GÖRÜNMEYEN ÜNİVERSİTE ve ERSİN NAZİF GÜRDOĞAN

Uzm. Dr Selahaddin Semiz*

Velüd kalemi ile Müslüman kimliğinin inşası için bir ömür boyu  gayret içinde olan Ersin Nazif Gürdoğan hocamız 20 Ağustos 2024 Salı günü (bugün) Hakkın rahmetine kavuştu. Marmara İlahiyat Fakültesi Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından toprağa verilmek üzere memleketi olan Eskişehir'in Mihallıççık ilçesi Yunus Emre köyüne teşyi edildi.Bu vesileyle hocamızla iki yıl önce görüşmemiz sonrası yazdığım yazıyı paylaşıyorum.

İslam ve tasavvuf konusunda ilk okuduğum eserlerden biri olan ‘Görünmeyen Üniversite’ kitabı üniversite öğrencilik yıllarımda beni çok etkilemişti. Kitabın yazarı olan, gıyaben tanıdığım ve sevdiğim Ersin Nazif Gürdoğan beyefendiyle geçen yıllara rağmen bir vesile ile görüşüp hasbihal edememiştim.Prof.Dr.Ersin Nazif Gürdoğan’la yıllar sonra Afiyet Hastanesi‘ndeki başhekimlik odasında karşılıklı görüşmek ve tanışmak nasip oldu.

Geçen yıllar Ersin Nazif beyin saçlarındaki aklarla yüzündeki çizgileri artırırken, samimi muhabbeti,içten sohbeti, fıtri tevazusu, azimle parlayan gözleri, devamlı proje üreten zihni, tatlı sohbeti ve  yüzündeki tebessümle dervişane hayat anlayışını daha da kuvvetlendirmişti. Nasıl geçtiğini anlamadığımız kısa sohbetimizde ‘hayata müslümanca bakışa’ bizzat örnek olurken, anlattığı kısa birkaç hatıra gönüllerimize, gül demeti gibi sunulan bir hediye oldu.

Ersin Nazif Hoca’dan dinlediğim hatıraların bazılarını bu vesileyle paylaşmak isterim.İşte hocanın anlattıklarından bir demet…

“Biz Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken çok samimi,idealist, gayretli,İslami değerlere gönül vermiş memlekete hizmet etmeye çalışan genç dinamik bir ekiptik. Mehmet Zahit Kotku  hocamız da birçoğumuzun hayatını etkileyen bizlere yol gösteren, ufuk insan, sonsuzluk kervanının halkası, güzel ahlak abidesi, mürşid-i kamil, yaşayışıyla örnek olan bir insandı .

(….) Biz o zaman Mavera Dergisini de çıkarıyorduk.Ben de Mavera Dergisinde yazılar yazıyordum. Mehmet Zahit Kotku hocamız vefat edince yeni çıkacak Mavera Dergisinde bu konuda yazı yazmamı istediler. Ben bu konuda yetkin olmadığımı söyledim ama rahmetli Cahit Zarifoğlu evime kadar gelerek “Bu yazı gelmeden bu sayı çıkmayacak” diye ısrarla söyledi.

Bunun üzerine ‘Görünmeyen Üniversite’ başlığıyla yazıyı yazmak durumunda kaldım.Bu yazı o kadar sevildi ve beğenildi ki adeta elden ele dolaştı.Daha sonra Mahmut Esat Coşan Hocaefendi bu yazının Seha Neşriyat tarafından kitaplaştırılmasını istedi.Böylece yazı kitap haline dönüştü.‘Görünmeyen Üniversite’ kitabına daha sonra da bir çok ilmi çalışma ve eser tarafından kaynak gösterilerek atıfta bulunuldu.Tabi bu güzellik ve bereket Görünmeyen Üniversite’nin bereketiydi

Görünmeyen Üniversite: İskenderpaşa Dergahı

Gençlik yıllarımda İlim yayma Vakfının Vefa semtindeki yurdunda kalırken, tanımak ve sohbetinde bulunmak şerefine nail olduğum Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi, güzel siması ve ahlakıyla gönülleri cezbeden, insanı derinden etkileyen, muhabbetle bağlayan bir gönüller sultanıydı. Çevresinde bir çoğu genç olmak üzere her yaştan kültürlü, iyi yetişmiş, akademisyen, devlet memuru, üniversite öğrencisi, kaliteli ve seviyeli geniş bir topluluk bulunuyordu.

Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi sohbetlerinde Gümüşhaneli Ahmet Ziyaeddin Hocaefendinin hazırladığı ‘Hadisler Deryası’ kitabındaki hadislerden izahlar yaparak günümüzde İslamın nasıl yaşanması gerektiğini anlatıyordu.Kotku Hocaefendi,hayatının her safhasında Peygamber efendimizin yaşayışına ve sünnetine çok önem verir, her hali ve tavrında sünnete uymayı tavsiye ederdi.

İskenderpaşa Camii kürsüsündeki bir sohbetinde ‘Resulullah efendimiz gül kokardı, onu seven alim ve evliyalarda O’nunla manen görüşürler ve gül kokarlar’ derken iki elinin avucunu karşı karşıya getirerek anlatmış. Bir seveni ‘Acaba Hocaefendi’den bu kokuyu bende alabilir miyim? ‘ diye düşünmüş. Ertesi sabah namazı öncesi camii içerisinde gül kokusu yayıldığında Hocaefendinin geldiğini görmüş.

Görüşmemiz sırasında Ersin Nazif Hoca, bizlere Görünmeyen Üniversite kitabının yeni baskısını hediye etti.

İlk kez 1980’li yılların başında okuduğum, İslami hayatımın ve görüşlerimin oluşmasında önemli rolü olan,hayatıma yön veren, manevi dünyamın oluşmasında çok önemi olan Görünmeyen Üniversite kitabını onca yıl yaşanmışlıklardan sonra tekrar ayrı bir tat ve lezzetle okudum.

Görünmeyen Üniversite, Mehmet Zahit Kotku hocaefendinin etrafında yetişen üniversite ve akademik gençliği anlatıyordu. Hocaefendi, ahlakıyla tavırlarıyla görüşleriyle ilerde Türkiye’nin siyasetine ekonomisine üniversitesine yön verecek olan genç insanlara adeta bir görünmeyen üniversite gibi eğitmiş ve İslami değerlerle düşünen bir gençlik yetişmesine vesile olmuştu.

Gürdoğan, kitabında Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi’nin tasavvufi yaşayışı ve görüşlerini anlatırken, Dergah kültürünün topluma neler kazandırdığının ve bir mürşidi kamilin yol göstericiliğinde kamil insan olmanın önemi anlatılıyordu. Aynı zamanda modern toplumun ve anlayışın teşvik ettiği, aç gözlülük, hırs , bencillik, acımasızlık, daha çok kazanma hırsı… gibi vahşi kapitalizmin topluma verdiği zararların panzehiri olarak dergah kültürünü tavsiye ediyordu.

Görünmeyen Üniversite kitabı, Dergah kültürü ile İslam’ın paylaşma ve değerlerle bir arada yürüyen ekonomik sistemini birlikte anlatıyordu.Bu sayede okuyucunın İslam’ın ve tasavvufla eğitilmiş insanların oluşturduğu toplumun değerleri ile yaşamasına vurgu yapılıyordu.Bu arada günümüzün popüler modernist tüketim toplumlarının da eleştirisine yer veriliyordu. Bu açıdan kitap, tekrar tekrar okunmaya değer tesbitlerle dolu.

Kitap,bir işletme profesörünün gözüyle aç gözlülüğün, daha çok kazanma hırsının insanlığa verdiği zararların  çaresi olarak paylaşmacı ve dayanışmacı İslam toplumunu oluşturan dergah kültürü ile yaşamanın topluma huzur ve mutluluk getiren yönlerine ışık tutuyor.

