarak  her şeyi yönlendirmek ve  her şeyden haberdar olmak isterler. Bazı il başkanları da şahsi isteklerini, iktidarın istediği olarak  önünüze getirirler. Yapsanız vicdan azabı çekersiniz, yapmazsanız görevinizle ilgili  sizi bir yerlere şikâyet edip uyumsuz diye görevden aldırabilirler. Nitekim son görev yaptığım illerden birisinde, çok liyakatsiz birisini okul müdürü yapmak istediklerinde bu ismin uygun olmadığını, başka bir ismi önermelerini söylediğim için il başkanı tarafından siyasilere ve Ankara’ya şikâyet edildik. Sonrası malum, orada fazla da kalamadık.

 

Belediye Başkanı: İktidar partisine mensup bazı belediye başkanları kendilerini doğal olarak o şehrin hakimi olarak görebiliyor. Her şeyi ona götürmenizi, önceden onun onayını almanızı isterler. Şüphesiz bu her şehirde bu böyle değildir, ama özellikle Balıkesir’de il müdürlüğü yapmış arkadaşlarımız, şimdi merhum olan bir belediye başkanından çektiklerini yıllarca anlattılar. Hatta o belediye başkanının, kendisini ziyarete gidenlere “Senin buraya atanmandan benim haberim yok, seni buraya kim gönderdi?” diye muhatap kabul etmeyip görüşmediği çok bürokrat arkadaşımız olmuştu. Ancak belediye başkanı ile okul arazileri, okul çevre düzenlemesi ve lojistik destek için aranız iyi olmak zorunda.  

 

 Yerel Basın: Yönetim tecrübeleriyle ilgili  5. makalemde bahsettiğim gibi, hemen her şeye karışan, her şeyden vazife çıkaran şehri yönettiğini zanneden bazı yerel basın mensupları vardır. Bunlar gazeteciliği kirli ve yoz ilişkiler için bir gelir kapısı olarak görüp sizin aleyhinize çok küçük menfaatler karşılığında haber yapabilirler. Bunlardan bazıları gazeteci kisvesinde tetikçilik yaparak, cüzi fiyatlara istenilen şekilde haberler yaparak, altına da “iddia ediliyor” diye yazıp  mahkemelerden kolay  kurtarıyorlar. Malumdur, “Şüyuu, vukuundan beter!” diye bir söz vardır. Yalan yanlış haber yayınlandıktan sonra artık o haber yalan da olsa kamuoyuna mal olmuştur. Pirincin taşını ayıklamak, işin içinden çıkmak artık size düşer. 

 

Sendikalar: Sendikalar doğal olarak eğitim alanında her konuya ve idareye müdahale etmek isterler. Eğitim sendikaları olarak ellerinde liste ile her an başımızda istedikleri üyelerinin bir  yerlere gelmesi için gayret içindedirler. Yönetimde hiçbir sorumlulukları yoktur. İstekleri bitmez. İstedikleri icraatlarından  iyi bir şey çıkarsa  “Biz yaptık” kötü bir şey olursa “İl müdürü yapmış, bizim haberimiz yok” gibi işin içinden kolayca sıyrılarak sizi yalnız bırakabilirler.

 

İldeki STK’lar: Sivil toplum kuruluşlarındaki herkes kendini bulundukları şehrin yöneticisi olarak görür. Sizin mutlaka kendilerine danışmanızı isterler. Yapılan herhangi bir şeyi beğenmezlerse sizin  aleyhinize propaganda yapıp yerel basına malzeme taşırlar. Daha önce il müdürlüğünün önünden geçemeyen bu tip sivil toplum kuruluşları siz onlara yakın oldukça  sizi yönlendirmeye çalışarak kurumunuzu yönetmek isterler.

 

Müdür Yardımcıları / Şube Müdürleri: İl milli eğitim müdürünün genelde  13 tane şube müdürü 4 tane de müdür yardımcısı olmak üzere 17  tane beraber işleri koordine ettiği yardımcısı bulunmaktadır. Büyük şehirlerde bu sayı daha da fazla olabilmektedir. Bu arkadaşların her biri farklı dünyanın veya bir milletvekilinin, sivil toplum kuruluşunun veya sendikanın kontenjanından orada bulunmakta, bu kişi ve kurumlarla irtibat halinde olmaktadırlar. Sizin  kimlerle görüştüğünüz, nerede yemek yediğiniz, kimlerle ne gibi münasebetleriniz olduğu gibi konularda elde ettikleri bilgileri yakın oldukları ilgililere ulaştırmaktan geri kalmazlar. Bu durum, başka bir stres kaynağının sebebini oluşturur.

