Bilgi Yayınevi tarafından yayınlanan kitap, 2015 yılında Ocak ayında sadece bir ayda 5 baskı yapmış. Anlaşılan bütün Barolar, Barolar Birliği Başkan olması münasebetiyle kitabı kapış kapış alıp dağıtmışlar. Bir organize iş olduğu açıkça belli.
Kitap 30 punto şeklinde, işyeri tabelası gibi iri harflerle yazılmış. Kitabın önsözünde Atatürkçülüğe bol bol atıfda bulunuluyor.Ayrıca Veysel Karani, Taptuk Emre, Hacı Bayram Veli, Ahi Evran, Ahmet Remzi Dede (Ahmet Remzi Akyürek’in akrabası olduğunu bir yerde okumuştum) gibi kişilerden de bahsediyor. Ama ilgimi çekti, laiklikten hiç bahsetmiyor. Laikliği öncelemeyen bir Atatürkçülük yolunu üzerinden gittiği anlaşılıyor.
Önsözde “Nasıl Mustafa Kemal Atatürk bir çıkış yolu bulduysa, biz de Atatürk gibi çıkış yolu bulacağız. Görev belgemiz Atatürk'ün gençliğe hitabesidir. Çıkış yolu bu öğretiyle oluşturulmuş ve vatandaşlarımızın takdirlerine sunulmuştur” diyor.
2015 yıllarında Metin Feyzioğlu birçok vilayeti kapı kapı dolaşıyor ve CHP'nin genel başkanlığına ya da adı konulmamış bir dönem başbakanlığı için hazırlanıyordu. Beyaz Türk olduğu için, başbakan Tayyip Erdoğan'la Yargıtay merasiminde tartıştığı, Ankara Hukuk Fakültesinde dekanlık yaptığı için bazı odaklar tarafından beğeniliyor, bir kurtarıcı olarak görülüyordu.
“Çıkış Yolu” isimli bu kitabın onun yaptığı konuşmalardan ibaret olduğu anlaşılıyor. Eylül 2007 ile 2015 yılı arasındaki konuşmalarından oluşturulmuş bir kitap. Kitabın Metin Feyzioğlu'nu CHP'nin başına geçirecek, geçemezse “Çıkış Yolu” adı altında bir parti kuracak bir ekibin projesi olduğu hissediliyor. Metin Feyzioğlu'nun kitabın ilk sayfalarında çeşitli vatandaşlarla kucaklaşma fotoğraflarından siyasette soyunduğu da anlaşılıyor.
Kitap boyunca Erdoğan'a “Tek Adam” şeklinde atıflarda bulunan, CHP görüşünde fikirler üreten, hükümeti de beğenmeyip karalayan Metin Feyzioğlu, 2 Temmuz 2011'de Sivas Olayları ve Madımak'la ilgili konuşmalar yapmış. Balyoz davasına dokunmuş.
15. sayfada “1961'de çok özgürlükçü bir anayasa yazıldı” diyor. Halbuki 1960 darbesinden sonra hiç de böyle bir anayasa yapılmamıştı. Bu konudaki görüşü onun iyi bir hukukçu olmadığını gösteriyor.
20 Mart 2008'de AK Parti'ye açılmış Parti kapatma meselesi ile ilgili parti kapatmaların doğru olmadığı savunuyor. “Ayrıca Parti kapatma kapatılan partinin tabanında keskinleşme yaratır” diyor. “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı başta olmak üzere bu gibi kişilerin hedef haline getirilmesini doğru bulmuyorum” diyerek bu kez öbür tarafa şirinlik yapıyor.
Ergenekon tutuklularına sahip çıkıyor. “Ben lisedeyken edebiyat öğretmenimiz vatanımız için gerektiğinde ölürüz. Ancak bazen ölmekten zor olanı çalışma mücadele etmek haksızlığa karşı tek başına direnmektir” demişti. diyor. Ben de aynı yoldayım demek istiyor.
43. sayfada “Toplum Ortaçağda bile yaşamadığı bir korku ve paranoya içine sokulmuştur. İnsanlar yatak odalarında fısıldaşarak konuşmaktadırlar” diyor.
“İddia ve karar makamlarının birleştiği mahkemeler engizisyon mahkemeleridir ve orta çağda kalmıştır” diyor. Halbuki Tek parti döneminde İstiklal Mahkemeleri engizisyon mahkemeleri olarak çalışmışlardı. O konuya hiç girmiyor.
“Cumhurbaşkanlığı kanunu imzalanmasın diye çağrı yaptık” diyor. 12 Şubat 2011 tarihli konuşmasında “Balyoz davası Türk Silahlı Kuvvetleri omurgasına indirilmiş bir darbedir” diyor.
Sayfa 78’de “Kendi aşağılık komplekslerini yetersizliklerini tatmin etmek isteyen erkek tek üstünlüğü olan kas gücüne şiddete başvuruyor. Bunu yaparken de asabi'yim mizacım bu” türü asılsız sözlerin arkasına saklanıyor” diye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderme yapıyor.
2 Temmuz 2011'de Sivas'ta yaptığı konuşmaya “Ah Madımak ah” diye başlamış. “Aşık Veysel'den Pir Sultan Abdal'dan Hacı Bektaşı Veli'den bahsettikten sonra “Madımak'ta yakılan Şair Metin Altıok'tan bakın ne diyor” diyerek ajitasyon yapıyor.
8 Ağustos 2011'de Silivri'de “Zalimlere Özgürlüğü tutsak etmeyin diye sesleniyoruz.” Diyor. 118. sayfada 15 Şubat 2012'de “Çözüm Hukuk devleti ve demokrasiye dönmektir” diyor. “Çözüm Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve Atatürk'ün gösterdiği Özgürlük Yolu” diyor.
Sayfa 123’de “Asıl soru cumhuriyetin kurulduğu günden beri hedeflediği çoğulcu demokrasiyi bugün birilerinin niçin hazmedemediğidir” diyor.
17 Mart 2013'te İstanbul barosunun olağanüstü genel kurulunda yaptığı konuşmada “Bizim pusulamız Mustafa Kemal Atatürk'ün gençliğe hitabesidir. Biz Atamıza da milletimize de söz verdik. Gerekirse canımızı da veririz. Başaramayacaksınız” diyor.
2010'daki anayasa değişikliği için “Yargı bağımsızlığını tehdit etme ötesinde yok ediyor” diyor.
Dönemin Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu bir Ana muhalefet partisi Genel Başkanı gibi hareket etmiş. Velhasıl her türlü siyasi sorunlar bir şekilde ilgilenmiş.