İslam-Tasavvuf-Dergah Kültürü ve Modern İnsan

Görünmeyen Üniversite kitabında insanı,‘kamil’ yapan bir çok özellik günümüz insanının anlayacağı bir dille anlatılmış. Bu başlıklardan bazılarını okumak bile bu anlamda önemli fikir veriyor.

Tokgözlülüğü Baştacı Edinmek / Kalabalıkta Yalnızlaşmadan Yaşamak/ Adem Oğullarına Bir Gözle Bakmak  /  Toplumları Üreten Eller Dönüştürür /İç Savaş Dış Savaştan Büyüktür  / Yeni Sözler Söyleyenler Yenilmez/Ordu Milletten Girişimci Milleti Görmek  / Yunus Gönüllüler Sinan Akıllılar /Ellerin Üzerindeki Elleri Tutmak / Ölmeden Önce Ölenlerden Olmak Hesap Gününe Hazırlanmak/ Üretmeden Tüketmek Cinayettir /Yalınlıkta Sınır Tanımayanlar /  Tüketim Susuzluğunu Üretimle Gidermek…..

Görünmeyen Üniversite, tasavvufu hayatın içinden anlatırken ekonomiden sosyal hayata, ahlakı güzelleştirmekten insan olgunlaştırmaya, küçük cihaddan büyük cihada kadar bir çok başlıkta konuyu değişik boyutlarıyla ele almış. Bu açıdan sadece tasavvufu anlatan değil, dergah kültürü ile sosyal hayatı, ekonominin temel özelliklerini, aç gözlülükle tok gözlülüğün farkını, modern toplumun  insanın ve doğanın fıtratına verdiği zararı anlatan önemli bir temel eser olarak  literatürde yerini almış.

Dergah Kültürü ve Modern Kültür

Vahşi kapitalizmin, tüketim toplumunun, hırs ve açgözlülüğün doğudan batıya bütün dünyaya yayıldığı bir dönemde Mehmet Zahit Kotku o alçakgönüllü tavırlarıyla insanları gönüllerinden muhabbetle yakalayan, huzursuzlukları, çekişmeleri ve tedirginlikleri sessizce ortadan kaldırmasını bilen, Allah’ın gücünün üzerinde güç olmadığını Allah‘ın sevgisini kazananın en güçlü olacağını sürekli vurgulayan bir Görünmeyen Üniversitedir

Kotku Hocaefendi, haklıyı haksız çıkaracak öfke yerine, insanı güçlü kılan alçakgönüllü olmayı tavsiye eden, sınırsız bir iç dünya zenginliği ile çevresindeki seçkinlere yaşayan bir örnek olmuştur. Kotku’nun çevresindeki sevgi halkası ömrünün son yıllarını geçirdiği İskenderpaşa Camiinde dalga dalga büyümeye devam etmiştir.Çevresinde arkadaşlıkların kardeşliğe dönüştüğü, yardımlaşmanın doruk noktasına ulaştığı, sevgi ve saygı bağlarının sürekli olarak güçlendiği, dostluğun en güzel örneklerinin verildiği bir çekim alanına dönüşmüştür.

Görünmeyen Üniversite geleneği O’nun yolundan giden Mahmut Esat Coşan Hocaefendi ve ardından gelenlerle Avustralya’dan Amerika’ya kadar bütün dünyaya taşınmış, değişik alanlardaki çalışmalarını daha da genişleterek başarıyla sürdürmüştür.

Kotku Hocaefendi, bereketli ömrünün son yıllarında sağlığı çok el vermese de kapısını bütün dünyadan gelenlere açmaktan geri kalmamış, misafirlerini camii avlusundaki evinin sürekli sohbet yeri olan odasında  kabul etmeye büyük özen göstermiştir.

