Soyadı Kanununun Çıkması ve Mustafa Kemal Paşa’ya ‘Atatürk’ Soyadının Verilmesi
Atatürk ile ilgili pek bilinmeyen bir başka ayrıntı Atatürk’ün pek hoşlanmadığı ‘Kemal’ ismini sonradan ‘Kamal’ olarak değiştirmesidir.. Paşa bir ara ön ismini ‘Kamal’ olarak kullanmak şeklinde radikal bir karar almış, uzun süre ismini bu şekilde kullanmıştı.Bu ayrıntı kayıtlarda şöyle yer alır: Kamal özadlı Cumhurbaşkanımıza Atatürk soyadı verilmiştir. Teklif oybirliği ile kabul edilerek Mustafa Kemal Paşa'nın özadının Kamal ve soyadının (Atatürk) olması 2587 sayı ile kanunlaştırıldı. (Goloğlu,1974:132)
Herkesin kendisine bir soyadı alması mecburiyeti konduğu günlerde bazı kimseler soyadlarının Atatürk veya İnönü tarafından seçilmiş olmasını kendilerine bir şeref bilerek onlara ricada bulunuyorlar ve bu suretle soyadı alıyorlardı. Bilhassa Atatürk de kendi yakın arkadaşlarına bizzat soyadı bulup vermeye merak etmiş haldeydi.Dönemin Dahiliye Nazırı Hilmi Uran, Recep Peker’in Atatürk’ten soyadı alma macerasını şöyle anlatır:Bu arada, Atatürk, Recep Peker merhuma da önce soyadı olarak ‘Kocaman’ demişti ve Peker, bu soyadını beğenmeyerek değiştirmesini kendisinden rica ettikçe, Atatürk de, bir azizlik olmak için, ‘Kocaman’ üzerinde ısrar etmiş, durmuştu.
Fakat Peker merhum bu soyadını hiç kullanmamış ve değiştirmesini hiç durmadan Atatürk’ten rica etmiş olduğundan Atatürk de Recep Bey’i fazla üzmemek için onu değiştirmiş ve hoşuna gidecek bir soyadı bularak merhuma ‘Peker’ demişti. (Uran,2007:243)
Hilmi Uran ise Refik Koraltan ile ilgili şunu anlatır: Herkesin kendine bir soyadı bulduğu günlerdi. Konya mebusu Refik Bey de o sırada kendine soyadı olarak Koraltan’ı seçmişti. Hiç unutmam, bir gün kendisiyle konuşurken bu kelimenin nereden ve ne manaya geldiğini sormuştum da bana, “Manası filan yok canım, bir yerden gelme de değil, yalnız şatafatlı bir şey olsun diye, düşündüm ve bunu uyduruverdim” demişti. Sonra da gözleri neşeden ışıl nıl parlarken, yeni soyadından beklediği şatafatın tadını kim bilir kaçıncı defa olarak bir daha denemiş, avurdunu şişirerek her hece üzerinde keyifli keyifli basarak, “Ko... ral... tan...” demişti. (Uran,2007:242-243)