Bundan 30 yıl kadar önce bir dergide okumuştum. Makalenin başlığı şöyleydi: Güç (iktidar) yozlaştırır! Gerçekten de böyle oldu. İktidar dindarları iyice yozlaştırdı. Suyun demiri paslandırması gibi iktidar nimetleri dindarları paslandırdı.
Sosyal medyadan, gazetelerden, televizyonlardan görüyoruz. Çeşitli dünya ülkelerindeki parlamentolarda milletvekilleri her şeye rağmen İsrail'in yaptığı katliamı çeşitli şekillerde protesto ediyorlar. Bazısı kürsüden konuşuyor, bazısı toplu olarak Parlamentoyu terk ediyorlar. Mesela Hollanda'da, İspanya’da,İrlanda'da Avustralya'da hatta ABD Senatosunda dahi bu tür çok güzel eleştiriler oldu. Ama maalesef hiçbir İslam ülkesinin parlamentosunda buna benzer bir hareketlilik olmadı. Müslümanlar kendi konforlarından hiç taviz vermeden sihirli bir değnek dokunsun ve bu iş çözülsün diye bekliyorlar.
Herhangi bir İslam ülkesinin parlamentosunda milletvekilleri, genel kurula toplu olarak Filistin atkılarıyla girme gibi sembolik bir faaliyeti, Filistinli şehidler için 1 dakikalık bir saygı duruşunda bulunmayı dahi akılarına getiremediler. En sembolik, en diplomatik eylemleri bile yapmayı beceremedik.
Nitekim mahallemizde 20 yıl önce kurulan sonra da yaklaşık 75 şubeye ulaşan marketler zincirinin ana merkezi olan mağazada ambargo kapsamındaki Yahudi mallarını raflardan bile almamışlar. Dindar müşterinin uyarmalarına rağmen almamakta ısrar etmişler. Buranın kurucu sahipleri bir dönemin akıncıları ve ilahiyatçı olan şahıslar.
İnsanlar konforlarından hiç bir taviz vermeden işler yolunda gitsin,sorunlar çözülsün istiyorlar.
Ak Parti iktidarı ile birlikte Türkiye'de sivil toplumculuk da iyice tükendi. Eskiden olsa bir sabah bütün bu yabancı markalar, fasfoodlar kapılarında birer Filistin bayrağıyla donatılmış olarak uyanabilirdi. Ama iktidar hem kendisi sivil toplumculuğu öldürdü, hem de sivil toplumlardaki direniş ve karşı koyma cevherini yok etti. Artık hiç kimse, yer yerinden oynasa bile kılını kıpırdatmıyor.
…………………
2021 yılının Mayıs ayında İsrail Gazze'ye saldırmış küçük çaplı bir katliam yapmıştı.Bundan çok rahatsız olan bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri olarak yaklaşık 20 kişi bir araya gelmiş, 3 saat süren bir toplantı yapmıştık.Toplantı sonucunda “Bir daha bu tür katliamların yaşanmaması için neler yapılmalı?” şeklinde çeşitli görüşler ortaya çıkarmıştık.
Hukuki, Siyasi, Diplomatik, Dini, ahlaki birçok alanda öneriler içeren ve 46 maddeden oluşan bu raporumuzu o tarihte Türkiye dindarlarının koordinatörü STK’sının başkanına götürmüş ve bu konu ile ilgili bir şeyler yapılması gerektiğini söylemiştik. O kişi maalesef bizi dinlemiş dinlemiş sonra da hiçbir faaliyet önermeksizin uğurlamıştı.
Eskiden sivil toplum kuruluşlarımızın yiğit ve cengaver gençleri, bu sivil toplum kuruluşlarımızın efsane liderleri vardı. Onların hepsi Ak Parti iktidarıyla birlikte ortadan kayboldular. Maalesef artık herkes her şeyi iktidardan bekliyor. Bu ise doğru bir duruş olması gerek.
Sözün özü; sivil toplum kuruluşlarımız,vakıflarımız ve derneklerimiz kendilerini gözden geçirmeli.İktidarın beklentileri dışında da faaliyet yapmaları gerektiğini, ülkemizde ve dünyada ortaya çıkan haksızlıklara karşı koyma refleksine sahip olmanın STK olmanın vazgeçilmez bir vasfı olduğunu bilmeliler.
Mehmet Coşkun