Şehrin kalabalıkları arasında akrabalara ziyareti önleyen, dostlukları azaltan, yalnızlığı ve tedirginliği büyüten bir ülke büyüklüğündeki İstanbul’da İskenderpaşa Camisi, büyük şehrin gürültüsünden uzak, dostluğun ve kardeşliğin açık üniversitesi olmuştur. Caminin bahçesindeki kuşların cıvıltılarının duyulduğu Kotku Hocaefendinin evindeki iki dünya sohbetlerinden de Türkiye’nin olduğu kadar bütün dünyanın seçkinleri yararlanmıştır.

Hayatı yalınlık içinde bütün boyutlarıyla yaşatan Nakşi geleneğinin temsilcisi Mehmet Zahit Kotku bütün sohbetlerinde haset, kibir, riya, hırs, gazap, şehvet,gaflet, şöhret, kin…gibi şeylerden uzak olmanın kalp temizliğinin işaretlerinden olduğunu sürekli vurgulamıştır. Yolunu izlediği gönül dünyasının öncüleri gibi herkesin hayatında yeni bir beyaz sayfalar açılmasına destek olmuştur. Dergah kültürüyle yeni açılımlar kazanan dünyada gönül kazanmanın dünyaları kazanmaktan çok daha önemli olduğu sürekli vurgulanır.

Dergahlarda İslam medeniyetinin özü ve özeti olan ana kaynaklar hiç durmadan döne döne okurlar tekrar tekrar yorumlarlar.Gönül dünyasının öncüleri söylediklerini yaparlar, yapmadıklarını söylemezler.Onlar söylediklerini yaptıkları için çevrelerinde görülen ve bilen örnek olurlar.Onların düşünce ve eylem dünyalarında bilmek ve yapmak birbirini sürekli zenginleştiren bir bütündür. Olgunlaşma yolunda bilenler bildiklerini konuşarak değil yaparak anlatırlar.

Hayatı Güzelleştiren Sohbetler

Görünmeyen Üniversite kitabında Mehmet Zahit Hocaefendinin şahsında yaşayışında tasavvuf ve İslam ahlakı anlatılırken, aynı zamanda kimseye el açmadan üretmenin ve yaşamanın, paylaşmanın, infak etmenin,kardeşliğin, muhabbetin, yardımlaşmanın önemi ve güzelliğini anlatıyor. Bu değerlerin sosyal hayatta ne kadar yapıcı ve güzel değerler olduğu vurgulanıyor.

Aynı zamanda modern zamanların materyelist, modernist kapitalist toplumunun hırs aç gözlük, aşırı kar hırsı, aşırı çalışma ve değerlere kayıtsız tüketim toplumu oluşturma anlayışıyla oluşan vahşi kapitalist sistemin topluma, dünyaya ve çevreye verdiği zararlardan bahsediliyor, yanlışları vurgulanıyor.

Gürdoğan, Mehmet Zahit Kotku Hocaefendinin hayatından sohbetlerinden ahlakından çevresindeki yetişmiş akademisyen bürokrat girişimci siyasetçi genç insanlardan bahsederken aynı zamanda tasavvufun günümüzde nasıl yaşandığını nasıl canlı olduğunu da anlatıyor. Dergahın Hocalarından Gümüşhanevi hazretleri gibi Kotku Hocaefendi de tüm İslam dünyasının dertlerine çareler aramış ve çevresindeki iyi yetişmiş genç kuşağı da bu konuda harekete geçirmişti.

Görünmeyen Üniversitenin ders kitabı, ‘Hadisler Deryası’ olarak anılan Ramuzul Ehadis kitabını derleyen Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi hazretleri, kendine özgü bir yöntemle hayatı bütün boyutlarıyla ele alan hadisleri yıl içinde öğrencilerine  anlatmıştır.

Gümüşhanevi Hazretleri, eğitimini tamamlayan öğrencilerine Ramuz okulları açma yetkisi vererek Anadolu insanının eğitim seviyesi ile birlikte İslami eğitim seviyesinin artırılmasına da büyük katkı sağlamıştır.