 

Yazım üzerine değerlendirme yapan bir il müdürü arkadaşımız; ‘Müdürüm muhtarları yazmamışsın’ dedi. Gerçekten illerde muhtarlar, çok fazla etkin olmak isterler. Kanunen mümkün olmayan birçok istekleri yerine getiremediğinizde ise sizi devamlı eleştirir ve şikâyet etmek isterler.

 

Sivas’ta özel kalemime gelen bir muhtar, hemen il müdürüyle görüşmek istediğini söylemiş. Özel kalem de “İçeride misafiri var, çıktıktan hemen sonra sizi alalım” deyince, Özel kalemi terk ederek, “Kardeşim bizi Cumhurbaşkanı kabul ediyor, siz kabul etmiyorsunuz.” gibi maksadı aşan cümleler kullanmıştı. Özellikle Cumhurbaşkanımızın muhtarları çağırıp onlara konuşmasından sonra muhtarlar şehirde daha farklı davranmaya başlamışlardı.

 

Yazımın bu bölümünde Ankara’daki amirler ile ilgili diyalog ve hatıraları yazmaya gayret edeceğim. 

 

ANKARA İLE DİYALOGLAR

 

Millî Eğitim Bakanı: Hiyerarşik olarak en üstte sorumlu olduğunuz bir Millî Eğitim Bakanı vardır. Her an sizi arayabilir, bilgi isteyebilir. Daha önceki yazılarımda konuyla ilgili bazı anekdotlar anlattım. Göreve gelen Millî Eğitim Bakanı, illerde millî eğitim müdürlerinin fonksiyonunu, görevinizin önemini ve sizi  tanıyana kadar zaten Bakanlık’tan da ayrılıyor. Çünkü ülkemizde Cumhuriyet tarihi boyunca millî eğitim bakanlarının görev süresi ortalaması 16 ay olarak gerçekleşmiştir.

 

Bakan Yardımcıları: Millî Eğitim Bakanı’nın protokol ve diğer işleri çok yoğun olduğu için Bakanlığın işleriyle daha fazla hemhal olduklarından Bakan kadar etkin olan ve olmak isteyen önemli konuma sahip isimlerdir.

 

TBMM’deki Bütün Milletvekilleri: Sadece iktidar partisi değil, bütün siyasi parti milletvekillerinin sizden atama, yer değiştirme ile ilgili talepleri olabilir. Ayrıca her an yapılan icraatlardan dolayı sizi eleştirip hesap sorabilirler.

 

MEB’deki Bakan Danışmanları: Bakan değişikliğinde, yeni gelen bakan, diğer bakanlıklardan veya dışarıdan kendi güveneceği danışmanları da beraberinde getirir. Bu danışmanlardan bazıları, Millî eğitimin iş ve işlemlerini, geçmişini, bilmeyen eğitim kadrolarını tanımayan kişiler olabilir. Nitekim bir bakanımız, döneminde getirdiği bir danışmanı aynen bu evsaflarda bir yakınıydı. Bu danışmanlar çoğu zaman bakandan daha etkin olmak isterler. Bakana ulaşmak için bunların üzerinden gitmek zorundasınız. Sizin hakkınızda, hatta kadronuzun verilip verilmemesinden tutun da çalışmalarınızda başarılı olup olmadığınıza kadar birçok önemli konuda bakan adına bunlar karar verir.   

 

Bakan Bey’in Özel Kalemi: Özel kalem, kendisine gelen talepleri bakan adına, diğer yetkililere ve il müdürlerine iletir. Bazen bu talepler Bakanın talebinden ziyade kendi talebi veya çevresinden gelen taleplerin size iletilmesi şeklinde olabilir. Bakan ile irtibatınızı onun üzerinden sağladığınızdan dolayı isteklerini dikkate almak zorundasınız.

 

Müsteşar ve Yardımcıları: Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce var olan Müsteşarlık sistemi bakanlığın hafızası ve beyniydi. Bakanlığın üst düzey politikaları ve diğer birçok konuda olduğu gibi il müdürleri hakkında kararlar veren önemli bir merciiydi. Yeni yapılanmayla Müsteşarlık sisteminin kaldırılmasının iyi mi kötü mü? olduğu konusunda bazı tereddütler devam ediyor.

 

Başkanlık Sisteminde Durum Nasıl? Önceki Cumhurbaşkanlığı sisteminde de direkt olarak il müdürlüklerini arayıp bazı taleplerde bulunan danışmanlar olurdu. Aktif görevde il müdürü olarak çalışan arkadaşlarımızdan aldığım bilgilere göre yeni Başkanlık sistemi ile beraber Külliye daha etkin bir konuma gelmiştir. Gerek Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulundaki üyelerinden veya diğer danışmanlardan, Millî Eğitim Bakanlığı’nın haricinde ya da bilgisi dışında, etkin bir şekilde il müdürlerini arayarak bilgi almakta veya kendi takip ettikleri işlerle ilgili taleplerde bulunmaktadırlar.

 

Genel Müdürler: Millî Eğitim Bakanlığı’nda 22 tane genel müdür vardır. Her genel müdür, sizin doğal olarak amirinizdir. Hepsi sizden gerektiği zaman bilgi, belge ve itaat isterler. İlinize geldiklerinde karşılanmaları, ağırlanmaları, uğurlanmaları, gerekli iltifatın gösterilmesi asli vazifelerinizdendir. Hatta turistik yörelerde görev yapan bazı arkadaşlarımız, karşılamak ve uğurlamaktan saatlerce havaalanından ayrılamazlar. Ayrıca ilinize gelen genel müdürler, hakkınızda Ankara’ya nasıl bilgi taşıyacak diye siz de endişeler duymaya başlarsınız.

Soma’daki 301 işçinin vefatıyla sonuçlanan vahim hadisenin olduğu gece, yarım saat içinde beş genel müdür benden bilgi istedi. Birisine verdiğim bilgiyi anında başka birisine verdiğimde hemen “Nasıl hazırladın?” diye soruyorlardı. Cevap: “Sizden önce diğer genel müdürler de istedi.” Çünkü hepsi ilgili Bakana “Ben daha çok malumat  sahibiyim.” diye bilgi ulaştırmanın, göze girmenin peşindedir.

 

Daire Başkanları: Millî Eğitim Bakanlığı’nda 140 civarı daire başkanı da Ankara merkez teşkilatında koordineli olarak çalışmanız gereken, bazen de sizden bilgi belge isteyen çalışma arkadaşlarınızdır.

 

Teftiş Kurulu: Görev yaptığınız ilinizde; yerel basın hakkınızda aslı astarı olmayan haberler yapabilirler. Ayrıca yaptığınız icraatlardan dolayı mutlaka sizden memnun olanlar olduğu gibi memnun olmayan, sizi göndermek isteyen şahıslar veya sivil toplum kuruluşları olabilir. Gazete manşetleri veya şikâyetler nedeniyle MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturma geçirebilirsiniz. Ankara’ya  yapılacak ihbarlarda eğer Teftiş Kurulu Başkanı, sizin yaptığınız çalışmalardan haberdar değilse, göndereceği müfettişler marifetiyle bir soruşturma yaptırarak sizin gelecekle ilgili bütün motivasyon ve planlarınızı alt üst edebilirler.

 

Ve Millî Eğitim Müdürünün Asli Görevi: İl millî eğitim müdürünün en önemli asli görevlerinden birisi, görev yaptığı ilin eğitim seviyesini yükseltmek, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin aksamadan, sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için gerekli tedbirleri almak, okulların açık bulunmasını sağlamaktır. Ayrıca astları ile üstleri arasında köprü vazifesi görerek yönetimde başarılı olmak için gerekli koordinasyonu yapmak zorundadır. Bunun yanında her yıl açıklanan sınav sonuçlarından sonra başarı baskısı için yapılan değerlendirmeler, çeşitli temsil görevleri nedeniyle katılması gereken toplantılar, karşılamalar, uğurlamalar da periyodik olarak yapmak zorunda olduğu önemli görevlerden bazılarıdır. Bütün bu iş yükü, hesap verme sorumluluğu ve yoğunluk,  il millî eğitim müdürünün üzerinde önemli bir stres oluşturmaktadır.

 

Millî eğitim müdürlüğüne ilk başladığım günlerde MEB’de bir genel müdür bana; “Müdürüm, ben Bakanlık’ta öğretmenlikten genel müdürlüğe kadar bütün kademelerde çalıştım. Bizim kurumda en zor görev il müdürlüğüdür.” demişti. 

 

Hal böyleyken illerde, valinin en çok mesai yaptığı ilk 5 bürokrattan birisi millî eğitim müdürü olmasına rağmen, millî eğitim müdürlerinin protokoldeki yeri üniversite, meslek yüksekokulu müdürlerinden sonra 35. sırada yer almaktadır. Bir de  personeliniz olan okul müdürlerinin, programlarda sizden daha ziyade silahı olan emniyet müdürlerine ve alay komutanlarına daha fazla itibar etmesi ise izah edilmesi hem kolay! hem de katlanılması zor bir durumdur. 