Mehmet Zahit Kotku Hocaefendi de çevresindeki genç insanlara Ramuzul Ehadis kitabından hadis dersleri ile peygamber efendimizin sözlerini ve ahlakını anlatırken aynı zamanda yaşayışıyla hal ve hareketleriyle onlara günümüzde yaşayan bir örnek olmuştur.

Kotku Hocaefendinin yetiştirdiği öğrenciler ile birlikte kurdukları Gümüş Motor Fabrikası, Türkiye’deki sanayileşmenin öncü kuşağının ilk yaptığı yatırımlardandır. Böylece sanayi yatırımlarında da öncü olarak, tüketen değil üreten olmanın önemini göstermiştir.

Çevresindeki o zamanın gençleri günümüzün iyi bilinen öncü dindar şahsiyetleridir. Sabahattin Zaim, Korkut ve Turgut Özal, Muammer Dolmacı, Necmettin Erbakan, Kahraman Emmioğlu, Temel Karamollaoğlu, Recai Kutan, Osman Çataklı, Yahya Oğuz, Cevat Ayhan Alaaddin Duran, Mehmet Bozkurt…vs her biri İslam ahlakı ve ideali ile yetişmiş ülkesinin ve İslam dünyasının kalkınması ilerlemesi için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışan güzel ve yiğit insanlardır.

Sohbetleri Cemalli, Hutbeleri Celalliydi

Mehmet Zahit Kotku Hocaefendi, namazlarından sonra yaptığı sohbetlerle İskenderpaşa Camiisini açık üniversitenin sürekli eğitim merkezine dönüştürmüştü.İslam’ın ana kaynaklarına dayanan dergah kültürünün büyük bilgin ve bilgilerinin düşünce ve eylem dünyalarını anlatan şiirlerle desteklenen sohbetler,Tasavvufi Ahlak isimli beş kitapta toplanmıştır.Kendisinden sonra sohbetleri sürdüren Mahmut Esat Coşan Hocaefendi’nin deyimiyle “Kotku Hocaefendi’nin sohbetleri cemalli, hutbeleri celallidir.”

Kotku Hocaefendi, sohbetlerinde ümit ve coşku veren yumuşak sesiyle insanları kavga dünyasından sevgi dünyasına taşımıştır. Sohbetlerinde toplumlarda büyük ekonomik ve kültürel çalkantılara yol açan krizin kaynağının da doymak bilmeyen açgözlülük olduğunu sürekli vurgulamıştır.

Onun sohbetlerinde Allah için insana hizmet, paylaşmak, kardeşlik, güzel ahlak hep ön plandadır.Sohbetlerinden bazı notları bu vesile ile paylaşalım:

(….) “Kainat da her şey insana hizmet ediyor, insanın da insana hizmet etmesi gerekir.”

Her kötülüğün başı nefistir, nefsi kırmak gerekir. Nakşibendi hazretlerinin babası Onu 18 yaşında hocasına teslim etti. Nakşibendi Bahaeddin Efendi dergaha gittiğinde şeyhi onu kabul etmemiş, kapıda kalmış buna karşılık o geriye dönmemiştir.Karda kışta durup beklemiş, sonra da kabul olmuştur. Neden bekletmişler? Nefsi kibri kırılsın diye…

Vücudumuzdaki herhangi bir ağrıyı dindirmek  ya da bir yarayı sarmak kolaydır. Yine de milyonlarca lira harcayıp hastaneler yaptırıyoruz, sanki ölümü ortadan kaldıracakmışız gibi. Halbuki ölüme hazırlıklı olmak gerekir. Peki gönlü nasıl tedavi edeceğiz? Gönül ne ile tedavi edilir? Neden  hastalıkların tedavisini düşünüyoruz da gönlün tedavisini niçin düşünmüyoruz?  Gönül tedavi yolları olan dergah kültürüne de önem verelim ve öğrenelim.