 

Yazının bundan sonraki bölümünde bu kadar önemli görevler ifa eden il müdürünün bu zor ve önemli görevleri karşısında itibarının ve işlevinin artırılması için neler yapılabilir? Bu konuyla ilgili görüş ve önerilerimi aktarmak istiyorum.

 

İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜKLERİ GÜÇLENDİRİLMELİDİR            

 

1- İl millî eğitim müdürleri, atandıktan sonra öncelikle MEB’de daha önce il müdürlüğü gibi görevlerde de bulunmuş, tecrübeli yöneticiler tarafından eğitimine tabi tutulmalıdır. Diyanet Akademisi gibi MEB’de de yönetici akademisi kurularak idari görevlere atanmış ve atanacak kişiler, burada belirli ve yeterli  sürede, canlı ve örnek olaylar üzerinden iyi bir oryantasyondan geçirilerek görev yapacakları illerine gönderilmelidir.

Eğer bu eğitim ve tecrübeler arkadaşlarımıza zamanında verilmezse, bu tecrübeleri alanda deneme yanılma yoluyla çok  pahalıya  mal olacak olacak şekilde öğreneceklerdir.

 

2- İl  müdürü olarak görevlendirilen arkadaşlarımız vekâleten çalıştırılmamalı. Atanmadan önce iyice araştırılarak uygun isimler kadrolarıyla gönderilmeli ya da gönderildikten birkaç ay gibi kısa bir süre sonra gözlem yapılarak uygun ise hemen kadrosu verilmelidir. Yıllarca il müdürlüğü yapıp kadrosunu almadan müdürlükten alınan arkadaşlarımız bulunmaktadır. Bu durum hem o arkadaşımızın mağduriyetine sebep olmakta hem de  siyasilerin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının il müdürlerine bakışını olumsuz yönde etkilemektedir. Yani kadrolar milletvekillerinin ve Bakanlık’taki bazı şahısların elinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp, il müdürünü stres altında bırakmamalıdır.

 

3- İl millî eğitim müdürü, hem “Kalem kılıçtan keskindir.” hem de “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” anlayışı içinde kalemiye sınıfını temsil ettiği için protokoldeki yeri valinin çalışmış olduğu yoğunluk sırasına göre daha ön sıralarda olmalıdır.

 

4- İl millî eğitim müdürünün misafiri, ekstra harcamaları, üzerindeki stres yükü ve yıpranma payı çok olduğundan dolayı maaşlarında düzenlemeler yapılarak iş yükünün yüklediği sorumlulukları oranında özlük hakları iyileştirilmelidir. Temsil giderleri adı altında bir bütçe kalemi oluşturulmalıdır.

 

5- İl millî eğitim müdürlerine ekibini oluşturma imkânı sağlanmalıdır. Başta müdürlükteki en yakın çalışma arkadaşları olmak üzere il ilçe ve kurum yöneticilerini tamamen olmasa bile 2/3 oranında seçme hakkı verilerek il müdürünün anlaşabileceği kadroyla çalışma imkânı sağlanmalıdır. 

 

6- İl millî eğitim müdürleri mülki idarelerin ve siyasilerin tahakkümü altında bırakılmamalı, onlarla sadece istişari bir çalışma içerisinde bulunmalıdır. Millî eğitim müdürü üzerindeki iş yükü nedeniyle vakit kaybı olmaması için yaptığı çalışmaları rektör, başsavcı ya da alay komutanı gibi direkt vali ile yürütebilecek şekilde düzenleme yapılması daha faydalı olur.

 

7- Bazen illerdeki mülki amirler, kendilerine göre bir eğitim politikası uygulamakta ve bu Bakanlığın eğitim politikaları ile çakışmakta, iş yükü daha da artarak il müdürleri çok zor durumda kalmaktadır. Yeni bir mevzuat düzenlemesi ile bu durum ortadan kaldırılabilir.

 

8- Öğretmenler Günü ve 23 Nisan gibi kutlamalar çerçevesinde, millî eğitim müdürünün bir grup öğretmen ve öğrenci ile mülki amir ziyareti yerine, eğitim camiasını daha değerli göstermek amacıyla mülki amirin belirlenen okul/okullarda öğretmen ve öğrencileri ziyaret etmesi sağlanabilir.

 

 

*Milli Eğitim İl Eski Müdürü/ MEB Müşaviri

 

 

 

 

 




Güncel Haberler