Peygamberimiz  “Başkalarının ayıplarını örtenin ayıplarını da Allah örter” diye buyurmuşlardır. Başkalarının eksiklerini söylemeye birkaç yerde müsade edilmiştir. Bunların sayısı da çok azdır. Mesela birinin yanındaki hırsız ise “Yanındaki kişi hırsızdır” diye ikaz etmek gerekir. Buna benzer durumlarda ikaz edilir.Başka durumlarda ise hep Allah’a havale edilir.Sizler Müslüman kardeşlerinizin ayıplarını örtmeye çalışınız. Başkalarının ayıplarını ortaya çıkarmaya çalışmayınız.

 

Vücudumuzdaki herhangi bir ağrıyı dindirmek ya da bir yarayı sarmak kolaydır. Yine de milyonlarca lira harcayıp hastaneler yaptırıyoruz, sanki ölümü ortadan kaldıracakmışız gibi. Hâlbuki ölüme hazırlıklı olmak gerekir. Peki gönlü nasıl tedavi edeceğiz? Gönül ne ile tedavi edilir? Neden hastalıkların tedavisini düşünüyoruz da gönlün tedavisini niçin düşünmüyoruz?  Gönül tedavi yolları olan dergâh kültürüne de önem verelim ve öğrenelim.

Afiyet Hastanesi yönetim odasındaki sohbetimizde, bize katılan bir dost bu anlamda şöyle bir hatırasını anlattı; ‘1978 yılında İskenderpaşa Camii’nin avlusunda namazı bekliyordum. Erzurumlu Lütfi Doğan Hocaefendi beni yanına alarak Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’nin sohbet odasına götürdü. Kotku Hocaefendi bana hitaben rahlede açık duran Tasavvufî Âhlâk kitabını göstererek ‘Evladım şu kitapta yazanlardan bir kısmını okusan da istifade etsek!’ dedi. Okumaya başladığımda bana çok önemli hayat dersi olan bir hadis-i şerifle karşılaştım;

‘Her kim, bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah Teala da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim, Müslüman kardeşinin ortaya çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse, Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır.”

Başka bir gün caminin şadırvanında abdest alırken pantolonumun arkasından bir yırtılma sesi geldi. Bu halde ne yapacağımı düşünürken bir dost yardımcı oldu. Caminin içinde bana uzunca bir cübbeyi giydirerek rahatça namaz kılmamı sağladı. Bu ders ile hem müminlerin ayıbını araştırmamak gerektiğini hem de ayıpları örtmenin güzelliğini anlamış oldum.

13 Kasım 1980 tarihinde vefat eden Kotku Hocaefendi’ninCenaze namazını 1980 yılının kasım Ayı’nın ikinci Cuması‘nda Anadoludan ve bir çok dış  ülkelerden gelen,sevenleri tarafından kılınmıştır. Kotku Hocaefendi’nin naşı,Kanuni Sultan Süleyman türbesinin yanındaki Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretleri ve dergahının diğer pirleri yanında toprağa verilmiştir.

*Uzm. Dr Selahaddin Semiz

1962 yılında Sivas, Gürün’de doğdu. 1985 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kırşehir, Kaman’da mecburi hizmetini, GATA-Ankara hastanesinde askerlik hizmetini, İstanbul Haseki Hastanesi Radyoloji Kliniğinde ihtisasını tamamladı.

Hekimlik hayatı boyunca birçok STK’da aktif görev aldı. Deprem, sel ve tsunami sonrası Endonezya-Ace, Pakistan-Keşmir ve Pakistan-Pencap bölgelerinde, Sudan ve Nijer’de sağlık gönüllüsü olarak çalışmalara katıldı.

Afiyet Hastanesi, Afiyet OSGB, Biomekatronik Şirketinin Ortağı ve Biomedikal Ar-Ge kooperatifi Başkanıdır. Halen Özel Afiyet Hastanesinde radyoloji uzmanı ve başhekim olarak çalışan Dr. Semiz, Kutupyıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.

Güncel Haberler